Kitap Adı: We Were Liars
Yazar: E. Lockhart
Sayfa Sayısı: 242
Çıkış Tarihi: Mart 2014
Goodreads Puanı: 3.86/5
Benim Puanım: 5/5
Arka Sayfa;
A beautiful and distinguished family.
A private island.
A brilliant, damaged girl; a passionate, political boy.
A group of four friends—the Liars—whose friendship turns destructive.
A revolution. An accident. A secret.
Lies upon lies.
True love.
The truth.
Uzun zamandır merak ettiğim ve okumayı çok istediğim bir kitap yorumuyla karşınızdayım. Öncelikle bildiğim üzere herkes kitabın sonunun etkisinden çıkamadığını söylüyordu ve bu yüzden her şeyin sona saklandığını düşünüyordum ve aynen düşündüğüm gibi oldu. Özellikle yazarın dili beni kitaptan çok soyutladı. Çünkü parça parça ve karışık yazması sürekli bu kitabı kesin beğenmeyeceğim ve sonunda geçen olayı da anlayamayacağım falan dedirtti. Hem ayrıca karakterlere de bir türlü bağlanamadım. Yani aslında bağlanamadığımı sanıyordum demek daha doğru olur. Yazarın parça parça yazması sona doğru ulaştıkça kitabı daha az sevmemi sağladı ve gittikçe aklımda bunu mu bu kadar övdüler, neresine bayıldınız gibi sorular uçup gitti. Bazen çok derin yazarken bazen üstün körü karışık yazması kafamı karıştırıp aynı satırları tekrar tekrar okumamı sağladı.
"Can I hold your hands?" he asked. "The universe is seeming really huge right now," he told me. "I need something to hold on to."
Ve bence çok da kolay bir İngilizcesi yoktu. Bugüne kadar en çok sözlüğe baktığım kitaptı sanırım. Bunun asıl nedeni yazarın hep küçük ipuçlarıyla yazıp en ufak bir kelimeyi bile atlamadan okumayı istememdi. Tabii sözlüğe sürekli bakmayı hiç sevmeyen biri olarak kitaptan biraz daha nefret ettim. Ta ki olaylar biraz olsun anlam kazanmaya başlayıncaya kadar. Özellikle sondaki olayı değil de ufak ufak neler olabileceğini ve Sinclair ailesinin az çok sırlarını öğrendikçe kitabı beğenmeye başladım.
"That first day you came back I noticed Gat. He looked at you like you were the brightest planet in the galaxy."
Yorumlarımda asla spoiler vermediğimi görmüş olmalısınız. O yüzden sonraki olaydan bahsetmeyeceğim, sadece şunu diyebilirim ki tüm kitap boyunca yerden yere vururken son bölüm beni öyle bir şaşırttı ki karakterleri bu kadar sineye çektiğimi fark edememiştim. Son anda öyle bir ağlamaya başladım ki neler olduğunu idrak ettikçe susamadım resmen. Kitabın son bölümüne kadar bana bittiğinde ağlayacağımı söyleseydiniz ciddi ciddi yüzünüze gülerdim ama sonu bana öyle bir dokundu ki çok fena ağladım. Böyle ağlamayı cidden beklemiyordum. Dram olarak gözlerimin dolacağı bir olayla karşılacağımı bile düşünmemiştim. Ama meğerse karakterleri ve konuyu öyle bir içime çekmişim ki bir anda kitaba aşık oldum.
Puan kırmak konusunda kendimle çok cebelleştim. Yazarın kalemini paragraflarca eleştirebilirdim son bölüme kadar. Ama sonra bir durup düşündüm ve beni asıl bu kadar etkileyenin yazarın böyle parça parça yazıp olayı son bölümde ortaya çıkarması olduğunu fark ettim. Kitap boyunca bir öyle bir böyle üstünden anlatılan bölümlere çok sinir oldum ama kitap bittiğinde ve hikayeyi ne kadar çok beğendiğimi anladığımda eleştirilerimi geri çekmeye karar verdim. Sonuç olarak tek kelimeyle bayıldım. Bu kitaba tam puan vereceğimi hiç tahmin etmezdim ama sonuç bu kadar harika oldu işte. Bana dokunan o birkaç derin sözü hiç unutamayacağım.
0 yorum:
Yorum Gönder