Kitap Adı: Şeker Portakalı
Yazar: Jose Mauro De Vasconcelos
Orjinal Adı: My Sweet Orange Tree
Sayfa Sayısı: 200
Yayınevi: Can Çocuk Yayınları
Goodreads Puanı:4,31/5
Benim Puanım: 5/5
Arka Sayfa:
Yazarlıkta karar kılıncaya kadar, boks antrenörlüğünden
ressam ve heykeltıraşlara modellik yapmaya, muz plantasyonlarında hamallıktan
gece kulüplerinde garsonluğa kadar çeşitli işlerde çalışan Jose Mauro de
Vasconcelos'un başyapıtı Şeker Portakalı, "günün birinde acıyı keşfeden
küçük bir çocuğun öyküsü"dür. Çok yoksul bir ailenin oğlu olarak dünyaya
gelen, dokuz yaşında yüzme öğrenirken bir gün yüzme şampiyonu olmanın hayalini
kuran Vasconcelos'un çocukluğundan derin izler taşıyan Şeker Portakalı, yaşamın
beklenmedik değişimleri karşısında büyük sarsıntılar yaşayan küçük Zeze'nin
başından geçenleri anlatır. Vasconcelos, tam on iki günde yazdığı bu romanı
"yirmi yıldan fazla bir zaman yüreğinde taşıdığını" söyler.
Evet, blogum olalı neredeyse iki sene tam olacak. Bu zamana kadar sadece bir tane kitap tanıtmışım. Onun dışında hiç kitabı yorum yapmadım çünkü iki senedir neredeyse hiç kitap okumadım. Bunun başlıca bir sebebi yok. Kendimi çevirilere o kadar verdim ki hobilerim de yok olmaya başladı. Hatta bir ara yeni bir hobi bulma amacına girmiştim ama kitap okumak aklımın ucundan geçmemişti, neden ben de bilmiyorum. Her neyse, bu yazın başı itibarıyla deli gibi e-kitap okumaya başladım. Şu ana kadar 111 kitap okudum. Gerçekten bu yazımın şansına böyle bir sayıya gelmişim resmen :)
Haftada bazen beş bazen on kitap bitiriyorum. Bu tamamen kitapların sürükleyici olmalarına bağlı.
Evet, kabul ediyorum büyük bir cahilim. Açıkçası bu zamana kadar Şeker Portakalı'nı okumadığım için utanmıyor değilim. Hele de bu yaz o kadar kitap okuduktan sonra bu kitabı bu kadar geciktirdiğim için. Aslında pdf olarak da okuyabilirdim ama gidip satın aldım elbette. Bu zamana kadar hep bu kitaptan övgülerle bahsedildiğine şahit oldum. Hele de zamanında aktif bir tumblr kullanıcısıysanız emin olun defalarca kez bu kitaba ait replikler görebilirsiniz. Ben de defalarca kez gördüm elbette. Genel olarak çocuk kitabı olarak görünebilir ama eminim annem okusa o da büyük bir zevk alır kitaptan.
Tüm yaz boyunca kitaplarımı bitirdikten sonra puanlandırdım. 10 üzerinden puan veriyorum ama buna pişmanım biraz da. Ayrıca eğer bir kitap beni ağlatırsa anında 10 puanı çakıyorum. Zaten bu kitabın aşağı kalması imkansız.
Tamam, biraz fazla duygusalım filmler ve kitaplar konusunda. Sadece bir kez ağlamadım. O kadar samimi ve dokunaklı yazmış gibi yazar elimde değildi.
"Bak, Minguinho."
Kuşumun, cılız göğsümden koptuğunu hissettim.
"Uç, küçük, kuşum, yükseklere uç. Uç da Tanrı'nın parmağına kon. Tanrı seni başka bir çocuğa yollayacak. Benim için şarkı söylediğin gibi onun için de söyleyeceksin. Hoşça kal, benim güzel kuşum!"
İçimde büyük bir boşluk hissettim..
"Bak, Zeze. Bulutun parmağına kondu."
"Gördüm."
Başımı Minguinho'nun göğsüne dayadım ve bulutun uzaklaşışını seyrettim.
"Ona hiçbir zaman kötü davranmadım."
Başımı dala doğru çevirdim.
"Xururuca!"
"Ne var?"
"Ağlamak kötü bir şey mi?"
"Ağlamak hiçbir zaman kötü değildir, budala. Neden soruyorsun?
"Bilmiyorum. Bir türlü alışamadım. Sanki yüreğim boş bir kafes..."
"Önemi yok, onu öldüreceğim!"
"Ne diyorsun sen, küçük; babanı mı öldüreceksin?"
"Evet, yapacağım bunu. Başladım bile. Öldürmek, Buck Jones'un tabancasını alıp güm diye patlatmak değil! Hayır. Onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek... Ve bir gün büsbütün ölecek."
Kitabı bitirdiğimde tarif edilemez bir beğeni vardı içimde. Bakın, kelimelere dahi dökemiyorum. Demem o ki çok ama çok beğendim. Ardından hemen filmini izledim lakin filmi kitabı kadar güzel değildi. Gene de duygulandığım yerler oldu. Filmini de çok beğendim fakat kitabı kadar değildi. Zeze'nin devam maceralarını anlatan Güneşi Uyandıralım ve Delifişek kitaplarını da okuyacağım. Delifişek'i satın aldım lakin Güneşi Uyandıralım'ı sipariş ettim ve hala almaya gitmedim. İçimdeki kitap sevdasını bastıramıyorum. Bir daha ki yaza kadar şimdiki rekorumu katarak üç yüze kadar kitap okumuş olurum. Ayrıca asıl ağladığım replikleri atmadım. Bir ihtimal hala okumamış olanlar vardır. Satın alacağım daha çok kitap var. Tüm kitapları e-kitap olarak okumak istemiyorum. Aklımda alacağım bir sürü kitap var fakat kitapçıya gitmeye bir türlü niyetlenemiyorum. Kocaman olmasa da bizim de odada bir kitaplığımız var. Biri sürü dünya klasiklerinin yanında benim zamanında satın aldığım romanlar da mevcut. Aslında daha çok kitabım var ama kime verdiysem bir kaçını bulamıyorum.
Bu sadece kitaplığımın bir kısmı. Bir zamanlar twilight hayranıydım ama artık o konuları açmak istemiyorum. Bu kış boyu kitap yorumlu yazılarım bol bol olur diyerek veda etmek istiyorum. Son olarak okumayanlar şu repliği okumasın ama bu yazıma koymadan edemeyeceğim.
Bir zamanlar açıp açıp ağladığım kitap.. Gerçekten güzeldi.
YanıtlaSilBen de kitaplığımdakileri bitireyim tekrar defalarca okumaya niyetliyim :)
Sil