Yine ve yine ne yazık ki uzun bir aradan sonra blogda bir şeyler yazıyorum. Geçen sene yapmayı düşündüklerime dair yazdığım yazıya göz gezdirdim ve çok kısa geçen senenin genelinde neler yaptığımı özetleyeyim; Özel dikime devam ettim ve bunun yanı sıra bir modaevinde satış danışmanlığı yaptım. İki buçuk ay süren bu serüvenimde yabancı müşterilerle İngilizce konuşarak bugüne kadar hiç yapmadığım kadar iyi bir pratik yapmış oldum. Pandemi dönemini yaza kadar evde geçirdim ve bu süre zarfında uzun zamandır öğrenmek istediğim nakış işine merak saldım. Hazirandan ekime kadarki zaman dilimini ise Gökçeada'da bol bol denize girerek, bisiklet sürerek ve kitap okuyarak geçirdim. Ayrıca hastalık çok yakınlarımıza uğrayacak kadar bize yaklaşsa da bizim ailede hamd olsun ki henüz hiç geçirmedik. Ocak ayının girmesiyle beni yine yeni yıl buhranları almaya başladı. Evde durmayı çok seven ve mesleğimi de evden yürüten biri olarak herhangi bir failiyette bulunmamak, kurslara gidememek ve şehir dışı gezilerine katılamıyor olmak beni mental açıdan sıkıştırmaya başladı. Bu yüzden ben de geçen sene evde geçirdiğim vaktin aynısını tekrarlamamak adına neler yapabilirim diye düşünmeye başladım.
Öncelikle aslında bakarsanız hayatım gerçekten tıkırında gidiyor. Çok yoğun olmasam da dikiş siparişlerim oluyor. Bunun haricinde nakış işini baya ilerlettim ve gördüğüm her modelin aynısını yapabilecek dereceye gelebildim. Nakış işinde bu kadar yetenekli olduğumu gören tüm tanıdıklarım ve ailem beni bu işe daha fazla yoğunlaşmam için ikna etmeye başladı. Ben de bir cesaretle dikişin yanı sıra farklı bir dalla da para kazanmak için kolları sıvadım. Gökçeada'daki son günlerimde bu satış fikri aklımda oluşmaya başlamıştı. Sonrasında neler yapabilirim diye ürün belirlemeye başladım. Şu anda da belirlediğim ürünlerin numunelerini bitirmek üzereyim. İnstagram'da yazdan bu yana oldukça aktif kullandığım bir dikiş hesabım var. Aldığım kumaşları, dikmeyi düşündüğüm parçaların aşamalarını ve nakışa dair her şeyi oradan paylaşıyorum. O hesap varken ayrıca bir satış hesabı açma fikri kafamı çok karıştırıyordu, ben de dikiş hesabımı hem aynı formatta ilerletmeye hem de satmayı düşündüğüm ürünleri yüklemeye karar verdim. Özel dikim yaptığım giysi parçalarının yanı sıra, nakışlı panolar, nakışlı kitap kılıfları ve bez çantalar, farklı çanta modelleri, kalemlik, suluk, seramik broş, baskılı bez kanvas çanta gibi ürünler üzerine çalışıyorum. Çok fazla siparişim olduğu günler sabah çok erken saatlerde uyanıyorum, sabah namazından sonra uyumuyorum, böylece gün bir türlü bitmek bilmiyor. Bu durum da beni fazlasıyla motive ediyor. Ayrıca evden ürettiğim bir iş olduğu için de zaten hem dikimden hem nakıştan büyük keyif alan biri olarak bu işleri bir şeyler izleyerek ya da müzik dinleyerek icra ediyorum. O yüzden dükkan tarzı bir yerde tam zamanlı çalışmaktansa kendi işimi üretmek beni daha çok heyecanlandırıyor.
Bu kadar iş konuşmak yeter sanırım. Ama birkaç şey daha eklemek istiyorum ki dikiş ve nakışın yanı sıra İngilizce bilmemin büyük artı getirdiği Utest adında bir platform üzerinden de para kazanmaya çalışıyorum. Dolar üzerinden para kazanılan bir site ve gerçekten de şimdiye kadar 25 dolar kazanabildim. Para kazanma kısmına varana kadar uzun bir online eğitimden geçiyorsunuz, sonrasında site zaten sizi yönlendiriyor. Aslında biraz daha dikkatli olsaydım şimdiye kadar daha fazla para kazanmış da olurdum ama dikkat eksikliğim her zaman kendini gösteriyor. Site bana iş imkanı bulmaya devam ettiği sürece ben de uğraşıyorum. Bunun dışında da benim tam zamanlı bir yerde çalışmıyor olmamın en büyük nedeni katıldığım kurslar ve gezilerdi. Şu an itibariyle hepsi kapalı olduğu için para biriktirmek adına birkaç ay kısa dönemli çalışmayı düşünüyorum yine, tabi kendime uygun bir yer bulabilirsem.
