31 Ağustos 2019

Tüketici Değil, Üretici Olmak - Dikiş Dikmek

Merhabalar pek sevgili ohyoulovemetoo blog okurları! Bu senenin bitimiyle iki senedir adam akıllı dikiş diken biri olarak kesinlikle bu konu hakkında şimdiye kadar birkaç yazı yazmalıydım ama işte ne yazık ki blogumla arama giren soğuk savaşı daha yeni ısıtıp eski haline döndürmeyi deniyoruz. Bu yazı boyunca göreceğiniz moodboard fotoğrafları benim kendi diktiğim parçalardan Şukufe üzerinde çekip portfolyo için hazırladığım el emeği göz nurlarımdır. Kısaca dikiş maceramdan bahsedecek olursam benim dikişe eğilimim küçüklükten beri vardı. Size basit bir hayal gibi gelebilir ama hep dikiş dikmeyi öğrenmeyi çok istemiştim. Hatta yakın arkadaşlarımdan biri kursuna gittiğinde o kadar özenmiştim ki sonraki sene hemen kendim de yazıldım. Küçüklükten kendime kolyeler yapmaya, kutu kutu boncuk biriktirmeye, annemin eski tüllerini kesip kesip bir şeyler işlemeye bayılan biri için bu hobimin bir gün karşıma çıkacağı kesinlikle belliymiş. Neyse nihayet (dün gibi ama) iki sene önce bir dikiş kursuna başlayabildim. Dikiş kursunun yanı sıra stilistlik kursuna da başladım ve bir dönem boyunca ikisini çok güzel idare ettim. İkinci dönemde stilistlik kursunu bırakmaya karar verdim ve sonrasında dikişe daha çok ağırlık verdim. Ama dikişi nasıl öğrendiğimi sorarsanız dikiş hocamın en basit teknikleri hiç öğretmediğini ileride kendimi geliştirdikçe fark ettim. Hatta koca bir sene kursa giden biri için o kadar temel şeyleri öğrenmemiştim ki kendim temiz dikişi nasıl yapacağımı anlamam çok uzun vaktimi aldı. Özellikle en sevdiğim kısım olan bir ceketi astarlamayı kendim öğrenene kadar canım çıktı. Bu süreç diliminde birçok dikiş sayfası bulup onları takip ettim, birçok şeyin dikimini internetten blog vb. sayfalardan öğrendim. Dikiş kursunu sevmeniz ve devam etmekte dirayetli olmanız tamamen hocanızın size kattığı bilgiye bağlı ama ben sınıf ortamı olarak da çok şanslıydım. Kurstaki ablalardan dikişe dair çok fazla tüyo öğrendim. Elim bu tarz meziyetlere yatkın olduğu için ben dikiş konusunda pek zorlanmadım. İlk birkaç ay zorla gidiyordum kursa ama sonrasında sabah yarım saat erken gittiğim ve hocaya son beş dakikaya kadar dikiş masasından kalkmamak için yalvardığım oluyordu. İkinci dönemden itibaren dikişin hayatımda hobiden ziyade bir eylem olduğunu fark ettim. Nasıl kitap okumadan duramıyorsam dikiş dikmek de adeta nefes almak gibi bir şey oldu benim için.

Şu an dikiş dikmeye dair oldukça deneyimli biriyim ve şunu kesinlikle söyleyebilirim ki; dikiş dikmeyi herkes öğrenebilir ve dikebilir. Benim bugüne kadar girdiğim ortamlarda genelde dikiş dikmek pek bir küçümseniyor. Bir yetenekten ziyade meziyet olarak bakılıyor. Ama dediğim gibi isteyen herkes dikiş dikebilir fakat bu işin tek yeteneği sabrınızın yeterli kotada olması. Daha en son diktiğim ceket için tam üç kere öndeki patın dikimini beğenmediğimden bir sökme işleminin kırk dakikamı aldığını bilerek tek tek dikişleri söktüm. Yani bir şeye sabrınız yoksa üzgünüm ama ya o sabrı elde etmeyi öğrenmelisiniz, ya da bu "meziyette" size pek bir öneride bulunamam. Konu dikiş olunca benim ağzımızın susması imkansız gibi bir şey. Aklıma bir model koyup o modele gidecek kumaşı arama serüveni, aksesuarlarını tamamlama ve makinenin başına oturmak benim için inanılmaz bir zevk. Hatta bazen dikiş dikmekten bu kadar büyük zevk almama ben de şaşırıyorum ama güzel giyinmeyi seven herkes için inanılmaz bir lüks.


