21 Şubat 2014

,

Sen neymişsin be Empress Ki


   Bu aralar üç favorimden birisi oldu empress ki hatta diğer favorim uzaylıyı bilene geçti. (Diğer favorimde Age of feeling) Zaten kendisini çıktığı günden bu yana takip ediyorum. Empress ki yi izlememde ki büyük etkin Ji chang wook namı diyar Togon. Kendisini bir kaç kez görmüştüm ve yakışıklılığı dikkatimi çekmişti. Ama beni diziyi izlememek için etkilen baş isim ise Ha ji won kendisinden hiç haz etmem. Secret Garden ve The King Two Heart adlı yapımlarda izlemiştim kendisini belki de daha fazla yapımını izlemiştim. Kendisinin beğendiğim tek karakteri As One adlı fimdeydi. Orada olgun davranıyordu sanırım o yüzden beğenmiştim. Kadının kendisine laf atmak istemem fakat gençliğinde yani yirmili yaşlarında daha çirkinmiş. Yaşlandıkça güzelleşmiş sanırım, zaten kendinden küçük kişilerle oynayan kadınları hiç sevmem. Herhalde öyle yapımları kimse haz etmiyor. Ha ji won da sağolsun hep kendinden küçüklerle oynuyor. Bana göre aham şaham hiçbir güzelliği yok varsa da o tatlı olma çabalarıyla kendini küçük düşürüyor. Ama gene de bir afrası var fiziği falan güzel bir kadın.

   Her neyse dizimize geçersek Togon baş rol değil dizide fakat baş rolden daha çok gösteriliyor. Diziye başlayan herkes Empress ki nin yani Nyang hiçbir zaman gerçekten de Togon u sevmeyeceğini kabullenmişlerdir. Şayet ben pek fazla yan rolleri tutmasam da koyu Togon cuyum bu dizide. Yan rol dediğime bakmayın kendisi baş rolümüzden daha çok gözüküyor :D

  Şimdi dizinin konusuna işleyişine dönersek kendisi tam tamına 50 bölüm.. Şimdiki zamanda çok bölümlü üç dört yapım bitirdim fakat tarihi hiç izlememiştim. Her hafta yayınlanıp izleyince gözümde hiç büyümedi, tereddütsüz başladım tabii diziye. Nyang rolüne baştan ısınamadım artık Ji won oynuyor diye mi bilemiyorum hehe Ama ilk bölümden togon cu oldum sonuçta dizinin tadı tuzu tamamiyle o .. Ama bazen düşünüyorum da Togon diyip duruyorum ama kendisi tırsağın teki. Ama düşünürsek kendisinin arkasında kimseciklerde yok. Dizinin ilk bölümü ilk sahne zaten kendini konuşturuyor. Dizinin başında alakası bile olmayan bir yer konulmuş. Tabii ki bölümler geçtikçe anlaşılıyor konunun gidişatı. Bu aralar en son 30. bölüm çıktı. Şu aralar bir harika gidiyor. Tırnak kalmadı bende :D

  Ben tarihi dramalarda çok ağlarım. Tabii baş rolü sevmem de lazım o duyguyu almak için. Dizide bir çok şey yaşandı ve sonucunda herkesin canı çok yandı. Doğrusu Togon' un gözleri zaten her iki bölümde bir gözleri doluyor. Napsın çok duygusal çocuk :D Togon ağladı ama hiç etkilenmedim. Sonra Wang Yoo namı diğer eski kral bu ağladı ben zaten bu adamı hiç sevmem, ağlamam gelse de izin vermezdim zaten ağlamam :D :D Ama bu Nyang bir ağladı benim içim dağlandı. O zaman dedim ki kadın çirkin falan ama oyunculuğu iyi gerçekten zaten beni As One filminde de ağlatmıştı. Ha Ji Won a biraz ısınmış bulunmaktayım yoksa kendisi nefret ettiğim oyuncular arasındaydı. Ama anladım ki kadın oyunculuğunun hakkını veriyor. Hatta bu aralar cariye olduğu için beyazlara bürünmüş bir şekilde çıkıyor karşıma o yüzden hoşuma gidiyor o halleri. Bu dizi beni ağlatır mı bilmiyorum fakat Togon sonunda mutlu olacak mı kararsızım. Kesin olarak bir şey söylemiyorum buna sebep olan da ilk bölümün ilk sahnesi.