Biraz hobiler üzerinden ilerleyecek olursak bu sene beni en çok heyecanlandıran şeylerden biri kesinlikle kitap hesabım üzerinden yayınlandığım videolar. Ay boyunca okuduklarım ve sırada okuyacaklarım şeklinde kitapları göstermek adına hikayeden paylaşım yapıyordum. Ama o kadar çok "youtube açmalısın" önerisi geliyordu ki ben de bu durumu yine İnstagram üzerinden igtv yardımıyla yapmaya karar verdim. Her ayın sonunda o ay boyunca okuduğum kitapları ve her ayın başında da o ay boyunca okuyacağım kitaplara dair video paylaşıyorum. Beğenerek izlenilmesi beni çok ama çok mutlu ediyor. Kitap okumak derken dört senedir aktif kitap okuyan bir okur olarak okuma serüvenim gitgide evriliyor ve bu sene itibariyle daha fazla kurgu dışı kitaplar okumaya ve dünya edebiyatıyla klasiklere daha fazla yer ayırmaya başladım. Bazen bazı kitap listelerine denk geldiğimde birçoğunu çoktan okumuş olduğumu görünce endişelenmiyorum değil, çünkü okumadan yapamıyorum ve aslına bakarsak yakın geçmişte yazılan binlerce kitap da yok. Anlayacağınız umarım ileride kitapsız kalmam. Bu yıl özellikle okumak istediğim birkaç seriyi sizlere de sıralamak isterim ki; Kayıp Zamanın İzinde, Dune, Dar Zamanlar, Otostopçunun Galaksi Rehberi, Yerdeniz Öyküleri bu sene kesinlikle okumak istediğim seriler. Bunların dışında birçok dünya edebiyatından ve klasiklerden kitaplarla dolu bir listem var. Ayrıca tabii ki kütüphaneleri kullanmaya da devam ediyorum. Her ay düzenli olarak İstanbul Laleli'deki Orhan Kemal Kütüphanesi'ne gidiyorum. Kütüphanelere gitmek benim için her zaman çok heyecanlı olmuşken, bu sene bu ritüeli scooter sürerek yapmak bu ritüeli daha keyifli kılıyor.
Blogum üzerinden de önceden beri sürekli film önerileri yapıyordum. Geçen seneden bu yana film keyfim de gitgide evrilmeye başladı. Arthouse sinema ve yönetmen üzerinden film önerileriyle izleme listelerimi oluşturuyorum artık. Aslında bu tamamen ben farkına varmadığım bir şekilde değişti. Kitap okumak kadar film izlemeye vakit ayırmayan biri olarak bir süredir film izlemekte seçiçi olmaya çalışıyordum. Ve yeni filmler keşfede keşfede artık daha çok festival filmlerine veya ödüllü filmlere öncelik veriyorum. Birkaç aydır annem ve kızkardeşimle genel de İran sinemasından oluşan ama bunun yanı sıra benim bulup izlemek istediğim seçimlerle film geceleri yapıyoruz. Bazen benim film aramama denk gelmeden TRT 2 kanalı sağolsun yayınladığı harika filmlerle bizi televizyonun başına oturtuyor.
Ayrıca geçen seneden beri Arapça öğrenme hedefim yine zıpladı. Uzun süredir tam teşekküllü bir kurs eğitimiyle sıfırdan başlamak istiyordum ama ne kadar gün boyu istediğim kadar zamanımı verimli geçirmeye çalışayım, kesinlikle boş vakitlerim oluyor. O yüzden bu sene için en büyük hedeflerimden biri Arapça pratik konuşma üzerine vakit ayırmak. Bir diğer en büyük hedefim ve hani her şeyi bir kenara bırakıp en çok gerçekleşmesini istediğim şey; tırnaklarımı yemeyi bırakmak. Yemek diyince yutmak demek değil yalnız onun altını çizeyim. 23 yaşında biri olarak bu huyum artık o kadar gözüme batıyor ve beni bazen o kadar üzüyor ki bu sene sadece bunu başarabileyim bana yeter. Sırf bu huyumu bırakmak için sürekli yüzük alışverişi yapıyorum, estetik açıdan istediğim gibi görünsünler diye ama o gıcık huyum hep baskın çıkıyor. İnşallah bunu değiştirebilmek dileğiyle.
E eğitim ne olacak diyenlere? Geçen sene o kadar sıkıldım ki bu üniversite durumundan, gerçekten hiç umursamamaya başlamıştım. Sonrasında bir anda yüksek lisans hayalim olduğunu hatırladım ve yine kanıma girdi :) O yüzden bu sene sanırım kesin gireceğim sınava. Çalışma hedefi koymuyorum kendime çünkü geçen sene hiç çalışamadım. Yani anlayacağınız ne kadar gelgitli olsam da bir bölüme kayıt yaptırmadan kafam rahat etmeyecek.
Sonuç olarak bu seneden ürettiğim meslek açısından kendimden bazı beklentilerim var. Onun dışında yeni bir dil için kesinlikle kolları sıvamak istiyorum. Şu anda da hayatımdan gerçekten memnunum. İstediğim kitapları okuyorum, merak ettiğim filmleri izliyorum. Gerçekten severek ürettiğim bir işi yapıyorum. Nakış ya da dikişe dair bir ihtiyacım olduğunda scooter'a atlayıp Eminönü'ne gidiyorum. Müşterilerimin provaya gelme heyecanını yaşıyorum. Daha tutumlu bir üretici olmak adına kendime yeni bir giysi dikerken en az üç kez düşünüyorum, ani kumaş harcamaları yapmamaya çalışıyorum. Aynı şekilde okuma listemdeki kitapları kütüphaneden buldukça satın almadan ödünç işlemiyle okuyorum, kendi giysimi üretmeye devam ediyorum. Daha tutumlu olmaya çalışarak önümüzdeki zamanlarda yapmak istediğim geziler için ve satın almak istediğim elektronik aletler için para biriktiriyorum. Geçen kasım ayında Kapadokya'ya gittim ve benim için o kadar unutulmaz bir geziydi ki bu yıl Güneydoğu gezisine katılmak en büyük hedeflerimden biri. Tabii ki bu hedefleri gerçekleştirmek için çaba harcıyorum. Aslında lafın kısası kendimi her alanda geliştirmek için uğraşıyorum. Umarım keyifli okumuşsunuzdur. İnşallah bu sene blogda da içerik üretebilirim. Görüşmek üzere.