Kitap Adı: Benden Sonra
Orijinal Adı: Before I Go
Yazar Adı: Colleen Oakley
Sayfa Sayısı: 392
Yayınevi: Yabancı
Çıkış Tarihi: 02/2016
Goodreads Puanı: 3.79/5
Benim Puanım: 4/5
Arka Sayfa;
"Aşkın en zor yanı bırakıp gidebilmektir…"
Az bir ömrü kaldığını öğrenen genç bir kadının dokunaklı, yürekleri ısıtan ve özgün hikâyesi.
Yirmi yedi yaşındaki Daisy, üç yıl önce göğüs kanserini yenmişti. Şimdi bu yeniden nasıl başına geliyor olabilirdi?
Kansersiz geçen üçüncü yılını kocasıyla birlikte kutlamak üzereyken Daisy can yakıcı bir gerçekle yüz yüze kalır: Doktoru kanserin geri döndüğünü, bu defa agresif olarak ilerlediğini söyler ve kendisine kısa bir ömür biçer. Ölüm korkutucu bir gerçektir ama acı veren duygularla boğuşan Daisy’nin asıl korktuğu, kendisi ölünce, çekiciliği bir yana, dikkati dağınık ve ev işleri konusunda son derece beceriksiz olan kocası Jack’in ne yapacağıdır? Daisy geriye kalan zamanında yapabileceği tek bir şey olduğunu fark eder: O da Jack’e yeni bir eş bulmaktır.
Böylece Jack’le ilgilenebilecek birisini aramaya başlar. Parklarda, kafelerde ve çöpçatanlık sitelerinde gezinir. Fakat araştırmasını ilerlettikçe planının mantıklı olup olmadığını giderek daha çok sorgulamaya başlar. Kocasının başka bir kadınla olması düşüncesi Daisy’yi kalan kısacık zamanında tek bir soruya doğru iter: Kocasının mutluluğu mu, kendi mutluluğu mu önemlidir?
Az bir ömrü kaldığını öğrenen genç bir kadının dokunaklı, yürekleri ısıtan ve özgün hikâyesi.
Yirmi yedi yaşındaki Daisy, üç yıl önce göğüs kanserini yenmişti. Şimdi bu yeniden nasıl başına geliyor olabilirdi?
Kansersiz geçen üçüncü yılını kocasıyla birlikte kutlamak üzereyken Daisy can yakıcı bir gerçekle yüz yüze kalır: Doktoru kanserin geri döndüğünü, bu defa agresif olarak ilerlediğini söyler ve kendisine kısa bir ömür biçer. Ölüm korkutucu bir gerçektir ama acı veren duygularla boğuşan Daisy’nin asıl korktuğu, kendisi ölünce, çekiciliği bir yana, dikkati dağınık ve ev işleri konusunda son derece beceriksiz olan kocası Jack’in ne yapacağıdır? Daisy geriye kalan zamanında yapabileceği tek bir şey olduğunu fark eder: O da Jack’e yeni bir eş bulmaktır.
Böylece Jack’le ilgilenebilecek birisini aramaya başlar. Parklarda, kafelerde ve çöpçatanlık sitelerinde gezinir. Fakat araştırmasını ilerlettikçe planının mantıklı olup olmadığını giderek daha çok sorgulamaya başlar. Kocasının başka bir kadınla olması düşüncesi Daisy’yi kalan kısacık zamanında tek bir soruya doğru iter: Kocasının mutluluğu mu, kendi mutluluğu mu önemlidir?
Merhabalar pek sevgili blogger dostlarım ve bu kitabın yorumuna göz atan diğer ziyaretçi dostlarım! Yanılıyorsunuz şu anda gözlerim kızarık falan değil. Bu kitabın son yüz sayfası sürekli gözlerimin dolup burnumun kızarmasını falan sağlamadı, bunlar hep hurafe! Öncelikle şunu belirteyim. Bu kitabı okurken ağlayacağımı biliyordum çünkü konusu resmen dram olduğuna dair çığlık atıyor ki ben dram dolu aşk romanları okumaya bayılan bir adet Betül olduğum için bu kitabı fuardan aldığım gibi mart ayında okuyacaklarımın en üstlerine yerleştirdim ve işte sonuç olarak yorumumu giriyorum. Kitap harikaydı. Böyle buram buram dram kokuyor. Tam benlik!
Her bir anıyı beynimde düzgünce katlanmış tişörtler gibi yan ana dizdim. Sanki bir yolculuğa çıkıyordum ve hiçbirini ardımda bırakmak istemiyordum.
Sanırım gerçekten de bir yolculuğa çıkıyordum. Ve hiçbir anı geride kalsın istemiyordum.
Kitap konusunda bayıldığım konular upuzun ama ne yazık ki beni rahatsız eden bazı yerleri de var. Mesela kitap boyunca beni en çok rahatsız eden şey yazarın ilk yarıyı gereksizce orta bir dilde yazması. Bunu nasıl ifade ederim emin değilim ama şöyle ki; kitabı okurken ilk yarıda sürekli elimden bırakmak istedim. İkinci yarısının çok daha heyecan dolu olduğunu bildiğim halde ilk yarı lüzumsuzca durağan ve sinir bozucuydu. Gereksizce uzamış satırlar, gereksizce verilen bilgiler ve replikler derken ilk yarı pek hoşuma gitmedi. Daisy karakterini ilk yarıda sevmek ve sevmemek arasında kaldım. Öyle ilk yarıda hemen karakterlerin samimiyetini en derinlerinize aşılayan bir kitap değildi. Öncelikle Daisy'nin yaptığı şey - konuda gördüğünüz üzere - öyle kolay bir şey değil. Bu yaptığı şey yüzünden ona karşı hep bir ön yargılı yaklaştım. Yazar sağolsun sonlara önce doğru beni kocası olan Jack'den baya bir soğuttu ama sonra o adama aşık oldum.
