Kitap Adı: Cesur Yeni Dünya
Orijinal Adı: Brave New World
Yazar: Aldous Huxley
Yayınevi: İthaki
Sayfa Sayısı: 349
Goodreads Puanı: 3.95/5
Benim Puanım: 4/5
Arka Sayfa;
Cesur yeni Dünya bizi 'Ford'dan sonra 632 yılına' götürür. Bu dünyanın cesur insanları kapısında "Cemaat, Özdeşlik, İstikrar" yazan Londra Merkez kuluçka ve Şartlandırma Merkezi'nde üretilirler. Kadınların döllenmesi yasak ve ayıp olduğu için, 'annelik' ve 'babalık' pornografik birer kavram olarak görülür. Toplumsal istikrarın temel güvencesi olan şartlandırma hipnopedya uykuda eğitim ile sağlanır. Hipnopedya seyesinde herkes mutludur; herkes çalışır ve herkes eğlenir. "Herkes herkes içindir."
Kitaba ilk başladığımda beğenmeyeğimden ve dili konusunda uzun süre sıkıntı yaşayacağımdan korktum baya. Elli sayfa kadar okuduktan sonra niye bu kadar zorluyorum diyerek internetten hakkında biraz araştırma yaparak, kitaptaki distopik dünyadaki insanların ayrıldığı bölümleri, nasıl bir yaşam sürdüklerini ve ana karakterler hakkında bilgi edindim. Açıkçası kitaptaki sistem dışında kalan merak ettiğim her şey zaten zamanla açıklayıcı bir dille hikayede değinildi. Vahşi John karakteri için çok heyecanlıydım ve kendisi bir daha yarıdan sonra ortaya çıktı. Bu kitap gerçekten insana büyük dersler veren harika bir nitelikte. Günümüzde yazılan distopik kitaplarla hiçbir alakası yok. Çünkü bu bilim kurgu klasiğinde asıl bahsedilen insanların sınıflandırılması veya küçümsenip ezilmesi değil. Anne baba denen en yakın şefkat teriminin müstehcen ve insanların suratının kızarmasını sağlayacak kadar utanç vericiyken, ortalık yerde çocuk yaşta şehvet oyunlarının göze hiçbir suretle abartılı değil, olağan ve övgüye değer görünmesi. Tabii ki kitapta beni en çok rahatsız eden şey buydu. Bunun dışında herkes birbiriyle olabiliyor, inanç anlayışı yok ve üreme denen dünyadaki en doğal ve mükemmel olay çoktan reddedilmiş. Yazar bu kitabı 1940'lı tarihlerde yazdığı halde, o zamanlarda edinilen nasıl bir gözlem bu kadar ileri görüşlü mükemmel bir distopya yazabilmiş merak konusu. Linda karakteri ilk karşımıza çıktığında kitaptaki her karakter gibi hakkında bir şeyler okurken ben de burnumu ekşittim. Fakat daha sonra başına gelenleri anlatıp, bu duruma nasıl düştüğünü özetlemesi başka bir şaşkınlığa uğratıyor. Vahşi John ile Mustafa Mond arasında geçen o tarihte kalıp artık üzeri basıla basıla daha da geçmişe gömülen kültür, ahlak ve inanç anlayışlarının yanında insanların kendi fikirleri olmasına şevk eden her şeyin yok olması...
"Ben keyif aramıyorum. Tanrı'yı istiyorum, şiir istiyorum, gerçek tehlike istiyorum, özgürlük istiyorum, iyilik istiyorum. Günah istiyorum."
"Aslında," dedi Mustafa Mond, "siz mutsuz olma hakkını istiyorsunuz."
"Öyle olsun, dedi Vahşi meydan okurcasına, "mutsuz olma hakkını istiyorum."
Bernand'ı farklı sanarken Vahşi John'u Londra'ya getirdikten sonra aslında ilgiye ne kadar aç olduğunu ve aslında değişmeye başlamış fikirlerini bir anda kendisinin susturması. Lenina karakteri ise benim en çok şaşırdığım oldu. Asıl şaşırdığım o ve John arasında geçenlerdi. Kitabı çok beğendim, gerçekten büyük bir merakla, hayran kalarak ve ibret alarak okudum fakat sonu beklediğim gibi değildi. Bugüne kadar okuduğum en farklı distopyaydı. Çünkü sistemdeki acımasızlık halkın doğal olmamaya alışmış olmasının acımasızlığı ve ana karakterin bu sistemi değiştirmeye gelen bir kahraman değil, bu sisteme şahit olduğuna şok olup her şeyi reddetmesini konu alan bir distopyaydı. Sonu konusunda daha çarpıcı daha kesin olabilirdi, bana sorarsanız biraz istenilen yere çekilebilen bir sondu. Kitabı çok beğendiğimi söyleyebilirim ama mükemmel bulamadığım ve genellikle çoğu kısmını harika bir heyecanla okusam da kitap bittiğinde tam istediğimi bulamadığım kanısına vardım. Kitaba tam puan vermediğim için kendime kızgın olmadığımı söyleyemem, belki ileride tekrar okursam bu sefer daha büyük bir dikkatle satırlar arasına gizlenmiş kelimelerle daha büyük beğenimi kazanabilir. Bu söylediğime rağmen canı gönülden bir an önce okumanızı öneririm, gözünüzü o kadar da korkutmasın. Sizlerin nasıl dersler çıkaracağını, ne kadar beğeceneğinizi merak ediyorum.
Cesur yeni dünya 1932 yılında yazılmış. Aldous Huxley dönemin Amerika'sından etkilenerek yazmış bunu. Kitap tam ibretlik. Gelecekte bunlar bizi bekliyor diyor resmen. Bize 26. Yüzyıldan sesleniyor. (Forddan sonra 632 diyor) yazar çok ileri görüşlü bence. Daha şimdiden kitapta geçen bazı şeyler olmaya başladı bile. Ve 80 sene önce yazıldı bu kitap, düşünün artık.
YanıtlaSilMerhabalar,
YanıtlaSilÖncelikle emeklerinize sağlık. Aldous Huxley'in "Cesur Yeni Dünya" adlı romanından en beğendiğim alıntı şuydu: "Başlamak için en uygun zamanı beklersen hiç başlamayabilirsin; şimdi başla, şu anda bulunduğun yerden, elindekilerle başla." "Cesur Yeni Dünya" romanından beğendiğim alıntıları paylaştığım yazımı izniniz olursa okumak isterseniz linkini şuraya bırakmak istedim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/aldous-huxley-cesur-yeni-dunya-romanindan-34-etkileyici-alinti/
Güzel okumalar dilerim,
edebiyatla ve sağlıkla kalın.