Kitap Adı: Yedi Kız Kardeş
Orijinal Adı: The Seven Sisters (The Seven Sisters #1)
Yazar: Lucinda Riley
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 552
Goodreads Puanı: 4.17/5
Benim Puanım: 5/5
Arka Sayfa;
Aşk mesafe tanımaz. Kıta nedir bilmez. Yıldız misalidir gözleri…
Dünyanın dört bir yanından evlat edinilerek bir araya gelen ve isimlerini yıldızlardan alan yedi kız kardeşin öyküsü…
Kız kardeşlerin en büyüğü ve en güzeli olan Maia D’Aplièse, onları bebekken evlat edinen babalarının yanından ayrılmaya hiç cesaret edememiştir. Bir arkadaşını ziyaret ettiği sırada babasının ani ölüm haberini alır ve bütün acısına rağmen kız kardeşlerini bir araya toplar. Yaşadıkları şaşkınlığı başka sürprizler de izler. Babaları cenaze töreninin onlar gelmeden düzenlenmesini vasiyet etmiş ve her birine onları evlat edindiği topraklara götürecek gizemli ipuçları bırakmıştır. Parçaları bir araya getiren Maia çok geçmeden kendini Brezilya’da, acılarla dolu yasak bir aşkın izlerini sürerken bulur.
1920’lerde Brezilya sosyetesinin en güzel kızlarından biri olan Izabela Bonifacio, babasının isteği üzerine soylu bir adamla evlenmek üzeredir. Oysaki âşık olmadığı bir erkekle evlenmenin değil, hayatı keşfetmenin hayallerini kurmaktadır. O sırada Brezilya’nın ünlü Kurtarıcı İsa Heykeli’ni tasarlamaya başlayan aile dostları Heitor da Silva Costa, Paris’e doğru yola çıkacaktır. Izabela kaderine boyun eğmeye razı olmuştur fakat düğünden önce babasından tek bir isteği vardır; da Silva Costa ailesiyle birlikte Avrupa’ya gitmek ve Paris’i görmek… Fakat aşk en yanlış zamanda, en beklenmedik yerde ve en yıkıcı haliyle çıkar karşısına. Genç ve yakışıklı heykeltıraş Laurent Brouilly, Izabela’nın kaderini sonsuza dek değiştirmek üzeredir. İki âşığın yürek burkan hikâyesi ise onlardan seksen yıl sonra haberdar olan Maia’nın geçmişini yavaş yavaş aydınlatmaya başlamıştır.
Yüreğine ihanet etmek ile ailesine ihanet etmek arasında kalan bir kadının, aşkın zaman ve mekân tanımadığını kanıtlayan hüzünlü hikâyesi…
Dünyanın dört bir yanından evlat edinilerek bir araya gelen ve isimlerini yıldızlardan alan yedi kız kardeşin öyküsü…
Kız kardeşlerin en büyüğü ve en güzeli olan Maia D’Aplièse, onları bebekken evlat edinen babalarının yanından ayrılmaya hiç cesaret edememiştir. Bir arkadaşını ziyaret ettiği sırada babasının ani ölüm haberini alır ve bütün acısına rağmen kız kardeşlerini bir araya toplar. Yaşadıkları şaşkınlığı başka sürprizler de izler. Babaları cenaze töreninin onlar gelmeden düzenlenmesini vasiyet etmiş ve her birine onları evlat edindiği topraklara götürecek gizemli ipuçları bırakmıştır. Parçaları bir araya getiren Maia çok geçmeden kendini Brezilya’da, acılarla dolu yasak bir aşkın izlerini sürerken bulur.
1920’lerde Brezilya sosyetesinin en güzel kızlarından biri olan Izabela Bonifacio, babasının isteği üzerine soylu bir adamla evlenmek üzeredir. Oysaki âşık olmadığı bir erkekle evlenmenin değil, hayatı keşfetmenin hayallerini kurmaktadır. O sırada Brezilya’nın ünlü Kurtarıcı İsa Heykeli’ni tasarlamaya başlayan aile dostları Heitor da Silva Costa, Paris’e doğru yola çıkacaktır. Izabela kaderine boyun eğmeye razı olmuştur fakat düğünden önce babasından tek bir isteği vardır; da Silva Costa ailesiyle birlikte Avrupa’ya gitmek ve Paris’i görmek… Fakat aşk en yanlış zamanda, en beklenmedik yerde ve en yıkıcı haliyle çıkar karşısına. Genç ve yakışıklı heykeltıraş Laurent Brouilly, Izabela’nın kaderini sonsuza dek değiştirmek üzeredir. İki âşığın yürek burkan hikâyesi ise onlardan seksen yıl sonra haberdar olan Maia’nın geçmişini yavaş yavaş aydınlatmaya başlamıştır.
