29 Ekim 2016

,

Yolcu - Diana Gabaldon | Kitap Yorumu

Kitap Adı: Yolcu
Orijinal Adı: Voyager (Outander #3)
Yazar: Diana Gabaldon
Yayınevi: Epsilon
Sayfa Sayısı: 1080
Goodreads Puanı: 4.37/5
Benim Puanım: 5/5
Arka Sayfa;
 (Önceki kitapları okumayanlar için konusu aşırı spoiler içerir)
Claire Randall ne derse desin, onların tutkulu karşılaşmaları çok uzun zaman önce gerçekleşti. Genç kadın yirmi yıl önce zamanda yolculuk ederek geçmişe gitmiş, 18. yüzyılda adı Jamie Fraser olan cesur bir İskoç'un kollarına düşmüştü. Daha sonra Claire onun çocuğunu taşıyarak kendi zamanına geri döndü, genç adamın kanlı Culloden savaşında öldüğüne inanıyordu. Fakat onu bırakmayan Jamie'nin hatırası asla silinmedi... rüyalarında hâlâ onunladır. Nihayet, Claire onun hayatta kaldığını keşfeder. Ona geri dönmek ile kızıyla kendi zamanında kalmak arasında kararsızlığa düşer. Claire kendi kaderini belirlemek zorundadır. Ve zaman ile mekân tamamlarken, kendisini bekleyen tutku ve acıyla yüzleşmek için gereken cesareti bulmak zorundadır. Tehlikeli entrikaların döndüğü bölünmüş Iskoçya'da, bilinmez bir karanlıkta yol alırken ya ölümsüz aşkına kavuşacak ya da sonsuza kadar lanetlenecektir.
Bu kitap muazzamdı. Seri her kitabıyla birlikte kendini katlayıp önümüze daha mükemmel bir devam hikayesi çıkarıyor. İlk sayfasından son sayfasına kadar kocaman hislerle bayılarak okudum. Bu kitaptaki samimiyet, espri anlayışı, şefkat, aşk, sadakat ve diğer tüm hisler okuyucuya harika bir duygu yoğunluğuyla geçmişti. Hiç beklemediğim şeyler oldu. Açıkçası daha farklı bir üçüncü kitap bekliyordum. Yazar bizi daha çok hüzünlü bir şekilde süründürür sanıyordum ama yüzümüze güldü. Kitap zaten Jamie'nin görüş açısından başlayınca içimi bir heyecan kapladı. Her zaman Claire'in ona olan aşkını kendi ağzından okurken, ilk defa satırları Jamie'nin görüş açısından okumak çok güzeldi. İkinci kitabın sonunda çok şaşırmıştım ve üçüncü kitapta bayıldığım o kadar yer vardı ki sayamam. Hatta beni şaşırtan olaylardan çok betimlemesi ve duygu yoğunluğuyla cümlelere her şeyi geçirebilen bir sürü satır işaretledim. Buraya kadar kitap hakkında üstünden övgü dolu yorumları okudunuz. Spoiler içerecek yorum kısmıma geçmeden önce seriye kesinlikle ama kesinlikle bir an önce başlamanızı şiddetle öneriyorum.
Yorumumun buradan sonrası ikinci kitabı okuyup sıradaki kitaba geçmemiş olanlar için de hafif spoiler sayılabilir. Bu kitapta yazarın kaleminde keşke şöyle olsaydı dediğim noktalar vardı. Sürekli bu tip şeyler aklımda vızır vızır dolaştı kitap boyunca. Mesela ikinci kitapta Roger, Claire için altmışlı yaşlarda demişti. Tamam, bu bir genelleme olabilir fakat daha sonrasında Roger, Claire'in bu yaşında ne kadar kırılgan ve taze bir genç kız gibi göründüğüne de değiniyordu. Bu ikisi arasındaki tutarsızlık yazarın bazı kısımlarda üstünden geçtiğini düşünmemi sağladı. Seriyi çok dikkatli okuyan birisi olarak bu gözüme oldukça battı. Bunun dışında Claire ikinci kez iki yüz yıl öncesine dönüp Jamie'yi bulduğunda en az kırk yedi yaşındaydı. Kırk yedi yaşındaki bir kadının bu kadar hareketli bir hayatı kaldırması ve bundan hiç gocunmaması absürt bulduğum kısmıydı. Bu yüzden keşke Claire, Jamie ile yirmi iki gibi bir yaşta tanışsaydı. Evet, o zaman geçmişe döndüğünde daha kırılgan gözükerek göze batmayacak ve bu kadar bilmiş de olmayacaktı ama ikinci kez geri döndüğünde bu kadar aktrasyona atılmak için yaşının ileri olduğunu düşündüm. Son gözüme takılan kısım ise geçmişteki insanların sanki hiç hayatları sona ermemiş gibi gelecekle aynı şekilde yaşamaları. Mesela Jamie en son matbaacılık yapıyordu ve Claire de onu öyle buldu. Jamie hakkında bundan ileri bir şey yok çünkü Jamie geçmişte henüz ölmedi ama bir şekilde herhangi bir tarihte Jamie'nin öldüğü, matbaacılık yaptığı gibi bir kayıt defterinde ortaya çıkmalıydı. Yani kitapta sanki iki yüz yıl önceki insanlar ölüp tarihe karışmamış, aynı günümüzdeki gibi yaşamlarını sürdürüyorlar gibi bir hava mevcuttu. Bunların dışında kitaba bayıldım, tekrardan söylüyorum; muazzamdı.
Koyu mavi gözlerinde aşk güçlü bir şekilde parıldıyordu.
"Korkma," dedi yumuşak bir sesle. "Artık sadece ikimiz varız."
Jamie ile Clarie'nin bu kadar çabuk kavuşacağını düşünmemiştim ama kitap öyle akıcı, öyle harika bir kurguyla ilerledi ki üç gün içinde süpürdüm tüm satırları. Jamie ile Willie arasında geçenler boğazımda düğüm oldu. Nasıl samimi, nasıl şefkat kokan duygu dolu satırlardı. Claire'in annelik duygusunu bu kadar doğal ve korumacılığında böylesine haşin olmasına bayılıyorum. Brianna ile geçirdiği zaman dilimini anlatmasına hayran kaldım. Claire yirmi sene sonra geri döndüğünde herkesin onu tanıdığında verdiği tepkiler... Özellikle de Fergus'u o kadar seviyordum ki Claire'i gördüğünde ona sıkıca sarılması bana sıcacık geçti. Tabii ki bunların dışında asıl olay Jamie ve Claire'nin aşkıydı. Bu ikiliyi hiç sıkılmadan, aralarında geçen tartışmalara, sohbetlere, yakınlaşmaları doymadan okuyabilirim. Seride bizi neler bekliyor, bu hayal gücü sınır tanımayan yazar önümüze neler serip nefesimizi tutmamızı sağlayacak dördüncü kitap için sabırsızlanıyorum.

0 yorum:

Yorum Gönder