Kitap Adı: Middlesex
Yazar: Jeffrey Eugenides
Yayınevi: Domingo
Sayfa Sayısı: 605
Goodreads Puanı: 3.97/5
Benim Puanım: 5/5
Arka Sayfa;
Ben iki kez doğdum: İlkinde 1960 yılının Ocak ayında, Detroit için inanılmaz derecede dumansız bir günde kız olarak ve daha sonra tekrar 1974 yılının Ağustos ayında Petoskey’de bir acil kliniğinde, ama bu defa ergenlik çağında bir delikanlı olarak. Bu cümleyle başlıyor, içinde bulunduğumuz yüzyılın en büyük romanların biri olarak gösterilen Middlesex. Kuşaklar boyunca ondan ona geçip sonunda küçük bir kızın, Calliope Stephanides'in bedeninde çiçeklenen bozuk bir genin hikayesi bu. Genin yolculuğunun sonlandığı yerde, Calliope’nin kendi yolculuğu başlıyor, karşısında ise o yaman soru: Bizi biz yapan şey nedir; genlerimiz mi, seçimlerimiz mi? Ve böylece dinlemeye başlıyoruz Stephanides ailesinin Osmanlı Bursası’ndan Henry Ford’un Detroit’ine uzanan, çağın tüm gelgitlerinden nasibini almış seksen yıllık büyüleyici öyküsünü. Koza Han, İzmir yangını, hayalleri taşıyan dökük gemiler, fabrika dumanları altında kıpırdanan Detroit, içki yasağı, ayaklanmalar, onca hayal kırıklığına rağmen tükenmeyen olasılıklar… Sonunda birleşip Calliope Stephanides’i oluşturacak tüm parçalar. Eugenides dokuz yılda yazdığı Middlesex’te üç kuşak ve iki kıtaya yayılmış bir aile hikâyesini tabulara ve dogmalara alaycı bir dille karşı çıkarak, inanılmaz bir akıcılıkla anlatıyor. Bugüne kadar 35 dilde yayımlanan ve üç milyonun üstünde okura ulaşan Middlesex, bir modern zamanlar destanı. Ve tüm destanlar gibi, kahramanlarının hikayesinden çok daha fazlasını söylüyor bize.
Kapağı, ismi ve arka sayfasının başındaki tek bir cümleyle okumak için sabırsızlandığım bir kitap haline gelmişti. Hatta kitabı sonunda elime alıp bir an önce okuyabileceğimi bilmek bile sebepsiz bir mutluluğa bürünmemi sağladı. Kitaba alışma sürecim biraz zor oldu çünkü aşırı detaylı ve okunması sabır isteyen türdendi. Kitaba önce baş karakterimiz Calliope'nin annesi ve babasının hikayesine değinmesiyle başlıyoruz. Aslında o ikisinin hikayesinden ziyade Calliope'nin doğumundan önceki zaman dilimine ve rahme düşmesinin detaylı anlatımını okuyoruz. Daha sonra bir anda Bursa yakınlarında yaşayan Yunan kökenli iki başka karaktere geçiyoruz. Başlarda elbette onları da kafam karışık okuduktan sonra en sonunda bu ikisinin Calliope'nin büyükannesi ve büyük babası olduğunu kavrıyorum. Kitabın arkasında bahsettiği üç kuşağa değinen hikaye de Calliope'nin kendi öyküsünü, annesiyle babasının ve büyük annesiyle büyük babasının yaşadıklarını kapsıyor. Büyük annesi ve büyük babası aslında Calliope'nin başına gelenlerin en büyük sorumlusu. Kimsenin haberinin olmayacağını bilerek verdikleri bir karar sonucunda geleceğe dair büyük bir bela oluyorlar.
Bu yetmezmiş gibi Calliope'nin annesi ve babası da bu belaya habersiz bir şekilde katılmayı seçiyor. Aslında kitabın ana konusunu sorarsanız genel olarak üçüncü cinsiyete sahip kız olarak doğmuş Calliope'nin hikayesini ve buna neden olan aile üyelerinin derin öykülerini okuyoruz. Kitap bu farklı ve garip kurgusunun dışında gerçekten güçlü bir kaleme sahip bol bilgili, detayda gocunmayan harika bir yazardan çıkma. Bu yazar erkek olduğu halde bu bahsettiğimiz kız karakterin hislerin övgüye değer bir duygu yoğunluğuyla ve gerçekçilikle kitaba yansıtıyor. Aslında kitabı okumadan önce konusundan detaylı bahsedilseydi daha uzun süre erteleyeceğim ve hatta belki de hiç elime almayacağım bir kitap olabilirdi. Benim açımdan okuduğum için gerçekten mutlu olduğum bir eser çünkü bahsettiği konudan bugüne kadar sadece kulak dolma ve kesin olsa da altında çok detay yatmayan bilgilere sahiptim. Fakat bu kitapta bu karakterin hikayesini adım adım okumakla birlikte ben de bir sürü şey öğrendim. Bunların dışında yazarın da baba tarafının Bursalı bir Rum ailesinden gelmesinin yanı sıra Türkiye'yi oldukça baz alan bir kurgusu vardı. Olayların bazı kısımları uzun süre Türkiye'de geçiyor.
Bunun yanı sıra sıklıkla yererek de olsa Türklerden söz ediliyor. Ayrıca kitap sayesinde gerçekleştiğini öğrendiğim bir facia olan İzmir Yangını da hiç beklemediğim bir bilgi edinmemi sağladı. Tekrar kitaba dönersek çok farklı bir yapısı olan Calliope'yi ve onun farklı aşk deneyimlerini okumak benim açımdan da çok sıra dışıydı. Çünkü normal okuduğum aşk hikayeleriyle bir tutulacak hiçbir yanı yoktu. Aslında kitabın sonlarına doğru çok beğendiğimi fakat yine de içimde bir şeylerin eksik kaldığı hissi vardı. Tam son satırlara doğru ilerlerken bu his kırıldı. Sonucunda gerçekten bana göre kalite ve bilgi kokan, okuduğum en farklı ve insana ciddi anlamda bir şeyler katan harika bir kitap olduğu kanısına vardım. Okuması sabır ve zaman isteyen, alışması ve sindirmesi çok kolay olmayan bir alt kurgu barındıran zor bir kitaptı. Ama bu sabrımın sonucunda hiç beklemediğim detaylı bilgilerle kucaklandım. Aynı şekilde yetişkin tarzına hitap ettiği de kuşkusuz olan bir eser, bu yüzden de belirli bir yaşa hitap ediyor. Anlayacağınız benim gözümde kesinlikle harikaydı. Sizin de kitaba karşı hevesiniz ve sabrınız varsa bir an önce elinize alın ve Calliope'nin nasıl iki kez dünyaya geldiğini şaşkınlıkla dudaklarınız aralanarak okuyun.
Bu kitabı o kadar çok okumak istiyorum ki bir türlü alamadım :(((
YanıtlaSil