Kitap Adı: Yeniruh
Orijinal Adı: Asunder (Newsoul #2)
Yazar: Jodi Meadows
Yayınev: Dexpub
Sayfa Sayısı: 352
Goodreads Puanı: 3.95/5
Benim Puanım: 5/5
Arka Sayfa;
Ana yapayalnızdı, farklıydı, tekti. O kopmuş bir yeniruhtu. Karanlıktapınak’tan sonra Kalp’teki pek çok kişi kaybolunca, kimileri, karanlıkruhlar ve yeni doğan ruhlar için Ana’yı sorumlu tuttu. Ana’ya ruhsuzların asla âşık olmayacakları söylenmişti.
Peki ya yeniruhların? Kalp’te yaşayan diğer vatandaşlar gibi, Ana da her şeyden çok yaşamak, sevmek ve sevilmek istiyordu.
Serinin Ruhsuz’dan sonraki ikinci kitabı Yeniruh’ta Ana, reenkarnasyonun arkasındaki gerçeği keşfediyor ve hem genç yaşamını daha anlamlı kılmak hem de aşkını yaşayabilmek için bir yol bulabileceğini fark ediyor.
Bir kez daha Jodi Meadows, sıra dışı güzelliği ve karanlık dehlizleriyle bir ruhun hikâyesini epik bir romantizm ve etkileyici bir fantastik kurguyla okurlarına sunuyor.
İkinci kitaba tek kelimeyle bayıldım. Bana o kadar farklı hisler hissettirdi ki hepsine değinmeye çalışacağım. Öncelikle ikinci kitap asıl kurgumuz olan reenkarnasyon ve ruhların tekrar dünyaya gelişiyle ilgili çok derine inilip verdiği mantıklı cevaplarla beni aşırı memnun eden bir devam kitabıydı. Ana ile Sam arasında geçenler bana öyle dokundu ki bazı olayları farklı açılardan izlememi de sağladı. Ana karakterini zaten ilk kitaptan beri çok seviyordum ve seri devam ettikçe kendisini daha çok bağrıma basmaya başladım. Henüz on sekiz yaşında olmasına rağmen yaşadıkları sonucunda edindiği deneyimlerle beraber hala tek bir ruhu olduğu için diğer insanlara göre küçük görülmesi beni de öfkelendirdi. Bunu özellikle yapmak zorunda kalan da Sam'di. Bir yandan ikisinin arasındaki yüzlerce yılın farkına varılmaması da ayrı ironik olurdu fakat bir bakımdan bu hatırlatmanın Ana'nın canını yakması da üzülmemi sağladı. Ruhsuzların nasıl meydana geldiğini, Janan'ın arka planda onlara neler yaptığını ve tapınağın arka planına detaylıca inmek kitaptaki fantastik kurgunun kaliteli bir raya oturmasını sağladı. O sayfalardaki heyecan da soluksuzdu. Kitap baştan sona güçlü bir şekilde Ana ile Sam'in ilişkisini konu ediniyordu. Aralarındaki kırılganlıktan, güçlü aşka kadar sürekli okuduğumuz asıl o ikiliydi ve ne zaman aralarına bir soğukluk girse kendimi Ana'nın tarafını tutarken buldum. Sonlara doğru gerçekten üzücü bir olay patlak verdiğinde kalbime bir hüzün oturmuştu. Ardından Ana'nın sürekli istemesine rağmen Sam'in kendine dair senelerin tecrübesinden dolayı bu isteği reddetmesinin karşısında artık Ana'nın yıkılması sonucunda gidişat veren olaylar iyice üzülmemi sağladı. Özellikle de son bir serzenişle yanından ayrılacakken aralarında oluşan o sıcak replikleri tekrar tekrar okudum. Daha sonrasında tam güzel bir yere bağlanmışken Ana'nın başına gelen beter olayla birlikte reddettiğim bir durum meydana gelince bir bakmışım ağlıyordum. Ana'nın ruhsuz olduğu için tek bir hayat yaşayacağı ve diğerleri gibi öldüğünde yeniden doğup geri gelmeyeceği düşüncesi iyice idrak edildiğinde daha da üzüldüm. Asıl ağlamaya başladığım olay bambaşkaydı ama içime oturan hüzünle beraber son otuz sayfa kadarını sürekli dolu gözlerle buğulu satırlar eşliğinde okudum. Beni bu kadar güzel üzebilmeyi başardığı için de ikinci kitaba bayıldım. Tamamen farklı bir havası vardı. Ayrıca yine birbirleri için yazdıkları parçalar ve çaldıkları o enstürmanlar derken tekrar tekrar çok sevdim seriyi. Üçüncü kitap için de ayrı sabırsızlanıyorum.
0 yorum:
Yorum Gönder