Kitap Adı: Kızıl Kraliçe
Orijinal Adı: Red Queen
Yazar: Victoria Aveyard
Sayfa Sayısı: 388
Yayınevi: Pegasus
Goodreads Puanı: 4.12/5
Benim Puanım:5/5
Arka Sayfa;
İNSANLARIN KANA GÖRE SINIFLARA AYRILDIĞI BİR DÜZEN...
BÜYÜLÜ, TANRISAL YETENEKLERİYLE DİĞERLERİNE HÜKMEDEN GÜMÜŞLER,
ONLARIN GÖLGESİNDE HAYATTA KALMAYA ÇALIŞAN, SIRADAN KIZILLAR...
İKTİDAR TEHLİKELİ BİR OYUNDUR.
PEKİ, KAZANMAK İÇİN NE KADAR KAN KAYBETMEK GEREKİR?
BÜYÜLÜ, TANRISAL YETENEKLERİYLE DİĞERLERİNE HÜKMEDEN GÜMÜŞLER,
ONLARIN GÖLGESİNDE HAYATTA KALMAYA ÇALIŞAN, SIRADAN KIZILLAR...
İKTİDAR TEHLİKELİ BİR OYUNDUR.
PEKİ, KAZANMAK İÇİN NE KADAR KAN KAYBETMEK GEREKİR?
KANLA BÖLÜNMÜŞ BİR DÜNYADA, KAZANANI BELİRSİZ BİR VAROLUŞ MÜCADELESİ...
Mare Barrow’un dünyasında kanın rengi, varoluşun biçimini belirlemektedir. Doğaüstü yeteneklerle donatılmış Gümüşler, köle gibi çalıştırdıkları ve savaşta ölüme gönderdikleri Kızıllara hükmetmektedir.
Yoksul bir Kızıl kasabasında yaşayan on yedi yaşındaki Mare, talihsiz olaylar sonucu bir Gümüş sarayında çalışmaya başlar. Ancak Kızılların başkaldırı hareketini örgütleyen Kırmızı Muhafızlar’ın davasını ateşleyecek kıvılcımın kendi parmaklarının ucunda olduğunu fark edince bambaşka bir oyunun ortasında kalır.
Yalanların üzerine kurulu bir düzende Kızılların Gümüşlere, bir prensin diğer prense ve Mare'nin kendi kalbine karşı mücadele ettiği bu tehlikeli oyunda tek mutlak gerçek, ihanettir.
Mare Barrow’un dünyasında kanın rengi, varoluşun biçimini belirlemektedir. Doğaüstü yeteneklerle donatılmış Gümüşler, köle gibi çalıştırdıkları ve savaşta ölüme gönderdikleri Kızıllara hükmetmektedir.
Yoksul bir Kızıl kasabasında yaşayan on yedi yaşındaki Mare, talihsiz olaylar sonucu bir Gümüş sarayında çalışmaya başlar. Ancak Kızılların başkaldırı hareketini örgütleyen Kırmızı Muhafızlar’ın davasını ateşleyecek kıvılcımın kendi parmaklarının ucunda olduğunu fark edince bambaşka bir oyunun ortasında kalır.
Yalanların üzerine kurulu bir düzende Kızılların Gümüşlere, bir prensin diğer prense ve Mare'nin kendi kalbine karşı mücadele ettiği bu tehlikeli oyunda tek mutlak gerçek, ihanettir.
Ben, Gümüş denizin ortasında kalmış bir Kızıl kızdım ve kimse için üzülme lüksüm yoktu. Özellikle de bir yılanın oğlu için.
İki gündür şu kitabı elime almaya ne zaman nasiplensem sürekli karşıma bir sorun çıktı. Ama ettim ettim okudum sonunda. Kitabı hiç bu kadar beğeneceğimi ve tam puan vereceğimi düşünmemiştim. Hep bir Kızıl Yükseliş ile karşılaştırma içinde bulunduğunu gördüğüm için sonradan küçük görmemek adına Kızıl Kraliçe kitabını öne aldım ve yemin ederim bayıldım. Tam puan vermeden önce Betül abartıyor musun diye kendime sorup başka blogger yorumlarına da baktım ve abartmadığıma kanaat getirdim.
Konuşmak için ağzını açtı ama fikrini değiştirdi. Bana kendimi daha iyi hissettirmek için söyleyebileceği hiçbir şey yoktu. Benim için yapabileceği hiçbir şey yoktu.
Masallarda, fakir kız prenses olduğunda gülümserdi. Bense bir daha gülümseyebileceğimi sanmıyordum.
Konuşmak için ağzını açtı ama fikrini değiştirdi. Bana kendimi daha iyi hissettirmek için söyleyebileceği hiçbir şey yoktu. Benim için yapabileceği hiçbir şey yoktu.
Masallarda, fakir kız prenses olduğunda gülümserdi. Bense bir daha gülümseyebileceğimi sanmıyordum.
Nasıl anlatsam? Beni çok şaşırtan bir kitap oldu. İki kere baya baya gözlerim doldu hatta kitabı deli gibi merak etmesem durur ağlardım yani. En son Dem'e gittiğimde iki bölüm okumuştum, onun dışında dün anca beş sayfa okumaya zaman buldum. En sonunda daha bir sürü kitap okumayı hedeflememiş olmamı göz önünde bulundurursak bu gece kitabı elime alıp seni bir oturuşta bitireceğim Kızıl Kraliçe dedim kendime ve tam olarak da öyle oldu. Hem de öyle bir oldu ki boynum ağrıyor şu anda. O iki buçuk bölüm haricinde kitabın geri kalanını bir oturuşta bitirdim. İlk iki bölüm dikkatimi çekseydi çoooktan biterdi ama dördüncü bölüm itibariyle öyle bir sardı ki noluyoruz dedim. Her bölüm sonu ayrı heyecan, hiç bekletmeden ardı ardına patlayan sürprizler derken sayfaları acımasızca çevirdim. Ayrıca her ne kadar çeviri olarak okusak da Victoria Aveyard'ın betimlemeleri harikaydı. Tabii diğer kitaplarını İngilizce okuyunca buna daha kuvvetli bir şekilde kanaat getireceğim ama kitabı öyle akıcı yazmıştı ki bayıldım. Ayrıca kendisi de baya tatlılıktan ölen bir yazar. Tumblr official sayfasından herkesin sorularına cevap veriyor. Hatta ben de kendisine bir şeyler yazdım. Umarım kısa zamanda bana da yazar.
Julian öne doğru eğildi, gözleri benimkileri delip geçiyordu. "Şu anda senin yanıldığını gösteren kanıta bakıyorum."
Sen bir ucubeye bakıyorsun Julian.
"Yanıldığını sana kanıtlamama izin verecek misin Mare?
"Bunun ne faydası olacak ki? Hiçbir şey değişmeyecek."
Julian hiddetle iç geçirdi. Elini seyrelmiş, kestane rengi saçlarının arasından geçirdi. "Gümüşler yüzlerce yıl bu dünyada bedene bürünmüş tanrılar gibi yaşadılar. Ve Kızıllar da sadece, onların ayaklarının altındaki böceklerdi. Sonra sen çıkageldin. Bu bir değişiklik değilse, başka neyin olabileceğini bilmiyorum."
Hayatta kalmama yardımcı olabilir. Hatta daha iyisi, hayatıma devam etmemi sağlayabilir.
"O halde ne yapacağız?
Julian öne doğru eğildi, gözleri benimkileri delip geçiyordu. "Şu anda senin yanıldığını gösteren kanıta bakıyorum."
Sen bir ucubeye bakıyorsun Julian.
"Yanıldığını sana kanıtlamama izin verecek misin Mare?
"Bunun ne faydası olacak ki? Hiçbir şey değişmeyecek."
Julian hiddetle iç geçirdi. Elini seyrelmiş, kestane rengi saçlarının arasından geçirdi. "Gümüşler yüzlerce yıl bu dünyada bedene bürünmüş tanrılar gibi yaşadılar. Ve Kızıllar da sadece, onların ayaklarının altındaki böceklerdi. Sonra sen çıkageldin. Bu bir değişiklik değilse, başka neyin olabileceğini bilmiyorum."
Hayatta kalmama yardımcı olabilir. Hatta daha iyisi, hayatıma devam etmemi sağlayabilir.
"O halde ne yapacağız?
Kitabı abarttığımı düşünmüyorum. Çok fazla bu türde okumadığım halde aklımda kesinlikle yer edinecek. Baya baya on beş sayfada bir işaret koydum. Karakterlere değinirsek bence başroldeki kızımız Mare çok güçlü ve harika bir karakterdi. Ben kendisine bayıldım. On yedisinde neler yaptı kız. Tabii bir de erkek kardeşler vardı. İkisini de ayrı sevdim. Aman boş verin onların isimlerini. Ucundan bile spoiler yemeyin. Kitap hakkında detaylı yazsam cidden spoiler veririm çünkü dördüncü bölüm itibariyle bomba gibiydi. Her an yeni bir olay derken şimdi karakterlerde detaya girsem başları heyecanlı okumayacaksınız.
