23 Ekim 2016

,

Dut Ağacı Sokağı'ndaki Çayevi - Sharon Owens | Kitap Yorumu

Kitap Adı: Dut Ağacı Sokağı'ndaki Çayevi
Orijinal Adı: The Teahouse on Mulberry
Yazar: Sharon Owens
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 424
Goodreads Puanı: 3.64/5
Benim Puanım: 4,5/5
Arka Sayfa;
Bir tutam aşk, bolca umut, azıcık skandal ve bir damla gözyaşı...
Bu hikâye tam bir hayat pastası!
Penny ve Daniel çiftinin, Dut Ağacı Sokağı’nda zamanın bile unuttuğu, eski püskü bir çayevi vardır. Ama leziz tatlılar ve hatıralarla dolup taşan mekânın sevenleri çoktur.
Kırık kalpli müdavimleri arasında kimler yoktur ki? Açlıktan nefesi kokan, Nicolas Cage delisi bir ressam, Korkunç Crawleyler lakaplı, evde kalmış kibirli ikizler, sürekli diyet yapan umutsuz bir ev hanımı ve bir gecede âşık olup kaybettiği sevgilisini bulmak için yirmi yıl sonra bile Dut Ağacı Sokağı’na gelen dünyalar güzeli bir kadın… Üstelik çayevinin sahibi Penny de hayatında istediği büyük değişim nedeniyle endişe içindedir. Kocası Daniel şehrin en güzel pasta ve tatlılarını yapsa da, Penny’nin anne olma ve rahat bir yaşam sürme hayalini gerçekleştirmeye yanaşmamaktadır. Devam mı etmeli, yoksa yollarını mı ayırmalıdırlar?
Sonunda hepsi de değişimin şart olduğuna karar vererek harekete geçer ve her şeyin bir zamanının olduğunu keşfeder; tartışma zamanı, yas tutup kabullenme zamanı ve nihayet mutlu olma zamanı…
Son zamanlarda okuduğum en samimi, en sıcacık romandı hatta sıcaklığı içinizi kavuracak kadar. Bazı filmler vardır, bir sürü hikayeye yavaş yavaş değinir ve tam bir hikayeyi çok sevip onu sürekli izlemek istediğinizde, aslında yine çok seveceğiniz başka bir hikayeden kesitler vermeye başlar. Bu kitap da benim için kesinlikle öyleydi çünkü başta kitapta sadece Penny ve Daniel olsa okurum derken ve sadece ikisinin hikayesi konusunda heyecanlıyken, hayattan soğumaya başlayan ve zamanında gözünde Jane Austen olan eşiyle sürekli didişen ve fikir ayrılmazlığına düşen Henry'in hikayesiyle ilgi çekici olan kitap; yıllar önce ilk aşkını kaybetmiş Clare ve Şişko Sadie'nin de insanı içine çeken öykülerini dinlemekle farklı bir tad aldı. Açıkçası ben bu tip samimi ve akıcı kitapları çok seviyorum. Ama itiraf ediyorum; yine en çok merak ettiğim Penny ve Daniel çiftiydi çünkü ikilinin bir araya gelmesi ve Daniel'in değişip değişmeyeceği ihtimali merak konusuydu. Bu süreçte Penny'in daha büyük hatalar yaptığını düşünüyorum ve sırf bundan ötürü kitaba karşı hafif bir burukluk hissediyorum. Ama düşününce Penny bu hatalarla dolu adımı atmadaydı kitabı da bu kadar beğenemezdim. Yaptığı hatanın çok üzerinde durulmaması beni biraz rahatsız etti sadece. 
Penny ve Daniel'in, tezgahın arkasında ellerinde cam pasta tabakları üzerinde vişneli cheesecakelerle durup birbirlerine bakarak gülümsedikkerş bir fotoğraflarını çektiler.
Bunun dışında kitaba tam bir ikinci bahar diyebiliriz çünkü artık hayatlarında bir şeyleri değiştirmeye çalışan insanları okuyoruz. Sadie'nin intikamı beni hem merakla okutmayı hem de bazı yerlerde onun yaşadıkları karşısında yanaklarımın kızarmasını sağladı. Ayrıca aşk konusunda çok gerçekçi bir kitaptı çünkü öyle çok derin hislerle süslünmek yerine daha çok gerçekçi bir anlatımı vardı. Kitabın son bölümleri benden çok güzel içten bir tebessüm kazandı. Ben çok severek hatta bazı yerleri bayılarak okudum, uykumu açacak kadar da elimden bırakamadım. Bu yazarın böyle güzel kitaplarını türkçeye çok geç çevrildiğini düşünüyorum. O çayevindeki tatlılar, kahveler beni benden aldı zaten. Kitaptaki tüm karakterlerin yetişkin olduğunu belirtmekte fayda var. Gençlik romanı beklemeyin, bu tür sade, samimi, insanın elinden bırakamadığı güzellikte kitapları seviyorsanız elbette öneririm.

0 yorum:

Yorum Gönder