13 Şubat 2016

Pişman olmak, mahcup olmak...

 
Şu an az önce kitap çekimim için yaptığım harika kahvemi yudumlarken kendimi tanıttığımdan beri Benden Nameler kısmımı boş bıraktığımı fark ettim. Bir saat öncesine kadar Küçük Prens'i okuyordum ama aklım başka şeylerle meşgul oldu önce. Düşüncelerimi susturana kadar satırları tekrar tekrar okudum ve sonunda niye bu kadar ısrarcı olduğumu fark ettim. Biraz içimi dökmek istedim. Sonra bunu nasıl yapacağım hakkında düşündüm. Başlıktan anlaşıldığı üzere pişmanlık üzerine yazacağım biraz. Belki son zamanlarda başıma gelen son anımı tam olarak anlatmasam da biraz değinebilirim. Şu an öyle sabırsızım ki dinlediğim şarkıyı bile yarıya gelmeden başa alıp duruyorum. Bazı huylarımı hiç sevmiyorum. Ama bu yaşlarda insanın karakteri oturduğu için bazılarını zorlukla def etmiş bulunmaktayım. Böyle bir mahcubiyet uzun zamandır başıma gelmemişti sanırım. Yanındaki insanı öfkelendirdiğinde ve senin yüzünden bir şeyler yapmasını engellediğinde içinde bir şeyler büzülür. Hem sana kızacağını bilirsin hem de onu mahcup ettiğin için pişmanlık kat kat artar. Yanındakinin dişlerini sıktığını gördükçe sıcaklık dalgalanıp tüm bedenini tırmalar yanakların kıpkırmızı kesilir. Elin ayağına karışır. Bir an önce bitse de yanımdaki de rahatlasa dersiniz. Sonra bu işleri bu hale sokmanın pişmanlığının sizi kavurmasına izin verirseniz. Aklınız keşkelerle dolup taşar. Özür dileseniz bile yanınızdakinin samimiyetinize inanmayacağından korkar hale gelirsiniz. Az kaldı bitti bitiyor derken yanınızdakini öfkeden ağlatabileceğiniz bir duruma sokarsınız. Böyle suratına bakmaya bile utanırsınız. Tırnaklarınızı yemeye başlar, tereddütle alnınızı karıştırır, öfkelendirdiğiniz kişi ne dese yapmak için atılırsınız. Her ne kadar ufak hataların sahibi o olsa da sırf öfkesini bastırmak için ağzınızı açıp karşı çıkmazsınız. Böylece bir güzel mahcubiyete boğulursunuz. Uzun zamandır başıma gelmemişti. Allahtan kız kardeşimle yaşadım bu olayı. Bana sorarsanız pişman olmak o kadar rahatsız edici bir his değil. Bir ders çıkarmış olursunuz hatanızdan. Bir dahakini yaptığınızda aynı pişkinlikle hareket etmezsiniz. Tam itiraz edeceğiniz de önceki pişmanlığınız bir yerlerden fırlar düşüncelerinizde sus pus olursunuz ve bu sefer de o mahcubiyeti hissetmeyeceğiniz için rahatlama pırıltıları gözünüzün önünde belirir.
O halde mahcup olmak öyle kötü bir şey değildir. Sonuçta utanmayı bilmek güzel değil midir? Pişkin pişkin karşınızdakinin öfkesini katlamak yerine sus pus olup onun sakinleşmesini beklersiniz. Bu iki duygunun da farkına varabilen ve ders çıkaran insanlar şanslıdır bence. Lafın kısası bu mahcubiyet hissini o kadar özlememişim. Biraz benden uzak dursun. Tabii onu benden uzak tutacak olan da benim. Her ne kadar bu olayın gerçekleşmesini anneme esprili bir şekilde anlattığımda kahkahalara boğulsa da ben kız kardeşim duymasın diye fısır fısır anlattım. Kız kardeşim bazen beni blogunu okuyacağım diye tehdit ediyor ama üşengecin teki. Aman okumasın zaten. Bırakın özgür olayım burada. Yazdım, yazdım. Yine döktüm içimi. Ucundan bir rahatladım diyeyim. Dersimi de çıkardım. Bir daha birkaç sayfa kitap okumak ve yavaş hazırlandığım için yerimden geç kalkıp spora geç kalmamızı ve sonra benim kayıt işlemlerim yüzünden kız kardeşimin beni uzun bir süre beklemesini, ardından da tam üstümüzü değiştirip büyük bir heyecanla salona girecekken hocanın geç kaldığımız için bizi alamayacağını söylediğinde kız kardeşimin öfkeli suratını görmek istemiyorum. Sadece benim suçum değildi inanın. Sağlık raporu alacağım kadın yemeğe çıkmış şansıma. Öyle berbat bir akşamdı işte dün. Böyle metroda tek başıma dönerken tırnaklarımı yiyip keşke evden biraz erken çıksaydım diye aklım hiç susmadı. Sonuç olarak spora başladım işte (:D) Artık anca pazartesi günü derse girebileceğiz. Aman işte, mahcubiyet iyidir güzeldir ama böyle sık sık başımıza gelmesin de arada kapımızı çalıp aklımızı başımıza getirsin. 