"Oğlum bir komutan oluyor!" diye gürleyen Kral Tiberias'ın sesi partinin şamatasını bastırdı. Cal'i yakınına çekip bir kolunu oğluna sardığında, bir anlığına onun kral olduğunu unuttum. Prens'in onu memnun etme isteğini neredeyse anlıyor gibiydim.
Hırsızdan başka bir şey olmadığım zamanlarda, annemin bana bu şekilde bakması için neler vermezdim. Şu anda bile neler veririm.
Bu dünya Gümüş olduğu kadar griydi. Keskin ve siyah beyazlar yoktu.
"Oğlum bir komutan oluyor!" diye gürleyen Kral Tiberias'ın sesi partinin şamatasını bastırdı. Cal'i yakınına çekip bir kolunu oğluna sardığında, bir anlığına onun kral olduğunu unuttum. Prens'in onu memnun etme isteğini neredeyse anlıyor gibiydim.
Hırsızdan başka bir şey olmadığım zamanlarda, annemin bana bu şekilde bakması için neler vermezdim. Şu anda bile neler veririm.
Bu dünya Gümüş olduğu kadar griydi. Keskin ve siyah beyazlar yoktu.
İkinci kitabı deli gibi merak ediyorum. Hatta İngilizce bile okuyabilirim ama e-pub çıkmış mı çıkmamış mı bakmadım bile. Seri sıralaması da bir karışık. Onu detaylıca araştırmam gerek. Anlayacağınız ilk kitabı bitirdiğim gibi ikincisini manyak merak ediyorum. Hele finali var ya beni şoka uğrattı. Kitap yorumlarında herkesin bir şeylerden kırıp eksilttiğini gördüğüm için yarıdan sonra olaylar durağan hale gelir falan demiştim ama aksine öyle olmadı. Bana sorarsanız harikaydı ki bu tür kitaplar konusunda daha pimpirikli oluyorum. Kesinlikle okuyun derim. Ufacık bir spoiler yapıp içimi dökmeyi çok istiyorum çünkü baya aklımda yer edinen sayfalar oldu. Kitabın ufak bir özetini geçen harika replikden bahsedeyim mi sizlere;
Bizleri bugüne getiren çok fazla şey olmuştu. Unutulmuş bir oğul, intikam peşinde bir anne, uzun bir gölgesi olan bir ağabey, tuhaf bir mutasyon. Hep birlikte, bir trajedi yazmışlardı.
Bizleri bugüne getiren çok fazla şey olmuştu. Unutulmuş bir oğul, intikam peşinde bir anne, uzun bir gölgesi olan bir ağabey, tuhaf bir mutasyon. Hep birlikte, bir trajedi yazmışlardı.
Kitap çekimi diye bir şey yok gördüğünüz gibi. Hatta araya replik de katmıyorum çünkü yarın yazıyı tekrar düzenleyeceğim çünkü hemen sıcağı sıcağına yorumumu yapmak istedim. Kitap çekimi yapacağım yorganı annem almış uyuyor ben de uyandırmaya kıyamadım. O yüzden repliklerle birlikte yarın yazıma imaj maker yapacağım. Kitabı ön yargısız kesinlikle okuyun. Sakın D&R'ın kitap evlerine gidip 35 lira gibi bir paraya satın almayın. 23 lira gibi bir fiyatı olması lazım internette. O kadar da vermem diyorsanız çoktan e-kitap olarak çıktı mübarekler! Yani okumamanız için hiçbir engel yok. Canı gönülden öneriyorum. Olur da satın alırsanız cildiyle ayrı aşk yaşarsınız benden söylemesi :) Kitabı bitirdiğinizde şu sözler aklınızdan çıkmayacak.
Herkes herkese ihanet edebilir.
Kemerlerinizi bağlayın dostlar!
Spoiler hatta double double spoiler;
Dostlar! Kitabı okuyan dostlar! O son neydi öyle? Ben sürekli Maven'a deli gibi acırken, Mare'ye Cal'e karşı hisleri var diye kızarken Maven'in yediği halt neydi sonunda? Peki Mare ne yaptı öyle? Sen gidip Kraliçe'nin oğluna niye inandın? Aslında Mare'ye kızmak istemiyorum çünkü ben bile saf gibi Maven'e inandım. Hatta artık Cal'in aralarından çıkmalarını istedim. Diğer bir yandan Mare'nin farklı biri olarak çıkması ve önce beni ağlatıp sonra abisinin meğerse ölmediğini söylemelerine çok sevindim. Zaten kız kardeşinin elini kırdıkları yerde baya gözlerim doldu boğazım düğümlendi. Mare'nin çaresizliğinin içinde ben de boğuldum resmen. Kızı bir anda Prenses yapacağız dediklerine aynı satırı defalarca kez okudum. İkinci kitabı çok fena merak ediyorum. Aklımdaki kitapları bitirdiğim gibi İngilizce olarak okuyacağım inşallah.
