Kitap Adı: Ebedi
Orijinal Adı: Forever (Wolves of Mercy Falls #3)
Yazar: Maggie Stiefvater
Sayfa Sayısı: 440
Yayınevi: Pegasus
Çıkış Tarihi: 05/2016
Goodreads Puanı: 3.92/5
Benim Puanım: 4/5
Arka Sayfa;
önce.
Tanıştıklarında Sam bir kurt, Grace ise genç bir kızdır. Sam insan olmanın yolunu bulur ve sevgileri mesafeli bir meraktan, ortak hayatın samimiyetine dönüşür.
şimdi.
Öyküleri aslında bu noktada sonlanmalıydı ancak Grace’in insan bedeninde kalamayacağı ortaya çıkar. Artık bir kurttur. Ve Mercy Falls’un kurtları korkunç bir şekilde avlanma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
ebedi.
Sam, Grace uğruna her şeyi
feda etmeye hazırdır. Fakat bir erkeğin saf aşkı, yıkıcı ve saldırgan bir dünyayı değiştirmeye yetecek midir? Geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek çarpışmak üzeredir. Ölüm ya da yaşam, veda veya ebediyet… Her şey bu çarpışmaya bağlı.
Tanıştıklarında Sam bir kurt, Grace ise genç bir kızdır. Sam insan olmanın yolunu bulur ve sevgileri mesafeli bir meraktan, ortak hayatın samimiyetine dönüşür.
şimdi.
Öyküleri aslında bu noktada sonlanmalıydı ancak Grace’in insan bedeninde kalamayacağı ortaya çıkar. Artık bir kurttur. Ve Mercy Falls’un kurtları korkunç bir şekilde avlanma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
ebedi.
Sam, Grace uğruna her şeyi
feda etmeye hazırdır. Fakat bir erkeğin saf aşkı, yıkıcı ve saldırgan bir dünyayı değiştirmeye yetecek midir? Geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek çarpışmak üzeredir. Ölüm ya da yaşam, veda veya ebediyet… Her şey bu çarpışmaya bağlı.
Cole St. Claire'den hem nefret ediyor hem de onu arzuluyordum ve Sam'in o mesajı gönderirken Clare için hissettiklerini kimse ama hiç kimse benim için hissetmemişti.
Bir seriyi daha bitirmiş bulunmaktayım. Ürperti serisi ülkemizde pek popüler değil ama ben baskılarına özellikle tutulduğum için almıştım ve ilk kitabı çok beğenemesem de ikinci kitabını tahminimden daha çok beğenmiştim. O yüzden serinin son kitabı olan Ebedi'ye büyük bir şevkle başladım. Kitabı sevdim ama final kitabı olarak okuyucuyu yeterince sarsacak türde değildi bence. Benim final için düşüncelerim daha tatmin edici ve keskin şekildeydi. Ama yazarın tamamen istediğimi vereceğini de sanmıyordum çünkü Maggie Stiefvater'in garip bir kalemi var. Hem samimi, hem soğuk, hem sıcak, hem belirsiz. Bu kitapta hoşuma giden şeylerden biri şu oldu; mesela Grace'i uzun süre görmeyen bir arkadaşı ona özlemli bir şekilde olmasını geç, hiç sarılmadı. Orayı çok tuhaf buldum ama sonra yazar bunu açıklayarak kafanızdaki tuhaflığı siliyor. Tabii bu bugüne kadar okuduğum en soğuk karakterlere sahip olan kitap olduğu gerçeğini silemez. Gerçekten Grace desen Sam desen böyle içime çekip sevemediğim ve yazarın dibine kadar soğuk yazdığı karakterlerdi. Ayrıca tutarsızlık diz boyuydu. İkisi birlikte oluyor ama sonra birbirlerini çıplak görünce sinirlerinin bozulduğunu belirtiyorlar. Bu durumda "ne manağğğ" demek istedim.
"Lütfen gitarını al ve şarkılarını olabildiğince çok insana söyle. Lütfen o lanet olasıca kağıt kuşlarından bin tanesini daha yap. Lütfen şu kızı bir milyon kez öp."
Benim bu seriyi sevmemin başlıca nedenlerinden biri Isabel ile Cole arasında geçenlerdi. İkinci kitap o sayede favorilerime girmişti çünkü Isabel her ne kadar çok gıcık bir karakter olsa da bu kitap boyunca onun şefkate ne kadar aç olduğunu okumak bana çok dokundu. Sonuç olarak Isabel'i Grace'den daha çok sevdim. Bir de bu seride işlenen aile kavramı gerçekten çok garip. Okuduğunuzda bunu yargılamak zorunda kalıyorsunuz ve yazar fütursuzca bunu gözünüze sokuyor. Ama Grace'in annesi ve babasıyla olan arasındaki uzun mesafeden ne kadar rahatsız olduğunu okumak hem garipsememi hem de hoşuma biraz hoşuma gitmesini sağladı.
Sonra biraz daha gülümsedim, biraz daha ve kahkahalarla gülmeye başladım. Duramıyordun. Annem ve babam hayatım boyunca bana kızgın kalabilirlerdi.
"Cole," dedim. "Bu numarayı sakın kaybetme."
Hattın diğer ucunda hiç ses yoktu. Telefonda sinyal olduğundan emin olmak için ekrana baktım. "Ne Alo? Orada kimse var mı?"
"Da."
Kitabın son elli sayfası ise manyak heyecanlıydı. Önce sonunda çok fena buruk kalacağım sandım ama beni şaşırtarak bir yönden istediğim şekilde yazarak beni mutlu etti. Diğer yandan Grace ve Sam ilişkisinde özellikle Sam'in Grace'e olan aşkını okumayı daha çok seviyordum. Kitap çok hızlı geçiyordu, böyle geçeceğini de düşünmemiştim. Bu seri boyunca ilk defa üçüncü kitapta bu kadar yer işaretledim çünkü suratımda buruk ama içten bir tebessüm belirtecek yerler daha çoktu. Yani anlayacağınız son kitap bazı yerler bakımından eksikti benim gözümde. Sonunda gülümsedim ama son sayfa bile "oh tamam içim artık rahat" diyebileceğim şekilde değildi. Seri favorilerim arasında mı tam bilemiyorum. Bugüne kadar okuduğum en değişik kalemlerden biri Maggie Stiefvater. Yazarın The Raven Cycle serini de yazın İngilizce okumayı düşünüyorum. O serideki karakterleri de aynı gariplikle yazmış mı merak ediyorum. Sonuç olarak son kitabı beğendim ve severek okudum ama istediğim kadar beğenemedim. Benim seride favorim ikinci kitaptı. Her ne olursa olsun serinin kendini sıyıran bir yazara ve öyküye sahip olduğunu düşünüyorum. Okumak istiyorsanız bir şans vermenizi öneririm :)
Kapaklar çok hoş görünüyor ya *.*
YanıtlaSilEvet, kesinlikle <33
Sil