Kitap Adı: Kızıl Gökler Altında Kızıl Denizler (Centilmen Piç #3)
Orijinal Adı: The Republic of Thieves (Gentlemen Bastard #3)
Yazar: Scott Lynch
Yayınevi: İthaki
Sayfa Sayısı: 688
Goodreads Puanı: 4.22/5
Benim Puanım: 5/5
Arka Sayfa;
Hırsızların en yeteneklisi, dolandırıcıların en eli çabuğu Locke ve yol arkadaşı Jean, hayatlarının en büyük soygununu yapacakları liman şehri Tal Verrar’dan canlarını zor kurtarmıştır. Artık akıllarında tek bir şeyle yola çıkarlar: Locke’un vücudunda gezinen ölümcül zehre çare bulmak. Umutlarının tükenmeye başladığı sırada pek de haz etmedikleri Bağlıbüyücülerden bir teklif gelir.
Büyücüler şehri Karthain’de yapılacak seçimlere hile karıştırmaları istenen Centilmen Piçler’in karşısında ise aynı amacı güden, Lamora’yla düzenbazlık ve üçkâğıtçılıkta baş edebilecek yegâne kişi vardır; Locke’un yıllar önce ilk görüşte kalbini kaptırdığı, aklından bir an olsun çıkaramadığı Sabetha…
İki sahtekâr sayesinde hiç olmadığı kadar dürüstlükten uzaklaşacak olan seçimler… Bağlıbüyücülerin yaptığı planlar içindeki planlar… Sabetha’ya karşı koyamayacak kadar ona tutkun bir Locke… Scott Lynch, Hırsızlar Cumhuriyeti’yle okurlarını büyülemeye devam ediyor.
Büyücüler şehri Karthain’de yapılacak seçimlere hile karıştırmaları istenen Centilmen Piçler’in karşısında ise aynı amacı güden, Lamora’yla düzenbazlık ve üçkâğıtçılıkta baş edebilecek yegâne kişi vardır; Locke’un yıllar önce ilk görüşte kalbini kaptırdığı, aklından bir an olsun çıkaramadığı Sabetha…
İki sahtekâr sayesinde hiç olmadığı kadar dürüstlükten uzaklaşacak olan seçimler… Bağlıbüyücülerin yaptığı planlar içindeki planlar… Sabetha’ya karşı koyamayacak kadar ona tutkun bir Locke… Scott Lynch, Hırsızlar Cumhuriyeti’yle okurlarını büyülemeye devam ediyor.
Serinin üçüncü kitabı tek kelimeyle muazzamdı.Ayıla bayıla okudum ama öyle böyle değil. Yazar Scott beni ilk iki kitapta kıvrandırıp durdu ve bu kitapta hep istediğim gibi "al yavrum bu satırları oku da coş" diyerek önüme okumak için delirdiğim tüm cümleleri dizdi. İlk kitaba genel olarak mükemmel kurgusu ve beni şaşkınlığa uğratan planları bakımından bayılmıştım. İkinci kitabı da özellikle Jean ile Locke arasında daha da kuvvetlenen dostluk kavramını büyük bir şevkle okuduğum için bayılmıştım.Bu kitabı ilki kadar muazzam buldum. Ama içimde bir yerlerde ilkini dama atıp bunu daha çok sevdiğimi söylememem gerekiyormuş gibi bir his var.Üçüncü kitabı ise büyük bir meraka büründüğüm Locke'un aşık hallerini okumaktan aldığım zevkten dolayı çok ama çok beğendim.Aslında sadece Sabetha ve Locke okusam bile kitaba tam puan verirdim ama tıpkı ilk kitapta olduğu gibi beni büyük şoklara sokan gerçekler gün yüzüne çıktı.
"Beni buna pişman etmeye mi niyetliyisin, yoksa orada öylece oturup bana bön bön bakmaktan vazgeçecek misin?"
