4 Aralık 2015

,

Benim Balığım Yaşayacak - Ruth Ozeki | Kitap Yorumu

Kitap Adı: Benim Balığım Yaşayacak
Yazar: Ruth Ozeki
Orjinal Adı: A Tale for the Time Being
Sayfa Sayısı: 600
Yayınevi: Parodi
Goodreads Puanı: 3,81/5
Benim Puanım: 4/5

Arka Sayfa:
Olur da biri size bu kitap hakkında bir şey sorarsa ona sadece yalan söyleyin. Tokyo'da, katlanamadığı yalnızlığına son vermeyi düşünen 16 yaşında genç bir kız: Nao. Pasifik'in öteki tarafında ise ıssız bir adada ilham perisini arayan bir yazar: Ruth. Ve bu hayatları birleştiren sahil kenarına vurmuş bir günlük: Nao'ın günlüğü.

Nao'ın tek arzusu, hayatına son vermeden önce, Budist rahibesi olan büyük büyükannesinin hayatını kaleme almaktır. Gözlerden ırak yaşayan yazar Ruth ise bir gün sahilde gezerken kıyıya vurmuş bir çanta bulur. Bu, 2011 yılında Japonya kıyılarını vuran tsunaminin sürüklediği eşyalardan biridir muhtemelen. Gizem, gün ışığına çıkmaya başladıkça Ruth geçmişe, Nao'ın acı yaşantısına, onun bilinmez kaderine ve aynı zamanda kendi geleceğine doğru yol alır.

Yazar ve okur, geçmiş ve şimdi, gerçek ve kurgu, kuantum fiziği, tarih ve mitolojinin iç içe geçtiği Benim Balığım Yaşayacak, benliği ve tüm dünyayı keşfe çıkan özgün bir hikâye.
Merhabalar! Bugün geçirdiğim en berbat cuma olarak ilk üçe girebilir. Nedenini belki yarın anlatırım. Önce kitap yorumuma geçeyim. Çarşamba akşamı Benim Balığım Yaşayacak kitabına başlamıştım. Şu anda babam filitantayı izlerken yanında laptopa giriyorum ve televizyondan gelen ses zaten bozuk olan sinirlerimi double seviyeye çıkarıyor.