Canımı sıkan olaylara değindim okuduğunuz gibi. Sanırım ilk yarıda yazarın kalemine ısınamadım ya da Daisy'nin sindirmesi gereken olayların şiddeti beni de sarstı. Ama ilk yarı bitmeden öyle güzel bir hal aldı ki. Güzelden ziyade iç burkan, yanaklarımı kızartan ve parmaklarımla kitabı sıkmamı sağlayacak kadar iç burkan satırlar vardı. Dikkat! Mühim sonun gerçekleşmesinden bahsetmiyorum yanlış anlaşılmasın. Daisy'nin içindeki o düşünceli halleri ve etrafında dönen olaylara tepkisi canımı yaktı işte. Daisy pek ağlak bir karakter değildi. Kafasında kurup duruyordu ama iş yanaklarının ıslanmasına gelince hep bir adım geri geliyordu. Ee ben de onun yerine bir güzel ağladım işte!
Jack'in ameliyata gelmesini istemememin tek sebebi mezuniyetini engellemesi değildi. Beni sersemlemiş, kafam dumanlı ve kırılgan bir halde görmesini istemiyordum. Gerçek halimi hatırlamasını istiyordum. Güzel halimi. Güçlü ve yetenekli halimi. Aşık olduğu halimi.
Konuda da geçtiği üzere Daisy'nin Jack'e yeni bir eş bulmak için aramaya çıkmasının ardından kendisiyle çelişkiye girdiği sayfalarda onunla birlikte üzüldüm. Öleceğini bildiği halde son zamanlarını kocasıyla dopdolu geçirmek yerine, dağınık kocasına yeni bir eş bulup ardında onu yalnız bırakmayacak kadar kocasına aşık olması da okuyucuların ayrı bir canını yakıyor. Ama o sıra Daisy'i bir dürtmek istiyorsunuz. "O hala senin kocan! Son zamanlarınızı güzel geçirmelisiniz." diye. Anlıyorsunuz değil mi beni? Ne yazık ki anlayacak kimseyi bulamıyorum çünkü blogger aleminde bu kitabın yorumunu muhtemelen ilk ben giriyorum. Google'da bu kitabın yorumunu bulamadım. Tabii yorumunu ilk gireceğim için biraz kendimi özel hissetmiyor değilim de!
Daisy'i aslında tanışmamızdan altı hafta önce otobüs durağında görmüştüm ve derslerim kampüsün diğer ucunda olmasına rağmen, onu tekrar görme umuduyla her gün oraya gitmiştim. Derken onu gördüm. Ve ne diyeceğimi bilemedim. Sonra o arı başının üzerinde vızıldamaya başladı. Tehlikeli bir haşere gördüğüm için hiç bu kadar sevinmemiştim.
Son yorumlarıma geliyorum o halde! Kitabı çok beğendim. Baya baya ağladım. Böyle yanaklarımdaki yaşlar hız yarışına girdi. Son bölümü açtığımda derin bir nefes alıp peçete tomarını elime alıp "hadi başlıyoruz" deyip okumaya başladım. Aşk romanlarında dram seviyorsanız kesinlikle okuyun. Ben tek kelimeyle bayıldım. Sakın konudan çıkarak öyle klişe bir şey sanmayın. Çünkü bu kitapta Daisy'nin öleceğini bildiği için son zamanlarda depresyonda geçirmesini değil, biricik aşkını ardından emin ellerinde bırakmak için nasıl bir fedakarlık verdiğini okuyoruz. Kitabı daha detaylı içimi dökerek yorumlayabilirdim ama spoilere girmesin istediğimden çok detaya girmiyorum. Yarım puanı ilk yarıya ısınamadığım için kırıyorum. Bir puan kırmamın kitabı kesinlikle kötü yapmayacağına değinmeme gerek yok sanırım. Aşk romanlarında dramı sevenler ve özellikle ağlamayı sevenler varsa sakın durmayın direk sepete!
inş okuyabilirim ama şimdiden alınacaklar listesine girecek te , edinilecek te , sıra da gelirse :D
YanıtlaSilSen istersen yakın zamanda gelir sırası da :D Listeye eklemek de bir şeydir sonuçta :)
SilBu tarz aşk, dram hiç okumuyorum, Betül!!! bir denesem mi?
YanıtlaSilBen aşk romanlarına bayılıyorum. Historical da günümüz de çok seviyorum. Bir şans ver kesinlikle :D
SilYaa bana şöyle en bombe, etkileyici bi kitap söyle de açılışı onula yapayım madem, bi deneyeyim :)))
SilAşk romanı deyince aklıma Jojo Moyes geliyor. Sonra Colleen Hoover'in kitapları da çok güzel. Tabii Kristin Hannah da ayrı güzel. Bunların kitaplarına bir bak istersen :D
Sil