"Sana bön bön bakmak hoşuma gidiyor," dedi Locke, kendi cesaretine hem şaşırıp hem de sevinerek.
Sabetha'yı bir kız-kadın karakteri olarak sevmedim çünkü benim sindirebileceğim biri değildi. Çok burnu havada ve sürekli Locke'u ezip bir ilişki durumunda daha baskın karakter olarak öne çıkıp benim boynu bükük Locke'umun üzerinde daha da söz sahibi olduğu için onu aman aman sevemedim.Ama hem geçmişte hem de kitaptaki günümüzde Locke'un bu derin aşkına dair bir sürü bölüm okumak beni çok etkiledi ve heyecanlandırdı. Bir ara geçmiş sayfalarına azıcık spoiler yiyip önceki satırları şevkle okumak için ileriden bakarken daha sonra günümüz sayfalarına daha büyük bir merakla geçmek istedim.Kitapta beni ilk şaşırtan olay ünlü Şahinci'nin yakını olarak ortaya çıkan şahıstı.Önce Şahinci'nin başına gelenleri çok yakını olduğu halde umursamıyor gibi davranması, kitabın sonlarına doğru başından beri güttüğü intikamı okuduğumuzda mantıklı bir yola kavuştu.İntikamdan ziyade Locke'un geçmişi hakkında hiçbir şekilde aklımdan geçmeyecek bilgiler edinmemizi sağladığını söylesem daha doğru olur.
Aslında ben bu Bağlıbüyücü Şahinci'ye çok fena üzüldüm. Özellikle de kitabın son bölümü onun iç sesine ayrılmıştı ve yaptığı pisliklere rağmen düştüğü durumun derin çaresizliği gözlerimi doldurdu. Tabii muhtemelen sıradaki kitaplarda kendisine yine nefret güdeceğim. Bu seriye sadece altı kitap değil, onlarca kitap yazılabilir çünkü sakız gibi uzatıp okuyucuyu manyak bir merakla okutacak bir ana konuya ve karakterlere sahip. Bu kitapta bariz hoşuma gidip işaretlediğim satırlar baya boldu. Ayrıca kitabı yalnızca bir gün içinde sabahtan geceye kadar okuyarak bitirdim. Serideki en akıcı kitaptı. Aklınızı yormayan ve satırları tekrar okumanızı sağlamayacak derecede elimden akıp gitti. Bu kitapta aslında çok severek okuduğum Sabetha ve Locke'un gerek geçmiş gerek günümüz bölümleri o kadar çoktu ki bende şöyle bir geri tepme yaşattı. Onların arasında geçenleri okumak konusunda o kadar sabırsızdım ki bu kitaptaki ana kurguya ait plana pek odaklanamadım. Yani seçim olayı falan benim için baya arka planda kaldı, tabii hiç de bu durumdan muzdarip değilim. Anlayacağınız kitabı çok çok sevdim. İlk kitapla beraber kesinlikle favorim, yine dolu dolu bir tam puanı fena halde hak ediyor. Sıradaki kitaplarda ne olacak kafa patlatamıyorum bile. Sabetha ve Locke'a ne olacak, biricik Jean'ım yine yalnız kovboy mu takılacak merakımı bastırmaya çalışıyorum. Bir an önce seriye başlayıp en az benim kadar harika bulmanız dileğiyle..
İthaki yaynkarında guzel kitaplar var :)
YanıtlaSilEvet, özellikle fantastik türünde harika kitaplar çıkarıyorlar
SilÇok merak ettim açıkçası seviyorum bu tarz kitapları...
YanıtlaSilBaşlarda biraz okuması zor ama sonra da elden bırakılmıyor
SilŞahinci iyi birisi çıkarsa 4. kitapta şaşırırım şahsen. 😂 Ve benim favorim ilk 2 kitaptı özellikle 2. 😊 ama buna da bayıldım tabii!
YanıtlaSil