Kitabımız Nao'nun günlüğünden ve Ruth'un Nao'nın günlüklerini okurken ki günlerini anlatıyor. Açık açık söylüyorum. Nao'nun günlüklerini okurken bir insanın hayatı daha ne kadar b*ktan olabilir diye kendinize sorduğunuz gibi kızın başına daha beterleri geliyor. Yani Nao'nın bu hallerini okumak beni Japonya'daki eğitim sisteminden ve okullardan nefret ettirdi. Günlüğünde yazdıkları bazen beni öyle mahvetti ki etkisinden bir süre çıkamadım.
Kitaba 5 puan vermek istiyorum ama yine de bazı yerleri aşırı durağındı hele de Ruth'un sayfaları. Bu yüzden ne yazık ki yarım puan kırıyorum. Aslında kitaba vereceğim puan sonuna bağlıydı. Sonunda aklımdan geçen soruların daha çoğuna cevap bulabildim ama görmemişlik ya! Neden bunu açıklamadılar niye şunu açıklamadılar diye kızgınım işte. Kitabı okuyun. Çünkü insanların nelerle karşı karşıya geldiklerine karşın düşüncelerinize bir farklı yön eklenecek emin olun.
"Sörfçü, dalga, aynı şey."
Neden umursadığımı bilmiyorum. "Bu çok aptalca." dedim. "Sörfçü bir insandır ve dalga da sadece bir dalgadır. Nasıl aynı olabilirler?"
Jiko, okyanusun ötesine denizle göğün buluştuğu noktaya baktı. "Dalga, okyanusun derinliklerinden doğar," dedi. "İnsan ise dünyanın derinliklerinden. Bir insan, dünyadan doğar ve dalga gibi yuvarlanır, ta ki tekrar batana kadar. Yukarı, aşağı, insan, dalga."
Kitabın isminin orijinal haliyle pek alakası yok ama bence Türkçe çeviri adı da çok anlamlı olmuş. Balıkla ne alakası olduğunu okudukça anlayacaksınız. Ama diğer bir yandan orijinal ismi ve kapağı ayrı bir güzel. Bu gördüğünüz her resim kitaptan çok önemli şeyler anlatıyor.
Eğer babam ve ben o binaların içinde mahsur kalsaydık ne yapacağımızı biliyordum. Üzerinde tartışmaya gerek bile duymazdık. Açık bir pencereye yönelirdik. Babam beni aceleyle kuracaklar ve elini uzatmadan önce alnıma bir öpücük kondururdu. Tıpkı Sunnyvale'de, yüzme havuzunun kenarında bana sudan korkmamamı öğretirken yaptığımız gibi durur ve üçe kadar sayardık. Bir, iki, üç ve aynı anda ikimiz de atlardık. Düşerken elimi sımsıkı tutardı, ta ki bırakmak zorunda kalacağı o son ana kadar.
Nao'yu sevdim mi sevemedim mi karar veremiyorum. Bir insan bu kadar pasif olabilir mi ilk defa tanık oluyorum. Bir yandan ona üzülüyorum ama bir yandan bazı sayfalarda çok öfkeleniyorum. Bir insan nasıl kendini kanıtlayamaz? Onun yerinde olsam ben ne yapardım diye defalarca kez soruyorum kendime. Ruth'u sorarsanız aslına bakarsanız onun sayfalarında atladığım çok oldu çünkü ben deli gibi Nao'ya ne oldu diye sorup duruyordum. Sadece Nao değil ki babasına ne oldu, büyük annesine ne oldu, büyük amcasının başına neler geldi falan derken kitabın sonuna kadar herkesin hikayesini dinliyorsunuz. Mesela Nao'nun büyük amcasının mektupları vardı. O mektupta geçen bazı satırlar o kadar dokunaklıydı ki buyurun bir örnek vereyim.
Sevgili anne, lütfen beni affet. Neyi seçersem seçeyim ölüm kaçınılmaz. Bunu, şimdiye dek hiç bilmediğim şekilde anlatıyor ve görüyorum. Lütfen göz yaşlarını sil ve açıklamama izin ver.
Bu ölümü seçmenin fayda getiren tarafları da var. Birincisi ve en önemlisi, ölümden sonra iki rütbe yükselmeyi garantiliyor, tabii ki anlamsız fakat rütbenin yükselmesi ölümümün ardından gelen emekli maaşını da yükseltiyor. İtiraz edişini duyabiliyorum, ıslak ellerinle o paraya ihtiyacın olmadığı konusunda ısrar ediyorsun. Bunu düşünmek beni gülümsetti. Ölüm. Ölümümden fayda sağlamaktansa açlıktan ölmeyi tercih edersin. Bunu anlıyorum. Fakat benim ve kız kardeşlerimin hatırına kararımı kabul etmen için sana yalvarıyorum. Ölümümü seçmek bana büyük bir teselli verdi. Hayatımı anlamla, kalbimi bir evlat olarak derin bir tatmin hissiyle doldurdu. Fazladan ödenecek tazminat seni ve kız kardeşlerimi geçindirmeye yardımcı olursa ve kız kardeşlerimin iyi birer koca bulmalarını sağlarsa bu benim için kâfi olacaktır.
Öyle sizlere spoiler vermek istemiyorum. O yüzden bir süredir sesimi çıkarmadığım spoiler bölümüm burada patlayacak. Zaten söylediğim gibi bugün çok öfkeliyim. Son olarak şunu söyleyeyim ki kitabı kesinlikle okuyun. Bazı yerlerde elimden bırakamadım. Okuyun derim. Emin olun içiniz sızlayacak. 
Spoiler; Burada kitap beni hangi bakımdan eksik bıraktı hangi bakımdan memnun etti onu açıklayayım. Öncelikle kitabın neredeyse ana konusu intihar diyebilirim. Bunu okudukça anlarsınız. Hep aklımda kitabın sonunda Nao'nun günlüğünü son sayfasında intihar ettiğini yazdığını görmeyi bekliyordum. O kadar yani. Kız o kadar çok bu konuda yazdı ki elimde olmadan yaşama tutunacağına ihtimal vermedim. Ama kitabın sonu beni çok duygulandırdı çünkü Nao ve ailesinin her şeye karşın sonunda yaşama tutunuyor olmaları özellikle de babasının neden sürekli tüm okurların ondan nefret etmesini ister gibi davranmasının sebebini de çözüyoruz. Eksik kısmını sorarsanız Nao'nun günlüğü ve amcasının mektupları nasıl Ruth'un eline geçti? Nao onları nasıl okyanusa attı? Bir de son elli sayfada bir gizem vardı. Önce Nao'nun yazdığı son iki gün günlükten silindi ama sonrasında Ruth'un rüyası sayesinde geri döndü. Bunu adam gibi açıklamadılar mesela. Sırf bu yüzden yarım puan kırmak istemedim ama kıyamadım işte. Sonunda Nao'nun babasıyla konuşması o kadar samimi ve hoştu ki tam puan vermemek elde değildi.
Ikiru shika nai. Benim balığım yaşayacaktı; ben ve babam da öyle. Tıpkı yaşlı Jiko'mun yazdığı gibi.
Evet, Benim Balığım Yaşayacak kitabından bu kadar. Okuyun okutturun. Kendini başka kitaplardan ayırıyor gerçekten. Yarın Sultanahmet'e gidip kitapçılarda gezip uzun zamandan sonra Starbucks'da oturup ilk defa kahvemi içerken kitap okumak istiyorum. Belki bu moralimi düzeltir. Görüşmek üzere.

0 yorum:

Yorum Gönder