5 yorum:

  1. Yazını okurken bir an yazılanlar bana tanıdık geldi :D benimde bir kız kardeşim var.O benim için hem kardeşim hem de en iyi arkadaşım.Bazen oluyor ki kavga ediyor,kavga dediğim tartışmalar,sürtüşmeler :) Çok trip atar bana :D Büyük olunca, alttan al Tuğçe o da büyüyünce olgunlaşacak huyunu değiştirmeye çalışacak diyorum. İnsan her yaş büyüdüğünde düşünceleri ile birlikte davranışı huyu da değişebiliyor isterse..Her yaş büyüdükçe bunu daha iyi öğreniyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, aynen öyle oluyor. Benim kız kardeşimle aramda bir yaş olduğu için hiç ablalık duygusunu tadamadım. Bazen bazı konularda o olgunluk gösteriyor, bazen de ben. Ne zaman kavga etsek herkes bugünlerinizi özleyeceksiniz diyor ve elbette ben de farkındayım. Bir yandan en iyi arkadaşım o olduğu için de şanslıyım :) Ortancalar hep tripkolik oluyor sanırım. Alttan almaktan bıkmış durumdayım ben de :D

      Sil
  2. Betül!!! benden nameler kısmını sevdim ki ben :))) kalemin güzel, ne güzel ifade ediyorsun -paso iç geçiriyorum böyle yazılar okudukça ama yazık bana, gariban ben :(((- olumlu olumsuz olsa da her duyguyu yaşamalı, hatırlamalı insan başka türlü olmuyor zaten :))) Kız kardeşimle -aramızda 3 yaş olmasına rağmen- tamamen zıttık ben koç o başak oradan bile anlarsın ama ayrılınca sık sık birbirimizi arar olduk, anlayışlı olmaya başladık, hiç tahmin etmezdim yani :)) Zamanla rayına giriyor ;) Teşekkürler, iyi gitti, öyle yalnız yalnız da kahve içme bi davet et :))))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayyy çok tişikkir ederim. Arada böyle bir içimi döküyorum diyorum, iyi geliyor, tavsiye ederim :) Biz de kız kardeşimle orta okuldayken hiç anlaşamazdık sonra ben bir sene yatılı okumak zorunda kaldım. Öyle olunca birbirimizin değerini anladık, o zamandan beri çok daha yakınız ama oluyor böyle şeyler kız kardeşler arasında. O da dostluğumuzun tuzu biberi :) Ah nerede! İki kahve sevdalısı bir araya gelsek ooo :D

      Sil
    2. Geliriz bi gün yaa ne olacak ;)

      Sil