Şimdi biraz karakterler hakkında yazayım bari :D Çok uzattım lafı...
İşte sevimlilikten ölen, diziyi seyrettiren baş unsur, karşınızda Çona Ta Hwan;


Haklıyım ama değil mi gerçekten sevimli ^-^

İşte meşhur Empress ki; Nyang
Kendisinin güzel bir fotosunu bulmaya çalıştım bu resimdeki hali hoşuma gitmişti. Abarttığım kadar çirkin değildir belki de :D Ama aralarında 11 yaş var sanırım. 

Bu da dizinin kara kralı; Wang Yoo (Evlere ırak :D )
Kendisi Tal Tal; Ne kadar çok gözükmese de sempatiktir.
Böyle tatlı harem ağası da görülmedi :D

Bir de Hatun Park ı görün istedim kendisini de severim.


Dizideki herkesi tanıtmıyor daha kimler var diye sorarsanız. Cadaloz bir kraliçe, çok sevdiğim bir kadın olan ana kraliçe bir de bir kaç tane daha sinir olunası karakter var. 

Bu diziyi seviyorum ve bu kadar iyi olduğu için seviniyorum. Çünkü bir daha ki sene Allah ömür verir de yaşarsak ki birileri bu seneki diziler güzel dediklerinde sen ne diyorsun geçen sene Empress ki diye bir şey vardı diyebileceğim. Son olarak en sevdiğim şu favori sahneleri paylaşmadan gidemiyorum. 

Bu caps i de kendi elcağızlarımla yaptım :D


Umarım dizinin finalinde sonra da bir yazıyla buralarda olurum.
Sevgililerle Betül Tosun
Continue reading Sen neymişsin be Empress Ki

17 Şubat 2014

Bendeki Bu Sinema Aşkı



Bir haftadır internetim yok, ne dizi izledim ne film öyle koskoca bir boşluk olmadı bende. Hatta belki bir ay gitseydi gene çıtım çıkmazdı. Eskiden daha bağlıydım bilgisayara daha özeldi benim için, zaman geçtikçe değeri azalıyor sanki.
   Hatırlarım ilk sinemaya ana okulundayken sınıfla gitmiştik. O filmde animasyondu fakat konusu hiç aklımda değil. Küçükken film deyince aklıma Evde Tek başına serileri gelirdi. Onlar kadar keyifle merakla izlediğim film yoktu o zamanlar. Tabii ki Sezercik, Ayşecik filmlerini izlerken ki aldığım keyif çok ayrı yerde.
  Biraz araştırma yaptım ufak çaplı olsa da ve sadece görünce karakterleri anımsıyor olsam da ben küçükken izlediğim çizgi filmler bunlardı;

Bu çizgi filmler sanırım Nickelodeon da yayınlanıyorlardı;

Bakın bunlar da diğer hatırladıklarım;
Bu dedektifi kim unutur ki :D
Peki ya bu harika animeye ne demeli
3 daltonlarda bu çizgi filmin vazgeçilmeziydi
Ben bu diziyi izlerken 8 yaşındaydım ve kendimi bu çocuğun yerine koymaya çalışırdım, üzerinden 10 yıldan fazla zaman geçmiş

Gözümün önüne bir çok çizgi film gelse de kendilerine ait resim ve isim bulamadım

Bunlar sadece çizgi filmlerdi, filmlere başlasam bu dizinin sonu ardı gelmez. Birinci ikinci sınıftayken uzun uzun sinemalardaki afişlere bakardım. O zamandan bu yana ilgiliyim sinemaya. Küçükken ben anaokulundayken Gülbeyaz yayınlanıyordu Kanal D' de hem de çarşamba günleri hala unutmamışım. En çok onu izlemeyi severdim elbette daha tonla sevdiğim dizi olmuştur fakat Gülbeyaz' ı hiç unutmam. Evde Tek Başına bitince Harry Potter başladı zaten televizyonda yayınlandığında izlemek için anneme yalvarırdım, beni yatırmasın diye. İlk yabancı dizim hangisiydi hatırlamıyorum ama ilk kore dizim Düşlerimin Prensi' ydi yabancı dizimde hatırladığım kadarıyla Merlin dizisiydi. Bir ara yabancılara çok kafayı takmıştım. O aralar Açlık Oyunları serisini okuyordum, sonra Vampir günlüklerini okumuştum. Bu ikisinden önce kitap aşkım Twilight ile başlamıştı. Yabancılara olan ilgim de Twilight ile başladı. Bir aralar saplantı hatta benzeme gibi şeyler olsa da zamanla her şeye olan ilgim eşitlendi. 