Tamam spoiler bitti. Son olarak yazıma şunları eklemek istiyorum. Dün Pazar günüydü değil mi? Dün o kadar doluydum ki önce içimi dökmek için uzun bir yazı yazdım blogumda. Her şeyini ayarladım, baştan sona okudum, etiketini bile koydum ama sonra taslaklarımda bırakıp paylaşmamaya karar verdim ve kendisi hala taslaklarda yerini koruyor. Dün moralim çok bozuktu ve nasıl geçtiğini anlamadığım bir gün oldu. İki gündür kitap okuyamadım. Geçen gece sabah dörde kadar wordde bir şeyler karaladım. Berbat da bir uyku çektim. Sabah da annem arkadaşlarımın kahvaltıya geleceğini bildiği halde beni kaldırmayı unuttu. Bugün de arkadaşlarımla harika bir gün geçirdim. Akşamında kuzenimle görüştüm. Yani düne dair ağzımdaki acı tat yerini fındık ezmesine bıraktı. Yarın da kız kardeşimle Taksim'e gideceğiz. Onun yaptırmak istediği bir çift özel ayakkabı var ve sizce ben niye gidiyorum? Elbette yabancı kitap arşivi bulunan istiklal caddesindeki D&R'ı detaylıca gezmek için (kitap satın almayacağım tabii ki.) Bir de evden bakacağım klasiklerin bir listesini çıkarmak istiyorum. Bu yüzden yarın öğlen olduğu gibi yataktan fırlama niyetindeyim. Çarşamba günü Başakşehir ve perşembe günü de Çengelköy derken bu hafta tahminimden daha dolu ve güzel geçecek. Sıradaki kitabım Kızıl Yükseliş; muhtemelen yarın gece bu saatlerde yorumu bloguma eklenmiş olur. Görüşmek üzere!
Edit: Güncenllendi.
Çok güzel yorumlamışsınız kitabı, ben de merak ettim :)
YanıtlaSilOkumanizi oneririm. Şayet okursaniz keyfili okumalar :)
SilÇok güzel yorumluyorusun. Çok iyi yapıyorsun bu işi.:) Sevgilerle
YanıtlaSilCook tesekkur ederim Yagmur Tozu :) Ben de senin kitap yorumlarini merakla takip ediyorum:))
SilKİTABI OKUMAYANLAR İÇİN DİKKAT SPOILER!
YanıtlaSilİlk başta kitap bana göre biraz sıkıcı başlamıştı ama karakterleri tanıdıkça ve yönetimi düşürme planları yapma aşaması başlayınca heyecanla bir şekilde sayfaları çevirmeye başlamıştım. Mavenı çok sevmiştim. Hep bir kenara atılmış olmasına rağmen o esprili, alçakgönüllü, yumuşak başlı oluşu kalbimin baş köşesine geçmesine neden olmuştu. TA Kİ O MALUM SAHNEYE KADAR. Okuduklarıma inanamadım, aynı cümleleri kaç kez okudum acaba yanlış mı anlıyorum diye :(( Mareden daha çok ihanete uğramış hissettim resmen :D Bir anda 180 derece nasıl döner bir karakter :((( O kısımdan sonra okuyamadım yattım ve tüm gece rüyama girdi Maven :((
Valla yazara çok kırgınım önce bu kadar ponçik bir karakter yaz sonra da bir canavara dönüştür. Çok zorlama olmuş bence bu karakter dönüşümü. Ya da kabullenmek istemediğim için kılıf uyduruyorum şu an :D Yine de çok pişman değilim okuduğuma. Mavenın karakterinin 180 derece değişmesinden sonraki bölümleri yok sayıp mutlu mesut yaşayacağım :D
Sana katılıyorum. Ben de Maven karakterini çok sevmiştim. Sırf onun ikinci kitaptaki hallerini merak ettiğimden bile Glass Sword'u İngilizce okuyabilirim. Ben bu kitabı baya baya seviyorum. Herkese övmek istiyorum ama zaten ünü ortada :D
Sil