Ve asıl konumuza gelirsek artık bendeniz tüketen değil üreten bir insanım. Kendi giysimi, çantamı hatta bazen başımı örttüğüm başörtüyü bile kendim dikiyorum. Hayatın bir parçasında üretici olduğunuzda gündelik yaşam da artık daha farklı görünmeye başlıyor. Biraz daha kapitalist sistemin gerçeklerini fark ediyorsunuz. Mesela eskiden giysiye verdiğim paranın belki de yüzde yirmisi gibi bir rakamla kendi giysilerimi dikebiliyorum. Bir diğer ağır basan nefes alma nedenim kitaplar da bu huyumdan ağır nasibini aldı. Artık ayda on iki kitap okuyorsam dokuzunu hatta bazen neredeyse hepsini kütüphaneden okumaya çalışıyorum. Özellikle artık popüler kültürden uzaklaştığım için kütüphane kullanmak benim için adeta cennetten bir dilim. Tabii ki bazen kütüphanede bulamadığım ve okumak için sabırsızlandığım kitaplar oluyor fakat onları da satın alıyorsam sonrasında etiket fiyatının yarısına satarak kitap alışverişimi de bir döngü içine yerleştirdim.



İnsanlar tüketmeye, gösterişe, birilerine hayatlarını kanıtlamaya o kadar aç ki bazen ben de kendimi sorguluyorum öyle miyim diye çünkü artık bu hislerle sarmalanmayan kaldı mı ki? Giyim sektörü inanılmaz bir şekilde pahalılaşıyor ve bu tüketimden sıyrılmak gün geçtikçe imkansızlaşıyor. Sürekli yeni modeller, sürekli yeni akımlar, sürekli yeni kreasyonlar ve daha birçok şeyle ne kadar ihtiyacımız olanı elde etmeye çalışıyoruz? Ben kendime bile soruyorum, her gün başka giyinmeye çalışıyorum. Dolaplara sığmayacak kadar kaban, ceket, gömlek takımları dikiyorum ve dışarıdaki fiyatla kıyasladığımda arada uçurum olduğunu çok iyi biliyorum. Böylece giysilere harcamadığım parayı çanta, ayakkabı vb. başka şeylere harcıyorum. Bir diğer yandan başka sanat dallarıyla ilgileniyorum, onların malzeme harcamalarına harcıyorum. Bir şekilde yine tüketici oluyorum, olmamak gibi bir şey mümkün değil zaten. Kim sadece ihtiyacı olduğu kadar yemek yiyor, niye kahvaltı sofralarında dört çeşit peynir olmadan sandalyelerimizi çekmiyoruz, neden sırf bir deniz manzarası için serpme kahvaltılara bu kadar para döküyoruz ve o kadar mübarek bir ayı insanları sömürmeye dönüştüren iftar lokantalara bunca dehşet fiyatlar ödeniyor?
                       
Sanırım insan olarak tüketici ruhumuzu hiçbir şekilde ardımızda bırakamıyoruz. Ama eğer bu durum sizi rahatsız ediyorsa gerçekten bir kez olsun kıyafetinizi kendiniz dikmeyi deneyebilirsiniz. Kitaplarınızı kütüphaneden kullanmayı ve sinemalara bu kadar para dökmeden film izlemekten keyif almanın bir yolunu bulmayı.. Marketten aldığınız bir şeye zam geldiğinde buna dikkat etmeyi, ay içerisinde aldığınız her şeyi not etmeyi ve daha birçok şeyi.. Yazının geneline değinirsek gerçekten dikiş dikmeyi en ufak bir merakı olan herkese canı gönülden öneririm. Giyinmeyi seven ve şu an içinde bulunduğumuz tüketim dünyasından ufacık da sıyrılmayı düşünüyorsanız internetten bile öğrenmeniz için birçok yol var. Öyle bir devirde yaşıyoruz ki bir şey yapmanın yolunu özellikle de internette İngilizce yazıp arattığınızda önünüze çıkmayacak kapı yok.


Hadi bu yazıyı okuduktan sonra önerdiğim youtube hesaplarına bir göz gezdirin. Ardından kendinizi bir pazara ya da uygun kumaş satan bir kumaşçıya atın. Son çıkan Burda sayısını alın, ilk başta kendiniz mühendis gibi hissetseniz dünyanın en eğlenceli şeylerinden biri olan kalıp patronunu çıkarın, kumaşın üzerine tutturun ve kesin, sonra dikişiniz elinizden ne kadar gelirse dikmeye bakın. Ben buradan sesleniyorum, başaracağınıza inanıyorum. Unutmayın bu işin sırrı sabrınızda! Sakın ola onu yolun ortasında kaybetmeyin.
mabedyaya (favorim <3)
Continue reading Tüketici Değil, Üretici Olmak - Dikiş Dikmek