10 Haziran 2017

,

Rüya Ateşi - Karen Marie Moning | Kitap Yorumu

Kitap Adı: Rüya Ateşi
Orijinal Adı: Dreamfever
Yazar: Karen Marie Moning
Yayınevi: Artemis
Sayfa Sayısı: 448
Goodreads Puanı: 4,43/5
Benim Puanım: 4,5/5
Arka Sayfa;
Geçmişimi çalmış olabilirler. Ama geleceğimi elimden almalarına Asla izin vermeyeceğim. 
İnsan ve Peri dünyaları arasındaki duvarlar yıkılmıştı. Doymak bilmez, ölümsüz Unseelieler buzdan hapishanelerinden kurtulduğunda, MacKayla Lane ölümcül bir tuzağa düşecekti. Peri Efendisi tarafından esir tutulan MacKayla'nın, kim ya da ne olduğuna dair her şey, zihninden silinmişti. Oysa Mac, Sidhe-kahinlerini görebilen tek kişiydi ve iki dünyayı da kontrol edecek anahtarı elinde tutan gizemli kara büyü kitabının izini sürebilecek tek canlı da oydu...
Hafızasını geri kazanmak, yalnızca ilk adımdı. Mac, Dublin'in mücadele dolu sokaklarında savaşıp eski, gizli bir tarikatın tehlikeli ağına düşecekti. Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı peri dünyasında, dostu olduğunu iddia edenlerin karmaşık yalanlarıyla mücadele edecekti. Mac, her şeyini kaybettiğini düşünüyordu ama onu sarsacak bir gerçekle yüzleştiğinde, aslında oyunun daha yeni başladığını anlayacaktı.
Kendine bile güvenmezken kime güvenebilirsin ki?
Üçüncü kitabın şok edici sonunun ardından hemen dördüncü kitabı elime aldım. Üçüncü kitabın sonu sayesinde karakterler ve kurgunun gidişatıyla ilgili bir sürü düşüncem vardı. Kesin bu olayın sonu çok fazla uzar diye tahmin ediyordum fakat üçüncü kitabın sonunda Mac'in başına gelenlerin etkisi dördüncü kitabın dörtte biri kadarını bile kapsamıyor. Kesinlikle Mac'in bu olay sonucu yaşadıklarının daha uzun olmasını beklerdim çünkü yazar üçüncü kitabın sonunda bu olayı öyle bir yazıyor ki artık geri dönüşünün çok zor olacağını düşünüyorsunuz. Sadece bu değindiğim kısım benim için büyük bir boşluk olduğu için kesinlikle gözümde eksikleri olan bir kitaptı. Ayrıca üç kitaptır Mac ile Barron'un arasında bir şeyler geçmesini ümit ederken dördüncü kitabın başlarında Mac'in içinde bulunduğu girdaptan çıkması için Barron'un yaptıkları o kadar yüzeysel anlatılmıştı ki çoğunluğunun hayal veya illüzyon olduğunu sandım. Daha sonrasında gerçek olduğunu nihayet kavradığımda aynı kısımları tekrar okudum ki buna rağmen Barron'la arasında geçenler, detaysız, rüya aleminde gibi yazılmıştı. Bu da sinirlendiğim ve eksik bulduğum bir diğer kısım oldu. Bir de yazarın kitabın ilerisinde Mac'in bu uyuşuk halindeki bodrum odası kısımlarında bizim okumadığımız kısımlara üstünden değinmesi daha çok sinirlenmemi sağladı. Bir zahmet biz de oraları uzun uzun okusaydık olmaz mıydı? Dördüncü kitap da Barron'u oldukça az içeriyordu. İlk kitaplarda değindiğim gibi Mac'in kimseye güvenmemesi ve sürekli çoğu şeyi tek başına yapması yine beğenimi kazandı. Kitabın sonuna gelirsek üçüncü kitap kadar şok olmayı bekliyordum ama o kadar çok şok olmadım. "Kim öldü" diye durup son bölümü bir çırpıda yoğun bir heyecanla okudum. Nihayet EÖ'nün ne olduğu ortaya çıktı, artık rahat nefes alabiliriz. Sıradaki kitapta Barron'a aslında kim olduğunun ortaya çıkacağını bildiğimden ve serideki en kalın kitap olduğu için çok heyecanlıyım.

0 yorum:

Yorum Gönder