Kitap Adı: Kızıl Yükseliş
Orijinal Adı: Red Rising
Yazar: Pierce Brown
Sayfa Sayısı: 448
Çıkış Tarihi: 04/2015
Goodreads Puanı: 4,22
Benim Puanım: 5/5
Arka Sayfa:
BEN DÜNYALARI ATEŞE VERECEK KIVILCIMIM.
BEN ZİNCİRLERİ KIRACAK ÇEKİCİM.
BEN HALKIMIN VE ESARET İÇİNDE YAŞAYAN HERKESİN UMUDUYUM. ÇÜNKÜ BİLİYORUM Kİ İNSAN KENDİNİ KÖLELEŞTİREN ADALETSİZLİKLE ÖZGÜRLEŞEMEZ.
Gelecekte, renk kodlarına göre sınıflara ayrılmış Toplum'un en alt sınıfını Kızıllar oluşturmaktadır. Diğer bütün Kızıllar gibi Darrow da, Mars'ı yeni nesiller için yaşanılır bir gezegen haline getirdikleri inancıyla günlerini madenlerde çalışarak geçirmektedir. Üstelik bunu severek ve isteyerek yapmakta, kanı ve teriyle çocuklarına daha iyi bir dünya bırakacağına inanmaktadır.
Ancak Kızıllar kandırılmıştır. Darrow, halkının yozlaşmış yönetici sınıfın kölesinden başka bir şey olmadığını keşfettiğinde adalet özlemiyle hırslanır. İnsanlığın yeni nesil Altın hükümdarlarının güç için mücadele ettiği efsanevi Enstitü'ye sızmak için her şeyden vazgeçer. Hayatı ve medeniyetin geleceği pahasına en başarılı ve en vahşi Altınlarla rekabet etmek zorunda kalacak olan Darrow'un düşmanlarını yenmek için artık yapmayacağı şey yoktur... Bu, onlardan birine dönüşmek anlamına gelse bile.
Kızım, kızım
Hatırla soğuğu
Öldüren karı ve donan yağmuru
Düştük de düştük
Ve dans ettik
Buzdan bu diyarda
Onların kış şarkısıyla
İkinci kısma kadar ki sanırım dört bölümden falan oluşuyor ilk kısım. İşte ikinci kısıma kadar ağladım baya baya. Sonra kitap çok heyecanlı olmaya başladı ama sanki "Evren Betül'ün Kızıl Yükseliş'i Okumasına Karşı" gibi bir türlü bitiremedim kitabı. Dün kuzenimde kaldığım için bitirmek istemedim çünkü taze taze yorumumu bloguma giremeyecektim. O yüzden akşam eve geldiğim gibi oturdum iki yüz elli sayfayı yalayıp yuttum.
Aşkım, aşkım
Hatırla, o nasıl bir haykırış
Bahar gökleri için öldü kış
Kükrediler de kükrediler
Ama tohumları aldığımız gibi bizler
Ektik bir şarkıyı
Harisliklerine karşı
Yarısına kadar olayların ardı kesilmedi. Sonra konuya çok fazla karakter girdi. O kadar ki aklım allak bullak oldu. Tabii öyle olunca içimi bir korku sardı. Ben bu kitaba tam puan veremeyecek miyim diye. Tam ben o korkuyu yaşarken tekrar ağlamaya başladım kitapta. Yani bir yazar hem bu kadar harika bilim kurgu yazıp hem de tek bir satırla içine öküz oturtur mu diye soruyorsanız.... Pierce Brown'u öneriyorum. Kalemine hayran kaldım. Ne kadar bazı yerleri kafam almasa da en detayına kadar özenle bilgi vermesi bile hayran olunası. Kitabı kim Türkçe'ye çevirmişse eline sağlık diyorum. İngilizcem olduğu halde bu kitabı bir haftada anca bitirirdim diğer türlü. O kadar çok bilmediğim terim geçti ki kafamı toparlayamadan anlam veremedim.
Yazar öyle bir yazmış ki kitabın başına içinize acıyı ekiyor. Sonra kitap boyunca arada o acıyı dürtüp hiç unutmamanızı sağlıyor. Akıl almaz bir şekilde heyecanlı ve doğa üstü bir olayı anlatırken bir yandan da aşkı bu kadar sade ve mükemmel bir duygu olarak anlatması hayran bırakıyor. Özlem duygusunu kitaplarda kavrayamayalı çok olmuş anladığım kadarıyla. Kitapla öyle bir ilişki kurdum ki her ince detayı kendime gömüp gözlerimin dolmasına izin verdim. Darrow'un acısı benim oldu resmen. Sürekli onunla empati kurup durdum.
Kendimden nefret ediyordum.
Beni bunu yapmaya zorladıklarını biliyordum ama yine de bir seçim yapmışım gibi geliyordu. Hanı silecek bir yer yoktu; sadece taş ve çırılçıplak iki beden. Ben böyle biri değildim; olmak da istemiyordum. Ben bir baba, bir koca, bir dansçı olmak istemiştim. Bırakın toprağı kazayım. Halkımın şarkılarını söyleyeyim, sıçrayıp döneyim, duvarlarda koşayım. Yasak şarkıyı asla söylemezdim. Çalışırdım. Boyun eğerdim. Bırakın ellerimden kan yerine toprak temizleyeyim. Ben sadece ailemle birlikte yaşamak istemiştim. Yeterince mutluyduk.
Özgürlüğün bedeli çok ağırdı.
Elbette uzun olmasa da kendimce içimi dökeceğim hüzünlü bir spoiler bölümüm olacak bu kitap için. Bu kitapla Kızıl Kraliçe'yi karşılaştıranlarla aynı fikirde değilim. İkisi tamamen ayrı kulvarlarda. Kızıl Kraliçe'yi başka nedenlerden ötürü sevdim, bu kitabı ayrı nedenlerden ötürü sevdim. Sırf Kızıllar diye bir renk ayrımı geçiyor diye benzetmek dışında başka bir ortak nokta göremiyorum. Bu yorumu okuyan dostlar bu kitabı kesinlikle okuyun. İçinizde birazcık bilim kurgu sevgisi varsa bile ona güvenerek okuyun çünkü kitap kesinlikle tamamıyla bilim kurgudan ibaret değil. Öyle samimi ve harika bir kitap ki -kaçıncı kez söylüyorum- hayran kaldım. Hem kalın hem de ciltli olduğu için gidip D&R'dan alıp kazık yemeyin güzel insanlar. İnternetten alın ya da e-kitap olarak okuyun. Ayrıca ciltsiz hali de var ama ben ciltli olarak satın aldım. İkinci kitap Altın Oğul'u da hafta sonu bitmeden okuyup yorumumu girme niyetindeyim. Ama araya bir kitap koyup başka bir şeyi okuyacağım önce. Biraz sindirmek istiyorum bu kitabı.
Spoiler ve elbette double double spoiler;
Yazarken bile ağlayabilirim dostlar. O kadar doluyum bu kitabın bazı sahnelerine. Hadi başlayalım o zaman. Öncelikle Darrow'un eşi Eo'nun ölümü beni mahvetti. Daha ikinci bölümde gerçekleşmesine rağmen yazarın onların aşkını saf ve gerçek anlatmasına öyle bağlanmıştım ki hazin son beni çok ağlattı. Hele de Darrow'un karısını ne kadar sevdiğine şahit olmamız daha çok ağlamamı sağladı. Onu gömdüğünde önce suratını toprakla örtmesi sonra dayanamayıp suratını temizleyip öpücüklere boğduğu yerleri okurken boğazım düğümlendi. Eo'nun ölümü öyle dokundu ki bana ne zaman ismi geçse bir kötü oldum. Sanki Eo'nun ölümü bizi mahvetmemiş gibi başka hüzünlü sahneler de eklemişti sağ olsun yazar. Mesela Darrow'un Julian'ı öldürmek zorunda kalması ve ardından Julian'ın abisi Cassius'un bundan haberi olmayarak Darrow'u kardeşi gibi sevmesi. Aslında bir Kızıl olan Titus yine Darrow yüzünden ölümle yüzleşeceğinde bunu Cassius'un üstlenmesi ve Julian'ı Titus'un öldürdüğünü sanıp Titus'un hayatına adice son vermesi. Bunu izlemek zorunda kalıp Titus'a üzülen Darrow'u okumak beni mahvetti tabii. Sonra Titus'un neden bir Kızıl'dan Altın'a dönüştüğünü düşünüyoruz. Belki o da Darrow gibi büyük acılar yemişti. Cassius'un sonunda kardeşini Darrow'un öldürdüğünü öğrenmesi ve onu öldüreye dövmesi.. Kısrak'a karşı hisleri varken karısını unutamadığı için Darrow'un yeşermelerine izin vermediği duyguları derken üstüme bir ağırlık çöktü. Diğer yandan zaten olayların ardı kesilmedi. Kitap mükemmeldi. Not: Spoiler kısmını yazarken blog sahibinin gözleri yine doldu.
Oğlum, oğlum
Hatırlar zincirleri
Altın yönetirken demir dizginleri
Biz kükredik de kükredik
Kıvrandık ve haykırdık
Uğruna bize ait bir vadinin
Daha iyi bir hayat vaadinin
Evetttt, spoiler kısmım da bitti. Umarım bu yazımı beğenmişsinizdir. Hedef koyduğum kitapları on beş tatilde bitiremeyeceğim diye tırsmaya başladım. Hiç boş boş gezinmemeye çalışıyorum. Hava çok soğuk olduğu için salı günü Taksim'e gitmedik. Dün Başakşehir'deydim ve henüz Üsküdar'a geçebilmiş değilim. Şu kitap çekimlerimde kullandığım tableti görüyor musunuz? O fotoğrafları evdeki herkesin telefonu hasarlıyken gidip bize yeni tablet alan babama adıyorum. Neyse, bir yandan çok sevindim. Hem e-kitapları daha geniş bir ekrandan okuyabileceğim hem de kitap çekimlerimde kullanacağım. Bu arada Devrimin Kızı'nın pdfsi çıkmış. Bu gece hemen okuyacağım. Belki yorumumu buraya da girerim dostlar! Bir kaç mimle birlikte torrent hakkında açıklayıcı bir yazı yazmak istiyorum. Yarın büyük ihtimalle tüm gün evde olacağım. Böylece bloguma bakmayı unutmayın! Görüşmek üzere :)
Ellerine sağlık,çok güzel bir yazı olmuş:)
YanıtlaSilBilim kurgu fantastik kitaplara bayılırım. Okuyacaklarım kısmana not aldım bile^^
Cok sevindimm. Keyifli okumalar :))
Sil