Merlin ile başlayan yabancı dizi sevdam yanında Gossip Girl gibi dizileri de sürükledi. Hatta o aralar sayamayacağım kadar yabancı dizi takip ediyordum televizyonda. Bir yandan da kitapları yürütüyordum. Dvd alma imkanım olunca filmlerin ardı sonu gelmedi. Çok fazla yabancı film izledim hatta dizilere de bakıyordum. İki sene önce daha ben dördüncü beşinci sınıftayken Star kanalında geceleri yayınlanan Prison Break a başladım, o zamanlar kendisine hiç bakmazdım ilgi alanıma girmiyordu. Bugüne kadar hayatımda izlediğim en iyi diziydi. Lost u bitirmiş birisi olarak yine ve yine Prison Break' ı seçerim. 

Geçen sene sinemalar.com a üye olarak izlediğim filmleri ve dizileri saymaya başladım. Ulaştığım meblağ bu aralar 1000 in üzerinde. Eskisi gibi Amerikan dizisi filmi izleyemiyorum. Asya tarafına yanaşınca insan ipin ucunu bırakamıyor. Bir gün gelicek belki de bu kadar çok zamanımı filmlere dizilere verdiğim için bin pişman olacağım fakat şimdilik zamanım yeterince eğlenceli geçiyor. Geçen kış kore dizilerine geri dönmemle ipin ucunu çoktan kaçırdım. İzlediğim diziler de 100 ün üstüne geçti bunlar sadece kore dizileri :D

Ayrıca izlediğim filmlerin 1000 in üzerine geçmesinde kore filmlerinini büyük parmağı var. Bir oyuncuyu sevince tüm dizi filmlerini izleyen tiplerdenim bende.  Bu yaz Lost' u bitirdim geçen yaz da Prison Break ı bitirmiştim. Her ramazanda bir yabancı dizi bitiriyorum huy edindim kendime. 

Sorarsanız bugüne kadar izlediğin en iyi amerikan filmi ve dizisi;
Film: Esaretin Bedeli
Dizi: Prison Break

Koreden;
Film:Hatırlanacak bir anı
Dizi:Bridal Mask

Eğer izlediğim filmlerin dizilerin tümüne bakmak isterseniz bir tık ile size yardımcı olarak dökümanımı görmenizi sağlayabilirim. www.sinemalar.com/kullanici/ohyoulovemetoo

Başka bir yazımla görüşmek üzere..

Betül Tosun
Continue reading Bendeki Bu Sinema Aşkı

5 Şubat 2014

Bir Kahve Sevdasıdır


Bir kahve sevdasıdır gidiyorum ^-^
Nedeni ise en başta bir ara merak sardığım Starbucks kahveleriyle başlayan bir sevdaydı. Aslında küçüklükten beri sütlü kahvenin tadı başkadır bende. Hatta bayramlarda çocuklara yapılan sütlü türk kahvelerini çok sevip az dibini içip suratımı ekşitmemişimdir. 
İlk defa latte içtiğimde tadı damağımda kalmıştı. İlk lattemi sanırım Starbucks da içmiştim. Starbucks da kötü olan hiçbir şey yok fakat insanın her kahve canı çektiğinde gidip içebileceği bir yer değil.
Kahve köpürtmek hatta kahve köpüğünü süsleme resmen bir sanat haline geldi. En beğendiğim iki resmi paylaşacağım.
Bu da Totoro animesinden ne kadar da güzel olmuş 

Kahve köpürtmeye karşı baya bir merakım oldu. Sadece latte değil ilk olarak cappuccino ile başladım. İlk olarak cappucino nasıl makinasız köpürtülür diye araştırma yaptım. Bir kaç aramadan sonra nescafe ile köpürtme yapımını buldum. İşte ilk deneyimim de böyle oldu;

Bu kahve arkadaşlarım tarafından çok beğenildi, tadı da güzel oldu tek sorun nescafeyi köpürtmek için gereken suyun soğuk olmasıydı. Sıcak olmadığı için, içerken büyük bir yudum alıp alltaki sıcak sütün ağza gelmesini sağlamak gerekiyordu. 

Daha sonra nasıl sütü köpürtürüm diye baya araştırma yaptım. Sadece sütü köpürtmeye latte deniliyor, bu nedenle lattenin de makinasız köpürtülmesi imkansız gibi bir şey. Çok abartmasam da sütün köpürtülmesini üç dört ay kadar aradım. Sonunda bir yöntem buldum. Yeşil çay ve benzeri çayları süzdürmek için kullanılan cam bir şey kullanıyorduk. Onu kullanarak sütü köpürtebildim.

