Kitap Adı: The Way I Used To Be
Yazar: Amber Smith
Dili: İngilizce
Sayfa Sayısı: 384
Goodreads Puanı: 4.09/5
Benim Puanım: 3/5
Arka Sayfa;
Eden was always good at being good. Starting high school didn’t change who she was. But the night her brother’s best friend rapes her, Eden’s world capsizes.
What was once simple, is now complex. What Eden once loved—who she once loved—she now hates. What she thought she knew to be true, is now lies. Nothing makes sense anymore, and she knows she’s supposed to tell someone what happened but she can’t. So she buries it instead. And she buries the way she used to be.
Told in four parts—freshman, sophomore, junior, and senior year.
What was once simple, is now complex. What Eden once loved—who she once loved—she now hates. What she thought she knew to be true, is now lies. Nothing makes sense anymore, and she knows she’s supposed to tell someone what happened but she can’t. So she buries it instead. And she buries the way she used to be.
Told in four parts—freshman, sophomore, junior, and senior year.
Kitaba karşı o kadar doluyum ki! Birazdan içimdeki canavarı salacağım! Kitabın konusunu okuduğumda çok klişe olduğunu düşünsem de bu türde bazı kitaplar beni derinden etkilediği için bir şans vermek istedim. Başrol karakteri Eden, üniversitede okuyan abisinin her okul tatilinde eve getirdiği en yakın arkadaşı Kevin tarafından henüz on dört yaşındayken tecavüze uğrar fakat her ne kadar birkaç kez cüret edip bunu ailesine söylemeye çalışsa da bir şekilde ya lafı kesilir ya da ertelenir ve artık ailesine sırrını söylemesi gitgide uzak bir ihtimale dönüşür. Daha çok bu tür kitaplarda bu trajedik olaydan sonra hislerini kapatmaya yüz tutmuş kız karakterlerin hayatlarına giren dürüst ve harika erkekle aralarında doğan ilişki başlangıçlarını okurdum ama bu kitap kendini çok büyük farkla sıyırdı. Çünkü Eden'in bu olaydan sonra başta yaptıkları pek depresif ruh haline bürünmek gibi değildi. Daha sonra bir nevi tecavüz olayını aklından silmek için ona yakınlaşan kendisinden dört yaş büyük Josh ile buluşmaya başlar ama daha ilk buluşmalarında o kadar ileri gittiler ki büyük şaşkınlıkla okudum. Kitabın son altı yedi bölümüne kadar Eden'dan gerçekten nefret ettim. Sergilediği davranışlar, insanlara karşı yaklaşımları ve kendine sürtük denilmesine katlanamadığı halde bu görevi iğrenç bir şekilde yerine getirmesi kitabı okurken manyak daralmamı sağladı. Artık kaşlarımı çatmaktan başıma ağrılar girecekti. Okudukça olmaz bu kadar dedim. Eden öyle şeyleri kendine yakıştırıp bir güzel yaptı ki satırları atlamamak için kendimle yarıştım. Kitabın son elli sayfasına kadar gerçekten bir puanı bile zor hak eder diyordum. Ta ki artık Eden da yaptıklarının tahammül sınırını aştığını kavradığında en çok pişmanlık duyduğu kişiye sonunda geri dönüp aslında onu çok önemsediğini söylediğinde. Daha sonra gelen satırlar Eden'in içinde büyük bir nefretle tuttuğu sırrının dudaklarından dökülmesiyle, içinde bulunduğu hisleri okuyucuya bu kadar duygusal aktarabildiği için sürekli ağladığım cümleler oldu.
I start to understand something too. That this isn't all about me. This thing, it thouches everyone.
Eden'in umursamaz tavırları yüzünden kitaptan ayrıldığından beri yolunu gözlediğim mühim karakterle pişmanlıklarını konuşmaları ve elbette en çok beklediğim yer olan Eden'in abisine itirafı ağlamamı sürdürmemi çok güzel sağladı. Kitabın son kısımlarını o kadar beğendim ki nefret kısmını az çok unutmamı sağladı. Beni duygu yoğunluğu bakımından ordan oraya savurduğu için de yazara teşekkürler. Mükemmel kesinlikle değildi, bayılarak da okumadım ama o son bölümlerin güzelliğine kıysaydım büyük kusura bakmış olurdum. Anlayacağınız okumayı düşünüyorsanız ne olursa olsun öneriyorum.
0 yorum:
Yorum Gönder