Asıl bu Betül bu saatte ne yapıyor? Evet, ne yazık ki küçüklüğümden beri nefret ettiğim bir şeyin tadının sonradan farkına vardım. Öğlenliği uyumak denen şey ve ben hiç bütünleşmiyorduk. Ama son zamanlarda ne zaman vakit bulsam iki saatçik bile uyumaya çalışıyorum. Pazartesi salı çarşamba günleri hafif çaplı bir kabus benim için. Oradan oraya koşturup derslere katılmakla geçiyor. Sonraki günler özgürüm. Başta sadece pazartesi salı çarşambanın yorgunluğunu atmak için uyuyordum ama sonra alıştım ve hafta içi geceleri uyumaz oldum. Bu durum biraz rahatsız edici olmaya başladı. 2 olmadan uyuyamıyorum.
Konumuz uyku değil aslında. Gene bir şeyler karalamaya başladım. Aynı iki sene evvel yaptığım yarıda bıraktıklarım gibi. Bu sefer aynısını yapmak istemiyorum. Kendi hayatımdan esinlenip bir şeyler uydurdum kafamda. Gerçekten hayal gücüm koskocaman olmalı. Oturduğum yerde aklıma gelen en ufak şeyle kocaman bir senaryo yazabiliyorum. Gene yazdım bir tane. İlk defa bu kadar heyecanlıyım bu konuda. İlk defa olmasa da bu sefer gerçekten bitirmek son sayfasını görmek istiyorum. Fakat kendime güvenim yok. Ben bu kendimi çok iyi tanırım. Biri bitmeden başka bir senaryo kurarım ve heveslenip ona başlarım. Bu sefer bunu yapmamaya kararlıyım. Bitirip ne olacağını görmek istiyorum.
Bir başka kendimle ilgili bir konu. Günlerim gitgide sıradanlaşıyor. İki haftadan fazla rutin bir şekilde bu bilgisayarın başında bu saatlere kadar aynı yerde oturuyorum. Artık önceki gün ne yapmıştım diye kendimi zorlamama gerek kalmıyor. Bu yüzden biraz değişiklik istiyorum. Biraz kitap okumak bana iyi gelir diye düşünüyorum. Hem de yazacağım hikaye hakkında daha da kelime hazinemi geliştirmiş olurum. Kitaplar konusunda da kendimde sevmediğim bir huyum var. Kitaplarda öncelerde bazı satırları şimdilerde uzun uzun paragrafları atlar oldum. Kitap okunurken atlanır mı yahu? Nedir bendeki bu acele? Filmde de desen aynısı, hep elimde mouseda.
Film demişken bu hafta başından beri yani pazar gecesinden beri Japon filmlerine sardım. Şimdiye kadar üç tane izleyebildim. Güya iki günde sekiz tane falan izlerim sanmıştım ama hafta başı gerçekten çok yoğun oluyorum. Japon filmlerindeki karakterler her ne kadar bana şımarık gelse de filmlerin çekildiği ortamlar ve filmin sadeliği hoşuma gidiyor.
Yoksa yoksa? Tumblr gülü mü oluyorum gene? Geçen gün bir baktım da Tumblr'da ne kadar takipçim varmış öyle. Yarısını bile takip etmiyormuşum. Kendi kendime, popi olduğum tek yer orasıydı herhalde dedim. Sonra geçen senelerden sevdiğim bir şarkıyı açtım ve dashboard'da gezinmeye başladım. Bir de ne göreyim? Aynı o eski zamanların tadı damağımda. Nasıl hoş bir histi. Özlemişim bu siteyi, dedim kendi kendime.
Evet, evet. Bitmek üzere. Son olarak geçen cumartesi cheescake yaptım. Ödüm kopuyordu bir şey eksik olacak diye. Bizim evdekiler kötüyse kötü der. Benim de moralim bir güzel bozulur, tek dilim yemem. Onlarda kötü dedikleri şeyi yavaş yavaş yerler. Değişik bir sistem. Her neyse ilk deneyimim olmasına rağmen gerçekten çok güzel iş çıkardım. Burada tarifini vermek isterdim ama yapım aşamalarını çekmedim. Tekrar yaparsam detaylıca anlatmak isterim. Sadece annemin gözüne fazla malzemesi kaçtı. Sabah labne peyniri aldırdıktan sonra bir de bir paket kremayı malzemeye bocaladığımı görünce şaşırdı. Hatta tarif defterimde cheescake'in malzemeleri en çok uzayan liste oldu.
Evet, bu kadar işte. Bu yazım da "gene" başlıklıydı. Ne kadar çok kullandım fark etmediniz mi? Umarım şu hikayem hakkında tekrar bir şeyler yazarım buraya. Bir de bugünlerde beni heyecanlandıran bir şey... ha evet! Cumartesi kız kardeşimin doğum günü. Bir sürü şey hazırlayabileceğim. Evet, mutfağa girmek beni bu kadar çok mutlu ediyor :)
Betül Tosun
0 yorum:
Yorum Gönder