6 Temmuz 2017

Film Köşemden Öneriler #4

Uzun zamandır film önerileri kısmını ihmal ediyorum. Bunun en ağır sebebi de zaten çok fazla film izlemiyor oluşum. Artık kesinleştirdiğim üzere bu sene ve geçen sene yani sürekli kitap okuduğum süreç başladığından bu yana üç ayda falan kafama film izlemek vurduğunda iki gün üst üste on tane film izliyorum, ardından yine ne zaman izlemek istersem ara veriyorum. Aşırı derece merak edip beklediğim yapımlar haricinde pek indirip başına oturduğum film olmuyor. Sinemalar.com üyeliğime baktığımda son zamanlarda favorilerime koyduğum oldukça fazla film olduğunu gördüm. O halde bu sene izlediklerimden yılın yarısına kadar neleri öneriyorum bir bakalım!

1. Julieta
İspanyol yapımı bu filmi şans eseri takip ettiğim film sayfalarından birinde gördüm. Bir umut beğenirim diye listeme dahil ettim ve çok beğendim. İzleyeli biraz oldu ama sonunda oldukça hüzünlendiğimi ve genel gidişatını çok beğendiğimi hatırlıyorum. Biraz yetişkin filmi olabilir ama hitap edenler için keyifle öneriyorum.

2. Jack of the Red Hearts
AnnaSophia Robb'u küçüklüğümden beri çok severim. O yüzden ilgimi çeken tüm filmlerini çekinmeden izlerim. Onun o sevimli yüzü ve tavırları her türlü filme bir şeyler katıyor. Bu filmini de çok ama çok beğenmiştim, hatta keşke bitmese istemiştim. Tadı ağzınızda kalacak bir film arıyorsanız önerimdir.

3. Far From The Madding Crowd
Uzun bir süre üst üste tarihi zamanda geçen İngiliz filmleri izlediğimde ve çoğunda istediğim tadı bulamadığımı dün gibi hatırlıyorum. Bu yüzden bu filme de baya baya beklentisiz başlamıştım. Yarısına gelmeden gerçekten güzel bir film izleyeceğimi anlayınca seyrine daha çok dalıp, daha dikkatli izlemeye başladım. Baştan sona harika bir filmdi. Güya kitabını da okuyacaktım, en iyisi bu öneriyi yapıyorken bir dahaki ay okuma listeme iliştireyim. Ayrıca filmin opening adıyla geçen ost parçasını aylarca o kadar uzun süre dinledim ki aklıma çeşit çeşit anım geliyor. Tom Sturridge'nin oynadığını duyunca aşırı sevinmiştim, kendisine ergenliğimden beri ufaktan bir hayranlığım var. Fakat bu filmde oldukça gıcık bir karakterdeydi. Onun yerine film bittiğinde kendimi Matthias Schoenaerts'a aşık buldum.

4. Soul Saffer
Jack of the Red Hearts filminden sonra AnnaSophia Robb'un eski yapımlarına bakarken zamanında bu filmini de izlemek istediğimi hatırladım, böylece kendimi filmin başında buldum. İlk yarım saat geçmeden boğazıma öyle bir yumru oturdu ki tüm film boyunca ağladım sanırım. AnnaSophia Robb'un bir sahnesi vardı ki defalarca kez izleyerek kendime zulüm ettim. Kesinlikle izlemelisiniz, duygu yüklü harika bir filmdi.

5. 12 Angry Men
Bu listelerimde her seferinde bir iki tane bu kadar geç izlediğim için pişmanlığımı dile getirdiğim filmleri de araya sıkıştırıyorum. Özellikle eski yapımlar siyah beyaz oldu mu bana o başına oturma hevesi bir türlü gelmiyor. Bu film de kesinlikle onlardan biriydi. Açıkçası eğer kız kardeşime izlenmesi ödev verilmeseydi kim bilir ne zaman izlerdim. Kendisi o kadar çok beğendi ki annemle kurulup onunla birlikte biz de izledik. Kesinlikle ama kesinlikle film sever olsun olmasın herkesin izlemesi gereken bir film. Siz de benim gibi geciktirmeyin. 

6. A Man Called Ove
Geçen sene kapağı ilgimi çektiği için kitabını İngilizce indirmiştim fakat bir türlü okuyamadım. Türkçe'ye çevrildiğinde yorumlara baktığımda film uyarlaması olduğunu da gördüm. Fragmanını izleyince hoşuma gidip filmini de hemen indirdim. Çok ciddiyim harika bir filmdi. Bu suratsız adamın geçmişi, aslında olduğu kişiyi göstermesi öyle güzeldi ki... Pekala, bir ara ağlamış olabilirim. Hatta kitabının sonunda da biraz gözyaşı döktüm. Kesinlikle izlemelisiniz.

7. A Monster Calls
Kitabını kim paylaşsa herkes övmelere doyamıyor ve en beğendiklerinin başına koyuyordu. Böyle olunca ben de nihayet kitabını alıp okudum, mükemmeldi. Ardından hemen filmini de izledim ve filmi kitapla adım adım ilerlediği için aynı güzellikteydi. Kitap boyunca baş karakterimizin sakladığı sırrı deli gibi merak etmiştim ve filmde de ortaya çıktığında aynı duygularla sulu gözler eşliğinde izledim. İzlemelisiniz.