Yüreğine ihanet etmek ile ailesine ihanet etmek arasında kalan bir kadının, aşkın zaman ve mekân tanımadığını kanıtlayan hüzünlü hikâyesi…
Olağanüstü derecede harika bir aşk romanıydı. İlk sayfasından beri nasıl seveceğimi tahmin ettiğim için sadece bir kere aynı heyecanla okuyacağımı bilmek daha da heyecanlanmamı sağladı. Salt Baba'nın altı kızı evlat edinmesiyle başlayan hikaye; onun ölümünün ardından altı evlatlık kızının babalarının yanında büyüdükleri evde bir araya gelmesiyle giriş yapıyor. Altı kız kardeşten hepsi zamanla Salt Baba'nın yanından uçup giderken sadece Maia, Atlantis'te babasının yanında kalıyor. Maia'nın da geçmişine dair sakladığı ağır ve acı bir sırrı var fakat bunu ancak çok ilerde öğreniyoruz. Salt Baba'nın vasiyeti de altı kızının bir araya gelmesinden sonra açıklanıyor. Her kızına onları nereden aldığına değindiği bu mektuplarda henüz ilk kitap olduğu için sadece Maia'nınkine şahit olabiliyoruz. Maia harika bir karakterdi. Öyle duygulu, öyle güzel ve öyle sıra dışıydı ki keşke onun ağzından daha kalın bir kitap okuyabilseydim. Maia'nın aslen nereden alındığını öğrendikten sonra bir anda büyük acılara şahit olmuş mükemmel bir aşk hikayesini okumaya başlıyoruz. O aşk bana öylesine dokundu ki aslında hikayeye çoktan veda edip Maia'nın yaşamına döndüğümüzde gündelik satırlar bile sıcak gözyaşlarımı durduramadı. Izabela'nın aşk hikayesi öyle güzel ve dokunaklıydı ki okudukça insana "sen olsaydın ne yapardın" sorusunu defalarca kez ısrarla sordurup cevabı karşısında suspus kalmamı sağladı. Ayrıca her aşk hikayesinin bir çılgınlık yapıp peşinden gitmek kadar kolay olmadığını ve insanın nasıl fedakarlık yapabileceğini o kadar güzel ve insanı yakan şekilde değinmişti ki hikayelerini düşünmek hala burnumu sızlatıyor.
Rio'da günümüzde de yerini alan meşhur Kurtarıcı İsa Heykeli'nin öyküde geçiş şeklinin aslında tamamen doğruya dayanması ve aynı şekilde kitaptaki karakterlerin çoğunun gerçek hayatta olduğunu öğrenmek de şaşkınlığa uğramamı sağladı. Bunun yanı sıra Maia'nın da kan bağı olan ailesinin sır perdesini aralarken gerçek hislerle savrulduğu yeni bir aşka yelken açmasını izliyoruz. Kitapta altı kız kardeşe değinildiği halde serinin adının neden yedi kız kardeş olduğunu da ilerideki ya da belki de ancak son kitapta okuyacağımız da meçhul bir durum. Yazarın diline değinmeme gerek var mı emin değilim ama betimlemesi, anlatım tarzı ve kitabın tamamı öyle harika bir kaliteyle bütünleşmiş ki kalemini kutluyorum. Uzun zamandır aradığım aşk romanı tadını nasıl buram buram alıp kısa süreliğine doymuş olsam da yazarın diğer kitaplarını da en kısa sürede büyük bir şevkle okuyacağım. Ayrıca serinin devamında diğer kız kardeşlerin öykülerini yakından okuyacağız. Ally'i henüz ilk kitaptan sevdiğim düşünülürse ikinci kız kardeşin kitabı için nasıl sabırsızlandığıma değinmeme gerek yok. Muhtemelen kitabı gördükçe yüzümde buruk bir tebessüm oluşacak her seferinde. Sadece okuyun ve nefes kesen bir aşk romanına hazır olun.
Bu kitaba bayıldım.Yine sayende alıp okuduğum bir kitap Betülcüğüm.Tam bana göre bir yazar.Merakla seryi bekleyeceğiz artık.Hikaye çok güzel, Salt Baba'nın ölmediğini düşünüyorum...İyi ki okumuşum.Nefisti.Çok teşekkürler isabetli yorumların için Betülcüğüm.
YanıtlaSil