Kitap Adı: Cezayir Menekşesi
Yazar: Burcu Büyükyıldız
Yayınevi: Ephesus
Sayfa Sayısı: 528
Puanım: 2/5
Arka Sayfa;
Yalnızca tutkunun varlığına inanan karşı konulmaz bir adam… Rüzgârına kapıldığı adamı elde etmeye kararlı büyüleyici bir kadın… Kar tanelerinin düştüğü yerde başlayan, yakıcı ve kural tanımayan bir aşk…
Kuzey Doğan, gri gözleri ve sert duruşuyla kadınları fethedip, mesleğinde fırtınalar estiren, hırslı ve korkusuz bir avukattı. Kalbini ısıtmayı hiç kimse başaramasa da, karanlık bir gecede gördüğü ışıltılı bakışlar soğuk duvarlarının ardında bir yangın başlatmıştı.
Güzelliği ve zekâsıyla herkesi kendine hayran bırakan Selin Soydan, âşık olduğu adamı baştan çıkarabilmek için yaptığı planların işe yarayacağını sanıyordu. Derinlerinde ne sakladığını bilmediği bir buz dağına çarptığında, korumaya çalıştığı iradesi de paramparça olmuştu.
Tutkunun ateşi ikisini de kavururken, Kuzey sahip olduğu kararlılığı ellerinde tutabilecek miydi? Tehlikelerle örülü geçmiş aralarına sızdığında, tutsak edilmiş duygular zincirlerinden kurtulup özgür kalabilecek miydi?
Yazardan ilk Bir Günah Gibi kitabını okuyup onu ciddi anlamda beğenmediğimde bir daha herhangi bir kitabını okumayı pek düşünmüyordum ama son kitabı oldukça ilgimi çekti ve ufaktan bir hevesle okumaya başladım. Tek kelimeyle zerre beğenmedim. Baştan sona beni irrite edecek kadar itici hislerle okudum. Öncelikle umarım değinmek istediğim konuyu mantıklı bir şekilde açıklarım. Günümüz aşk romanlarında kitapları iki türe ayırabilirsiniz. Birincisi aşkın ağır bastığı ve yakınlaşma kısımlarına üzerinden değinildiği ya da o aşkı hissetmek için gerekli yerlerde detayı girildiği kitaplar. İkincisi ise türünün ve içerğinin zaten kapaklarından bile ayırt edip sadece hitap eden kişilerin merakını cezbeden kitaplardır. Bu kitaba başladığım gibi şehvete o kadar keskin değiniliyor ki bir an Grinin Elli Tonu'nu Christian'ın gözünden okumaya başladım sandım. Bu kadar ani değinilmesi ve kitabın yarısının bu tür kısımlardan oluşması beni nefret ettirdi.Kuzey Doğan, gri gözleri ve sert duruşuyla kadınları fethedip, mesleğinde fırtınalar estiren, hırslı ve korkusuz bir avukattı. Kalbini ısıtmayı hiç kimse başaramasa da, karanlık bir gecede gördüğü ışıltılı bakışlar soğuk duvarlarının ardında bir yangın başlatmıştı.
Güzelliği ve zekâsıyla herkesi kendine hayran bırakan Selin Soydan, âşık olduğu adamı baştan çıkarabilmek için yaptığı planların işe yarayacağını sanıyordu. Derinlerinde ne sakladığını bilmediği bir buz dağına çarptığında, korumaya çalıştığı iradesi de paramparça olmuştu.
Tutkunun ateşi ikisini de kavururken, Kuzey sahip olduğu kararlılığı ellerinde tutabilecek miydi? Tehlikelerle örülü geçmiş aralarına sızdığında, tutsak edilmiş duygular zincirlerinden kurtulup özgür kalabilecek miydi?
Değindiğim kısımları sineye çekebilirdim belki ama klişenin içinde boğulan bir konu olunca üzgünüm ama kesinlikle kabullenemiyorum. İlk gördüğü yakışıklı çekici adama aşık olan saf güzeller güzeli bir kız ve kadınlara hiç bağlanmayan artık okumaktan bıktığımız bir erkek karakter ki bu yazarın ilk kitabı değil. Ana konu yalnızca ikisinin bir araya gelmesinden ve aşklarına devam etmelerinden ibaret. Böyle olunca içim şişti. Bir de kendini asla sıyıramayan bir klişenin içinde yüzdüğü düşünülürse kesinlikle her satırla beraber beğenmeme hissiyatım artıp patlayacak duruma geldi. Aşk romanları konusunda çok geniş bir okuyucu olduğum ve artık elde olmadan ayrım yapabilecek kadar çok kitap okuduğum için böylesi bilindik bir konuyu, bilindik en itici dille yazdığı için yazardan ümidimi kesiyorum. Bir daha elime hiçbir kitabını almayı düşünmüyorum. Şunun altını çizmek istiyorum ki beni kitap boyunca rahatsız eden şey şehvet hissine bu kadar fazla değinilmesi değil, kitabın konusu güçlü olmadığı için bu hissin her şeyin önüne geçerek karakterlerin hislerini batırıyor olması. Bu türde benim kadar çok okuyan biri değilseniz kitabı beğenebilirsiniz ama ben yine de önermemekten yanayım.
Sana katılıyorum şuan kitabın başındayım ve nasıl biticek bilmiyorum. Kitabın görünüşüne aldandım.
YanıtlaSil