Kitap Adı: Pi
Yazar: Azra Kohen
Sayfa Sayısı: 704
Yayınevi: Destek
Benim Puanım: 4,5/5
Arka Sayfa;
Şimdi itiraf zamanı!
İtiraf ediyorum: Sana tuzaklar kurdum.
Adlarını Fi ve Çi koydum.
Can Manay’ın Duru’ya duyduğu açlıkla çıkardım seni yola,
Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını Deniz’le anlatmaya çalıştım sana…
Beni takip etmen için yolumuzu onların hikâyeleriyle süsledim.
Anlamları da hemen hemen her satıra gizledim. Çünkü Pi’deydi asıl anlatmak istediklerim.
Çaresizdim. Vazgeçemezdim.
Sana bu manzarayı mutlaka göstermeliydim.
Seninle nihayet burada buluşmak için çok emek verdim.
Şimdi yine gel benimle, birlikte yürümeye devam edelim.
Savaşların savaşılarak kazanılamayacağını, asıl zaferin ancak doğrudan ayrılmayınca kazanıldığını..
Serinin özellikle üçüncü kitabını başyapıt olarak görenler vardı ve bu abartıyı, bu harikalığı son kitapta ben de bulacak mıyım diye çok merak ediyordum, gerçekten son kitaba bayıldım! İlk iki kitapta az da olsa yine de eleştirdiğim kısımların aksine beni rahatsız etmeyen, konudan dolayı eksik kalmadığım, sadece bazı karakterlerin son hallerinin daha ferah bir şekilde bize ulaşmadığını düşündüğüm için yarım puan kırmak mecburiyetinde hissettim. İkinci kitapla nefret ettiğim Can Manay karakteri bu nefreti hakkıyla devam ettirirken bir de yanına Duru'yu dahil etti ama Duru'dan nefret etmeye başlamam o kadar güzeldi ki Can'a sempati duymamı sağladı. Seride ilk başta tanıdığımız bazı karakterler vardı ki bu kişi asla bununla olmaz derdiniz ama yazar bunu mantıklı ve içinize çeke çeke meydana getirdi. Bu kitapta islamiyetle ilgili Eti'nin söyledikleri altını çizecek, defalarca kez tekrar okunacak kadar şahaser derecesindeydi. Bilge karakterini hep sevmiştim ve bu kitapta verdiği kararlar ne olursa olsun yine gözümde yazarın sürekli hatırlattığı gibi en huzurlu karakterdi. Can Manay hakkında paragraflarca yorum yapılabilecek bir karakter. Elindekin değerini bilmeden hep daha çok isteyip ardından pişman olması ona en üzüldüğüm yerlerdi. Bu kitaptaki yakınlaşma sahnelerinden özellikle biri o kadar naif ve samimi anlatılmıştı ki şaşırdım. Seride elimden bırakamadan en çok severek okuduğum kesinlikle bu kitaptı. İlk iki kitabı böylesine sevmezken üçüncüye tutulmamı sağlayan bir sürü neden saydım. Bazı karakterler açısından buruk kaldım çünkü birlikte olmasını istediklerim vardı. Seriye veda ettiğimiz son bölümleri nefesimi tutarak okudum çünkü hiç beklemediğim olaylar gerçekleşti. Sonu ayrı mükemmeldi, tabii tüm karakterler hakkında detaylı bir bilgiden yoksun kalmamız dışında. Can Manay'ın geçmişi tahmin ettiğim gibi tam olmasa da yarım ağız ortaya çıktı ve bu olayın kitabın çevresindeki karakterlerin üzerindeki etkisi de mantıklı belirtilmişti. Benim aşkı bakımından en çok beğendiğim karakter kesinlikle açık ara Sadık'tı. Elde edemediği bu derin tutkusu adına yaptıkları takdire şayandı ve beni en çok buruk bırakan karakterdi. Her ne kadar ilk iki kitabı tam anlamıyla istediğim gibi beğenemesem de yazar bu üçüncü kitapla kesinlikle favorilerime girdi. Okuyun, okutun. Belki ilk iki kitabı benden kat kat çok beğenirsiniz. Belki seriyi bitirip hiç beğenmezsiniz ama bir Türk yazarın kaleminden bu hikayeyi okuyup farklı düşüncelere bürünmenizi öneririm. Umarım yazar sizin de bazı algılarınızı yıkar ve mantığıyla dudaklarınızı aralar. Kaleminin şaşırtıcı ve samimi satırlarıyla, oluşturduğu bu geniş karakter kadrosuyla ve derin manalar çıkarılacak konusuyla seriyi size sevdirir.
0 yorum:
Yorum Gönder