11 Şubat 2016

,

Buz Kapanı - Alexandra Bracken | Kitap Yorumu

Kitap Adı: Buz Kapanı
Orijinal Adı: Never Fade
Yazar: Alexandra Bracken
Sayfa Sayısı: 552
Yayınevi: Parodi
Çıkış Tarihi: 07/2015
Goodreads Puanı: 4,37/5
Benim Puanım: 4/5
Arka Sayfa;

Turuncu… lider… Roo… Herkes farklı bir şekilde sesleniyor bana. Oysa bir tek ben gerçekte ne olduğumu Biliyorum: bir canavar. Ve şimdi beni bekleyen zorlu bir görev var: Virüsün kaynağını açık eden çok gizli Bir bilgiye ulaşmak… Ve bu… bir zamanlar bana nefesim kadar yakın olan birinin ellerinde… Şimdi bir tercih yapmak zorundayım. Ya kalbimi özgür bırakacak ya da Karanlık zihinleri aydınlığa Kavuşturacağım…
Chubs'ın cümlesini bitirmesine gerek yoktu. Onlarla karşılaştığımda ne durumda olduğumu hatırlıyordum: Paramparça olmuş, korkak bir kız. Ne giyecek bir yerim ne de bir yakınım vardı. Belki de hâlâ o kızdım ve hep öyle kalacaktım. Ama şimdi en azından kendimi yeniden inşa ediyordum. Parça parça.
Merhabalar! Ettim ettim bu kitabi bir günde bitirdim ama şu an yazdığım yorumu üşengeçliğimden oturup yarın akşam yayınlayacağım. Karanlık Zihinler serisinin ikinci kitabi olan Buz Kapanı en az ilk kitap kadar sürükleyici, duygusal ve merak uyandırıcıydı. Beni bir konuda hayal kırıklığına uğrattı. Normalde seri kitapları gitgide daha mükemmel olur ama nedense ikinci kitabi birincisi kadar beğenemedim. Distopya aksiyon karışımı okumayı seviyorum ama o türü güzel yapan da en az araya serpiştirilen duygusal sayfalar. Bu kitap da çok fazla duygu yoğunluğu yaşayamadım. İlk kitaba göre bir puan kırdım ama yine de çok güzeldi. Sadece yazarın iki kitapta da ilk yüz elli sayfa kadarını sıkıcı yazması biraz sinir bozucu olabiliyor.
"Çocukken çok sevdiğim bir hikaye vardı," diye başladım usulca. Yalnızca onun duyabileceği yükseklikte bir sesle konuşuyordum. "Tavşanlar hakkında. Belki sen de dinlemişsindir."
En baştan başladım anlatmaya. Kaçıştan. Ormana kaçıp da ger köşede yeni bir tehlikeyle karşılaşmalarını ve daha kendilerini bile koruyamazken sevdiklerini korumaya çalışmalarının yarattığı çaresizliği. O kara gözlü çocuğu, ihaneti, yangını ve dumanı. Ona kendi hikayemi anlattığımı fark ettiğim anda Jude çoktan uykuya dalmış; rüyalar alemine yollanmıştı.
Geçenlerde bu seriyle ilgili bir yorum okudun. Hatta baya gülüp katıldım. Bence de Alexandra Bracken çok üşengeç bir yazar. İlk iki yüz sayfayı hep yavaş ve durağan yazıyor ama sonra yarıdan sonra pat diye açılıyor. Bunu ilk iki kitapta da yaptı ve okuduğum yorumlara göre son kitapta da yapmış. Ama üçüncü kitabın son 300 sayfası mükemmelmiş.
Liam başını hafifçe eğerek onayladı ve kısa bir iç çekişle gözlerini kapadı. Alnına düşen buklelerini düzeltmek için uzandığım sırada bana dönerek dudaklarını araladı. "Sen... çok güzelsin. Adın... ne?"
Ağzından dökülen kelimeler kalbimi durduracaktı ama bu kadar anlamlı bir cümle kurmasına hazırlıksız yakalandığımdan cevap vermem biraz zaman aldı.
"Ruby," diye tekrarladı o tatlı güneyli aksanıyla. Tıpkı Rolling Stones'un şarkısı 'Ruby Tuesday' gibi. Güzelmiş."
İkinci kitapla seriye katılan Vida ve Jude karakterlerini çok sevdim. Her ne kadar ilk kitaptaki karakterlerden biraz uzaklaşmış olsak da yerlerini biraz doldurabildiler. Çok uzun bir yorum olmayacak sanırım. İlk kitap da benden 9 puan almak üzereydi ama son yüz sayfada gelişen olaylar beni oradan oraya sürüklemişti. Bu kitapta o hissi pek az yaşayabildim. Daha ağır bir distopya tarzı vardı. Tabii ben yine Ruby karakterine hayran kaldım. Artık üçüncü kitabi bitirince okuduğum kitaplar arasında en güçlü kız karakter olarak zihnime kazınacak.
Serinin ikinci kitabını kötü empoze etmek istemiyorum. Öyle olsaydı 9 puan verip bir gün içinde 550 sayfayı bitirip boynumu ağrıtmazdım. Sadece daha büyük bir beklenti içine girmiştim. Tabii bir kaç sayfa vardı ki böyle şapsirik bir tiple okudum sayfaları hatta defalarca kez tekrar okudum. Kitap hakkında olumsuz yorum fazla yapamam. Beni yine heyecanlandıran ve yer yer hafif gözlerimi dolduran bir kitaptı. Yalnız ciddiyim Ruby karakterine bayıldım. İçinde canavarla savaşması ve insanlara öyle içten bir şekilde değer vermesiyle olayları onun gözünden okumak sıkılmamızı engelliyor. Bir de yaptıklarından pişman olup en kötü bir insan içi bile o da iyi olabilirdi diye düşünmesi beni Ruby'e daha da bağladı. Üçüncü kitap olan Ateş Çemberi'ne tam puan vereceğime emin gibiyim. Yarin gece geç vakitlere kadar okuyup bitirme niyetindeyim. Serinin her kitabi ayrı kalın. Yarıya gelene kadar zorlanıyorum ama iki kitapta yarıdan sonra elimde daha hızlı aktı. İkinci kitap birinciye doğru bir tık az harikaydı ama sanmayın ki okurken sıkıldım. Sırf bir puan kırdım diye seriyi okumamazlık ederseniz hatırım kalır!
                        

4 yorum:

  1. Buz Kapanı ismini görünce Glenn Meade'in yazdığı sandım :) Okumadıysan bir bak derim şahanedir! :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şimdi hemen baktım ve Glenn Meade ismine ilk defa rastladım. Yorumları güzel görünüyor. Listeme ekliyorum sayende :)

      Sil
  2. Bu seriyi çok gördüm şu sıralar listeme aldım teşekkürler.

    YanıtlaSil