Daha sonra hem nescafe köpürtüp, hem süt köpürtüp, türk kahvesi kattım o da çok güzel oldu.

Ayrıca bir keresinde espresso denemiştim, Kendisi kafelerde böyle servis ediliyor;

Acı kahve seviyorsanız ve kahvede şeker kullanmıyorsanız tavsiye ederim. Fakat diğer türlüsünü asla tavsiye etmem. Hiç haz etmedim kendisini. 

Aynı şekilde küçük boy fincanda servis edilen macchiato ise daha tatlı, köpüklü ve güzel bir kahvedir. Tavsiye ederim;

Umarım bir gün buzlu kahveyi de öğrenirim ve buralara yazabilirim ^-^

Betül Tosun
Continue reading Bir Kahve Sevdasıdır

3 Şubat 2014

,

Bu aralar en sevdiklerimden kesitler ''Uzaylım''


Şimdi siz diziye böyle bir çocuğu koyarsanız Betül onu izlemeden yapamaz.
Ayrıca böyle ilk fan olduğum zamanlardan filmlerini izleyip güzelliğine hayran kaldığım bir kadını koyarsanız ki o kadın neredeyse 10 senedir dizi çekmeyip dizilere geri dönüyorsa onu izlemeden de mahrum kalamam. 
Başlıyorum diziden en çok beğendiğim kesitlere bu yazımın sonu gelir mi bende bilmiyorum haha

Bir kere ilk olarak fragmanı ile kendini izlettireceğini belli eden bir yapım. Gianna Jun u tüm filmlerinde tatlı sevimli fakat soğuk tavrı olan bir kadın olarak görmüştüm. Kendisi 81 doğumlu sanırım bu yüzden kız diye bahsedemiyeceğim. Bu dizideki tatlılıkları sevimlilikleri son bulmuyor. Haliyle kendisini daha çok sever oldum. İlk bölümden olan bu sahnede gülmeye başlamamla anladım ki böyle komediyle gidecek bu dizi. 

Uzaylımızın ünlü mü ünlü kızımızı tanımaması ne de zoruna gitmişti oysa ki 
Bu sahneyle de anladım ki kızımız tam bir çatlak hehe

Diziyi izlettiren diğer büyük faktör 
Kızımızın güzeller güzeli kardeşi. Bakmayın liseli olduğuna kendisi 27 yaşında 
Ben starım ben starım diye kendini havaya sokmaya çalışırkene bu oldu mu şimdi :D

Tam bir zır deli :D

Giyinmesine bayılıyorum bu kadının
Hele o ingilizce konuşması yok mu haha

Bu kadar cheon song yi yi övmek yeter ama değil mi biraz da uzaylımızı övelim
İlk defa dünyalı yemeyi yiyordu sanırım tatlılığa bakın
Bu çocuğun ağlamasına hiç dayanamıyorum her dramasında ne zaman ağlasa bende ağlarım huy edindim kendime
Böyle yakışıklı uzaylı vardı da biz mi istemedik

Diğer ve son izleme faktörüm;
Bu adam ve kıza olan aşkı yok mu napsın ama yan rol olmak böyledir hep acı çeken taraftır.

Sorarsanız ki dizi güzel mi izlenmeli mi diye tabii ki kesinlikle böyle dizi kaçar mı yahu, her zaman böyle uzaylı denk gelmez dramalara


Betül Tosun
Continue reading Bu aralar en sevdiklerimden kesitler ''Uzaylım''
,

The Great Gastby | Film Yorumu


   Son zamanlarda izlediğim en iyi Amerikan filmiydi The Great Gatsby. Zaten Leonardo' dan ne beklenirdi, bu güne kadar adamın bir kötü filmine rastlamadım. Film çıkmadan önce ve çıktıktan sonra neden bu kadar ses getirdi diye merak ediyordum. Şans eseri denk gelmemle boş zamanım bol olduğu bir anda başladım izlemeye. Anladım hemen başından kaliteli bir film olduğunu ve kendini izlettireceğini. Amitabh Batchchan bile vardı filmde daha ne olsun yani. Carey Milligan' ı her zaman sevmişimdir zaten. Leonardo ya olan hayranlığımı uzun uzun anlatmak istemiyorum. Filme gelirsek ilk yarım saat boyunca Leonarda yı yani Jay Gastby i görmek için sabırsızlandım. İnsanların onun hakkında düşüncelerini gördükçe nasıl biri nasıl bir kişilik diye çok merak ettim. Kızımızın Gastby den bahsettiğinde ki tepkisi ne güzeldi öyle. En sevdiğim kısımlardan biri başlangıçta uzun süreden sonra görüştüklerinde fısır fısır konuşmaları sonra Gastby' nin evine gitmeleri orada eğlenmeleri ne güzeldi. Gastby elbiseleri fırlatırken kızımızın ağlaması içime dokunmadı değil hatta gözlerim doldu. Lana Del Rey in o şarkısı ne kadar güzel ne kadar dokunaklı sahnelerde kullanılmıştı. Ost parçalarının hepsi güzeldi. Filme her biri yakışmıştı. Film boyunca sıkıldığımı söylesem yalan olur. Bu kadar beğenilmesine anlayış veriyorum çok beğendim çok beğendim. İmdb puanı da tadında olmuş en azından hak ettiği puanın çok altında olmamış. Filmin sonunda ise beni çok ağlattı. Spoiler vermeden bitirmek isterim. Herkese iyi seyirler ..