8. Ben- Hur
Artık en son ne zaman sinemaya gittiysem film başlamadan önce bunun fragmanını vermişlerdi ve o an "kesinlikle izleyeceğim" demiştim. Hatta düşünün ki altyazısını bile takip ettim ve nihayet eklendiğini görünce direk filme koştum. Beklediğim kadar bayıldım, özellikle sonları çok güzeldi. Bu film ülkemizde Haluk Bilginer oynadığı için duyuldu ama rolü aslında figüranın bir üstüydü. Filmi bitirdiğimde Toby Kebbel diye sayıklıyordum. Film de harikaydı ama sağolsun artık bana filmlerini dikkatle takip edeceğim bir oyuncu hayranlığı kazandırdı.

9. Suite Francaise
Bilin ki eğer bu liste okuma zamanıma göre sıralanmasaydı bu listenin başında Suite Francaise olurdu. Bu filmi öyle beğendim ki kelimelere dökebilir miyim emin değilim. Filmin sonunu yaklaşık sekiz kere falan izledim, her seferinde oturup tekrar ağladım. O ağladığım sahnedeki ost parçasını dinleyip dinleyip melonkoli havasına girdim. Rica ediyorum yalnızca izleyiniz. Michelle Williams'dan bahsediyoruz. Kadının hem güzelliğine hem de o gözlerindeki hüzne tekrar hayran kaldım.

10. Colonia
Oldukça sıradan bir günde Good Bye Lenin! filmini izlemiştim. O zamandan beri başıma belayı aldım. Ne zaman Daniel Brühl yeni bir film çıkarsa elim ayağım titriyor. Bu filminin de fragmanını görünce izlerim demiştim ama aklımdan çıkmıştı. Nihayet tekrar gözüme ilişince hemen başına oturdum ve kesinlikle bu kadar beğenmeyi beklemiyordum. Israrla önereceğim harika bir filmdi. Konusu, kurgusu, gidişatı ve oyunculuklar takdire şayandı. Kesinlikle izlemelisiniz. (Daniel, yine harikaydın <3)

11. Deepwater Horizon
İmdb'nin 2016 film öneri listelerinde bu filmi o kadar çok gördüm ki nihayet pes edip başına oturdum. Aslında Mark Wahlberg'in oynaması izlememem için tek bir sebep olarak yeterli fakat fragmanı ve afişi kesinlikle beni çekmedi. İzlemeden önce araştırdığımda gerçek bir olaya dayandığını görünce merak ettim. Patlamanın gerçekleşmesi filmin yarısını kapsıyor ve özellikle bol dumanlı sahneleri biraz atlayarak izlesem de ana konu ve gidişat olarak izlemenizi öneririm. Ayrıca Dylen O'Brien oynuyor ;)

12. Hacksaw Ridge
Savaş filmi olunca ağır bir çekingenlik oluşuyor bende. Ama bunu kırıp övgülere dayanamayarak filmin başına oturdum. Tek kelimeyle muazzamdı. Andrew Garfield'in harika oyunluğu, kurgunun sarsıcı işlenişi ve diğer her şeyiyle iz-le-me-li-si-niz.

13. Bad Moms

Bu listeye komedi bakımından Bekar Yaşam Kılavuzu veya Aptallar Çetesi'ni dahil etmek yerine kesinlikle size tek bir önerim olacak. Beklentimin çok üstünde çıkan bu filmde gerçekten gülmeye doyamadım. Sahneleri tekrar tekrar izledim, sonuna bayıldım. Aradığınız komedi filmi ayağınıza geldi.

14. The Edge of Seventeen
Bu filmi ne zaman hatırlasam suratımda buruk bir tebessüm oluşuyor. Öylesine derin hüzünlenmeyi beklemediğim sahnelerde bile gözlerimi layığıyla dolduran benim bayıldığım bir film oldu. Tam bir gençlik filmiydi ama bunu dram bakımından harika yansıtmıştı. İzlemenizi canı gönülden öneririm.

15. This Beautiful Fantastic
Şans eseri fragmanını gördüğümde filmi beğeneceğimden o kadar emindim ki anlatamam ve tabii ki bayıldım. Filmi izlerken baya başından ayrılmadan izleyeceğimi fark edince bir koşu çekirdek alıp geldiğimi hiç unutamayacağım sanırım. Bana bu sıcakta bardak bardak çay içirten sıcacık bir filmdi. Rica ediyorum izleyiniz.

16. The Outsiders
Eski yapımların başına biraz zoraki oturuyorum ama bu film kesinlikle öyle olmadı çünkü kitabını okuyunca aklımda çıkmayan tek şey aynı kurgunun film versiyonunu görmekti. Şuan oldukça iyi bildiğimiz oyuncuların ilk performanslarını görmek de ayrı güzeldi. Sonu kitapta olduğu gibi yine göz doldurdu. Kesinlikle izlemelisiniz.

2 yorum:

  1. Haha çoğunu bilmiyorum bu filmlerin desem. Bloğumun ismine bak bir de :DD Ama eskiden çok izlerdim ya artık dizikolik oldum :)) Çok özendim sana bir sürü kitap okuyosun falan eski zamanlarımı özledim film ve kitap delisiydim. Daha önce yorum yaptım mı hatırlamıyorum ama bloğunu sevdiğimi belirtmek isterim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim.. Blogumu açtığımda ilk takibe aldıklarımdan biriydin ama o tam ben blog açmışken, sen de ara vermiştin. Geri dönmene sevindim :)

      Sil