24 Kasım 2016

,

Bronz Atlı - Paullina Simons | Kitap Yorumu

Kitap Adı: Bronz Atlı
Orijinal Adı: The Bronz Hourseman (The Bronz Hourseman #1)
Yazar: Paullina Simons
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 824
Goodreads Puanı: 4.35/5
Benim Puanım: 4,5/5
Arka Sayfa;
Bu kısacık ömürden korkmayacağım, başımı eğmeyeceğim,
dik durmanın bir yolunu bulacağım. Kapımı her şeye kapatacağım, Alexander. İçimde yalnızca sen kalacaksın...

Şarkılar söyleyip hayaller kurmaktan başka işi olmayan on yedi yaşındaki dünyalar güzeli Tatyana, Almanların Rusya’yı işgal ettiği 1941 yazından sonra hayatının bir daha asla eskisi gibi olmayacağından habersizdir. Çünkü savaşa girdiklerini öğrendikleri gün hayatının mucizesiyle karşılaşmıştır; yakışıklı ve gizemli Kızıl Ordu subayı Alexander Belov… 
Birbirlerine ilk görüşte âşık olan Tatyana ile Alexander ateş ve baruttur, bir kuşun iki kanadı, gece ve gündüz, toprak ve çiçek… Fakat aşk da hayat gibi, asla göründüğü kadar kolay değildir. Hatta onlarınki aşkların en zorudur çünkü Tatyana’nın biricik ablası Daşa da genç adama sırılsıklam âşık olmuştur. Onları bekleyen o korkunç savaş, kış, açlık ve ölümcül sırlar, imkânsız aşklarının verdiği acının yanında bir hiç kalacaktır. 
Bronz Atlı, Tatyana ile Alexander’ın hikâyesi. Başlarına bombalar yağarken kalpleri aşk için çarpanların hikâyesi. İhanetin olduğu kadar fedakârlığın da hikâyesi. Her satırı hüzünle, tutkuyla ve umutla kaleme alınmış, unutulmaz bir aşk ve savaş destanı…
Avucunu aç, içine benim için bir öpücük kondur ve sonra elini kalbine bastır.

Bir tarihi aşk sevdalısı olarak bu kitap elime geçtiğinde gerçekten çok mutlu olmuştum. Konusunda elbette en ilgi çekici ve okunduğu gibi göze batıp heyecana boğan kısım iki kız kardeşin aynı adama aşık olmasıydı. Kitabı son üç yüz sayfaya kadar bayılarak okudum. Bunun elbette asıl sebebi Tatyana ve Alexander ikilisinin aşklarının imkansızlığı ve bu imkansızlığın ısrarla devam etmesiyle satırlarda kıvranışımdı. Aşklarının acı çeken, umutsuz hallerini okumak içimde büyük bir duygu yoğunluğuna sebep oldu. Daşa ve Tatyana'nın çaresiz kız kardeş ilişkilerini okumak da bir güzel ağlamama yetti. Kitaptaki karakterler tükendikçe, daha doğrusu o savaş döneminde zayıflayıp güçten kesildikçe içime bir hüzün yayıldı. Her satırlarla beraber ben de onlarla eridim diyebilirim. Yazarın beni bu kadar üzmesi en beğendiğim kısımlardan biriydi. Hatta bazen tek bir cümleyle gözlerimi pat diye doldurabildi.

Tatyana ve Alexander'ın masum aşkı için ifade edebilecek kelime bulamıyorum. Onları bu imkansız girdabın içinde bir arada okumak beni de büyük bir heyecana boğdu. Ne zaman ki karakterler bir şekilde umutsuzca refaha kavuştular; yazar bu kısımları o kadar uzattı ki artık içimden "bir daha ne zaman canımı yakacaksın" diye sormaya başladım. O refah kısmına kadar kitap o kadar can yakıcı, dolu dolu ve akıcı bir şekilde akıp gitti ki sürekli aynı mutluluğu okumak bir zamandan sonra sıkmaya başladı. Elbette neşe dolu satırları kalbim pır pır ederek okudum ama yazar bu sevgiye bizi gereğinden fazla boğarak uzattı. Kitabın sonlarına doğru tekrar heyecan bastırı verdi. "Hadi bakalım bu sefer nasıl kalbimi ağrıtacaksın" diye beklerken açıkçası kitap hiç beklediğim gibi bitmedi. Son satırları okurken bir güzel öfke depoladım. Hatta tekrar tekrar okuyup manasızca yeni anlamlar yüklemeye çalışarak ipuçları aradım ama sonuç olarak kitap bitmişti.

Demem o ki yazarın bu imkansız aşkın hemen elde edilip mutlu mesut sürmeyeceğini anlamamız için ikinci kitabı yazmış olduğunu bilmesem bir güzel puan kıracaktım. Ciddi bir tarihi aşk romanı okuyucusu olarak büyük beğenimi kazanabilecek bir olay örgüsüne ve okuyucuya tüm duyguları geçirebilecek kadar detaylı ve yürek dağlayan bir yazı biçimi vardı. Karakter bakımından bakarsak da Tatyana bugüne kadar okuduğum en fedakar kızdı. Fakat bir yandan sonra bu fedakarlıkları beni basmaya, böylesine verici olması canımı sıkmaya başladı. Evet, böyle söylüyorum ama Tatyana her ne kadar on yedisinde oldukça klişe hareketlerde bulunmuş olsa da gerçekten çok severek okuduğum bir karakterdi. Fedakar olduğu kadar cesareti ve yaptıkları da göz dolduracak cinstendi.
Alexander yani Şura'yı kitap boyunca nasıl tutularak okuduğumu anlatamam. Tatyana'yı her koşulda koruması ve ne olursa olsun aşkından vazgeçmemesi satırları okurken benim kalbimi bile kazanmasını sağladı. Kitap için son söyleyeceklerim kesinlikle çok beğendiğimi belirtmem gerektiği. Hatta bence harika derecede hüzün dolu bayılarak okuduğum bir tarihi aşk romanı oldu. Şayet yazar son üç yüz sayfayı aynı acı tatla yazmaya devam etseydi bu eleştirilerin yerini daha deminki kurduğum övgülerin misleri doldururdu. Sonuç olarak biraz sabır isteyen ama elinize aldığınıza peçetenizi de ne olur ne olmaz kitap arasına sıkıştırmanızın şart olduğu harika bir aşk hikayesiydi. Ayrıca "gerçekten aşk hikayesi diye buna derim" diyebileceğim güzellikteydi. Alexander ve Tatyana'nın hikayesinin devamını okuyacak olmamız içimi ferahlatıyor. Sadece tarih aşk değil, aşk romanlarını seviyorsanız bile okumanızı canı gönülden öneririm.

2 yorum:

  1. Açıkçası kitabı almayacaktım ama bu yorumdan sonra gelde alma :)

    YanıtlaSil