Betül Tosun


Continue reading The Great Gastby | Film Yorumu

2 Şubat 2014

Bin Muhteşem Güneş - Khaled Hosseini | Kitap Yorumu


Nasıl başlanır bu yazı ya pek kestiremesem de bir yerlerden başlamak gerek. Nedense blogumda ilk yorumum bu kitap üzerine olsun istedim. Khaled Hosseini' in bir diğer harika kitabı olan Bin Mutlu Güneş beni benden almış bulunmakta. Kendisini yazın okumuştum fakat hala çoğu satırlar aklımda gözlerimin önüne geliyor. Uçurtma Avcısı' yla tahmin edilemeyecek derece bir beğeni sağlayan yazarımızın bir sonraki kitabı diye biliyorum. Bu kitaptan sonra ise Ve Dağların Yankılandı kitabını çıkardı. O kitabın kapağından da anladığım kadarıyla en az diğer kitaplarında ağladığım kadar bu kitabına da gözyaşlarımı saklayacağım. Değişik bir özelliğe sahibim. Ne zaman bir kitaba başlasam onu bitirince daha çok okumayı ardından getiririm. Fakat kitaplardan sıkıldığımda beş altı ay yüzlerine bakmadığım oluyor. Hala kitaplığımda bir çok göze çarpan roman olduğu halde ön yargı ile cesaret edemiyorum onları okumaya çünkü ne zaman elime bir kitap alsam onu bitirmeden gözüme uyku girmiyor. Bin Mutlu Güneş de benim gibi her şeyden sıkılan bir insan için çok sürükleyici bir kitaptı. Ayrıca bir balık burcu olarak duygusal ve dram yüklü herhangi bir şeye ağlamak huylarım arasında. Bu kitapta çok ağladım mı diye sorulursa yalan olmasın çok ağlamadım. Fakat bazı kısımlar göz doldurmayacak gibi değildi. Kitaplarda özellikle roman tiplemelerinde benim için mektup kısımları çok önemlidir. O mektupları okuyan kişinin ağzından dinliyormuşcasına kocaman bir merak ile okurum. Khaled Hosseini' nde en sevdiğim özelliği bu oldu. Hele de o benzetmeleri yok mu, kendimi yerden yere vurmamı sağladı. Kendi çapımda yazdığım aşk romanlarını tekrar gözden geçirmeme vesile oldu. İnsanı okuturken boğmayan hatta düşündürüp gülümseten benzetmeleri hiç son bulmadı. Önceki kitabında olduğu gibi bağları kuvvetli bir dostluğun nasıl oluştuğunu göz önüne koymuş. Nefretten doğan aşklar tiplemelerini çok severim, bu nedenle kitaptaki iki karakterin nasıl yakınlaşacaklarını büyük bir merakla bekledim. Bu kitabı öve öve bitiremem. Benim için yeri çok ayrı oldu. Bir kaç satırda okurken içim burkulsa gözlerim dolsa da beni benden alan tekrar tekrar okumamı sağlayan yine bir mektup kısmıydı. Benden de bu beklenirdi zaten. Mis gibi dram kokan, kendine has bir yazım tarzıyla önümüze koyulan bu kitaba bakmazsanız hatırım kalır. Hatta kitabı okuyunca insan kapağını anlamakla güçlük çekse de herkes anlam vermek istediği tarafa çeker. Bu kitabından sonra Uçurtma Avcısını da okumuş bulunmaktayım. Umarım yakın zamanda onun hakkında da uzun uzun yazarım ...

Betül Tosun

Continue reading Bin Muhteşem Güneş - Khaled Hosseini | Kitap Yorumu