26 Haziran 2016

,

Demir Kral- Julia Kawaga | Kitap Yorumu

Kitap Adı: Demir Kral
Orijinal Adı: The Iron King (The İron Fey #1)
Yazar: Julia Kawaga
Yazar: Pegasus
Sayfa Sayısı: 416
Goodreads Puanı: 3.93/5
Benim Puanım: 4/5
Arka Sayfa;
On altı yaş; kızların prensese dönüştüğü, gerçek aşkı bulduğu, yıldızların onun için parladığı ve yakışıklı prensin onu günbatımına taşıdığı o özel yaş...
Benim için öyle olacağını hiç sanmıyorum.
On altıncı yaş günümde kardeşim kaçırıldı.
Periler tarafından…
Onu geri alacağım!
MEGHAN CHASE’İN GİZLİ BİR KADERİ VAR. 
HAYALİNİ BİLE KURAMAYACAĞI, EFSANEVİ KARAKTERLER VE FANTASTİK MACERALARLA DOLU BİR KADER.
Evde ve okulda çevresine uyum sağlayamayan Meghan on altıncı yaş gününde hayatında bir terslik olduğunu hisseder. Karanlık bir yabancı onu izlemeye ve muzip dostu aşırı korumacı davranmaya başlamıştır. Ancak gerçek, bütün tahminlerin ötesindedir; genç kız, efsanevi bir peri kralının kızı ve ölümcül bir savaşın en önemli piyonudur.
Bu gerçekle yüzleşen Meghan, kardeşini perilerden kurtarmak, hiçbir perinin yüzleşemeyeceği gizemli bir canavarı durdurmak ve doğuştan hakkı olan güçleri yönetmek için ne kadar ileri gidebileceğine kendi bile şaşıracaktır. 
Bu macerada ona tuhaf bir ekip eşlik edecektir: en yakın dostu, fazlasıyla ilgili ve şakacı Puck; sürekli ortadan kaybolan kedi Grimalkin… Ve yasak aşkın vücut bulmuş hali, soğuk kalpli Prens Ash. 
"Ee," diye mırıldandı, çenemi kaldırırken sırıtıyordu, "savaş öncesi bir şans öpücüğüne ne dersin?"
İleri uzanarak onu yanağından öptüm. Teni ılıktı ve kirli sakalı battı. "Ölme," diye fısıldayarak kenara çekildim.
Hayal kırıklığına uğramış gibi göründü ama sadece bir anlığına. "Ben mi? Ölmek mi? Sana söylemediler mi Prenses, ben Robin Goodfellow'um."
Yine yeni bir serinin güzelim yorumlarıyla karşınızdayım! Demir Kral serisini çok uzun zaman önce görüp sırf kitap sırtları için bile almak istemiştim fakat sonrasında artık eski kitapları almayacağıma dair söz verdiğim için ekitap olarak okumaya karar verdim. Serinin ilk kitabını çok yavaş yaklaşık üç günde okudum. Bunun asıl sebebi ilk yarının oldukça sıkıcı geçmesiydi. Perilere dair ilk defa böyle fantastik bir kitap okudum ve bu konu bir yandan ilgimi çekerken bir yandan da bir ara beni nedensizce sıkıp seriyi sonra mı okusam dedirtti fakat iyi ki öyle bir hataya düşmemişim çünkü kitap çok güzeldi! Öncelikle Meghan'ı çok sevdim. Henüz 16 yaşında olmasına rağmen karakterindeki sadakat ve olgunluğa hayran kalıyorsunuz. Seride aşkın öne çıkmasını bekliyordum ve o konuda ziyadesiyle tatmin oldum. Kitapta ciddi nefretlik bir durum söz konusuydu ana karakterler arasında. Ash ciddi anlamda Meghan'ı gözünü kırpmadan öldürmeyi aklına koymuştu. O yüzden ne zaman ki o kısımları okudum kitabı çok beğeneceğimi gayet anlamış oldum. Kitapta harika bir Alice Harikalar Diyarında parodi havası vardı. Özellikle de huysuz kedi Grimalkin adeta masaldaki tavşan gibiydi. Ama benim Ash ile eşit seviyede tutulduğum diğer karakter Puck oldu. Hakkında bir şeyler öğrendikçe ve Meghan'a olan bağlılığını okudukça serinin diğer kitaplarında o sempatik hallerini okumak için sabırsızlanıyorum. Ayrıca kitabı bitirdikten sonra internetten baktığımda Puck'ın da en az Ash kadar güçlü bir erkek karakter olduğunu görünce hayal kırıklığına uğradım. Bir Mekanik Prens sendromu da yaşamayacak kadar psikolejim bozuk. Ama her ne kadar Puck'ı da sevsem de Team Ash diyebilirim içtenlikle! Bir de yazar Puck'ı yani Robin'i sürekli çok yetişkin biri gibi belirtmişti. Fanart çalışmalarına bakmasam kafamda oluşan haliyle seriyi okumaya devam edecektim. Ash'in kırılganlığı ve gençliği çok güzel betimlenirken Robin'in genç olduğuna dair satırlara rast gelemedim.

Ben onların duygularını güzel bir tablo gibi açıkça görerek gülümsedim: mavi güzün, zümrüt yeşili umut, kızıl sevgi. Hepimiz birbirimize bağlıydık. Hiçbir şey, periler, Tanrı ya da ölümsüzler bunu bizden söküp alamazdı.
Ethan'a el salladım, anneme onu bağışladığımı gösterircesine başımı salladım ve kapıyı kapadım. Gümüş ay ışığına doğru ilerleyen Ash'in peşinden gittim.
Kendini gerçekten sıyırabilen bir seri kesinlikle çünkü yazarın kalemi, betimlemesi, olay kurgusu ve aslında bize kolay gelen bazı kavramları oluşturduğu dünyada farklı deyimlerle ortaya koyması kitabı çok daha severek okumamı sağladı. Fantastik kitaplarda yazarların betimlemerini çok sıklıkla beğenemiyorum ama Julie Kawaga bunu çok güzel başarmış, kalemini çok beğendim. Kitabın çeviri mükemmeldi, her şey en ayrıntısına kadar okuyucuya yansıtılmak için not düşülmüştü. Son olarak da benim en çok beğendiğim kısım elbette sonu oldu. Hah işte ben de bunu bekliyordum dedirtti ve öyle ki ikinci kitabı deli gibi merak ediyorum. Bu heyecanla ikinci kitabı ilk kitap gibi yavaş okumayacağım kesinlikle.
Ash sürünün ortasına ilerlerken satyr'ler gözlerini kırpıştırıp apar topar geriledi. Arkamdan yaklaşarak bir kolunu omuzlarıma sardı ve beni göğsüne çekti. Kalbim hızlandı ve midem adeta perende attı. "Bu," diye homurdandı Ash, "size yasak."
Serinin ilk kitabında sevemediğim tek kısım ilk yarısındaki yavaşlıktı. Onun dışında da yarım puanı serinin devam kitaplarının çok daha güzel olacağını umduğum için kırıyorum. Anlayacağınız seriyi merak edenler veya yorumumdan sonra okumayı düşünenler varsa kendinizi ciddi anlamda imkansız bir aşka, periler devler cüceler ve doğaüstü her şeyin olduğu bir dünyaya, sadakatin ve verilen sözlerin her şeyden önemli olduğu bu soluksuz seriye hazırlayın!

2 yorum: