28 Ekim 2014

,

Bir Güzel Hint Filmi / Guzaarish

Bir filmi izlemeye karar vermek için ne gerekir? Bazen sadece başrolün güzelliği yeter. Buyurun bakın;
Bu kadının yüzünü bilmeyen yoktur herhalde. Ben küçüklükten beri suratını bilirim. Hatta geçen senelerde bir kere geceleyin televizyonda Jodhaa Akbar'a rast gelmiştim. Biraz izledikten sonra uyudum diye hatırlıyorum. Fakat bir görmekle bile çook güzel olduğuna kanaat getirmiştim.
Filme gelirsek Jodhaa Akbar'da erkek başrolle tekrar bir araya geldiği bir film. Tür olarak dram ve konusu da çok güzel. Film bana Javier Bardam'in ünlü dram filmi İçimdeki Deniz'i hatırlattı. Konu olarak birbirlerine benziyorlar. Zannımca ikisinin de işlenişi farklı fakat hint filminde beni vuran daha çok sahne oldu. 

Konusunu kısaca özet geçersek; Ethan zamanında ünlü bir sihirbazdır. Bütün şovlarını kocaman bir hayran kitlesine sunar ve büyük övgü toplar. Fakat gözü dönmüş şekilde onu kıskanan bir arkadaşı, Ethan'ın sihirbazlık hayatına son vermekle beraber hayatının sonuna kadar sadece başını oynatacak kadar aciz bir durumda kalmasına sebep olur. İşte bu güzeller güzeli kadın 12 yıl boyunca Ethan'ın gözü kulağı oluyor. Zamanla aralarında arkadaşlıktan ileri duygular gelişmeye başlar. Ethan o kadar tatlı o kadar hayat dolu bir karakter ki.. Aynı izlediğim İçimdeki Deniz filmindeki gibi, Ethan karakteri artık hayattan bıkıyor, bir diğer sebebi ise insanları verdiği yükten ötürü. Kendisini öldüremeyeceği için mahkemeye başvuruyor. Ve kendini kanıtlamaya çalışıyor.
Filmden bazı sahnelere gelirsek...
Beni etkileyen iki tane sahne oldu. Eminim her izleyenin gözlerini doldurmuştur. Dramı ağır bir film. 
Hele bu kadının bu bakışı yok mu...
 Bu fotoğrafla yazıma son veriyorum. Kesinlikle izlemenizi öneriyorum. Çok güzel bir film, peçetenizi hazır tutun.

Betül Tosun
Continue reading Bir Güzel Hint Filmi / Guzaarish

27 Ekim 2014

,

Mutfakta Beter Anlar Part 1


Neden mi part 1? Mutfaktan çıkmayan biri olarak kesinlikle daha önümde yapılmayı bekleyen hatalar olmalı.
İşte başlıyoruz... 
Üçüncü veya dördüncü kez mutfağa girmiş olsam gerek. Tabii daha yeniyim ne bulsam denemek istiyorum. Kardeşimin doğum gününden kalma buzlukta böğürtlen vardı. Şansıma bulduğum tarifteki malzemeler evde olunca koyuldum yapmaya. Tabii daha toyum ben. Bir kere keke üç bardak şeker koyulur mu? Koydum mu? Hayır, iki buçuk bardak koydum. O da içim gide gide. Neyse dedim bir ihtimal bir şeye benzer falan. Pişti ama içi çöktü. Sonra bir şekil vereyim diye krem şanti yaptım üzerine. Neresinden tutarsam kar niyetine. Dört gün boyunca bizimkiler zorla yedi bunu. Annemde çok kızmıştı bana. O kadar şeker bir keke koyulur mu diye :(( 

Gelelim ikincisine; bitmez bunlar anacım. İkinci muhallebi deneyimimdi sanırım. Bir ara rulo pastaya kafayı takmıştım ama çırpıcımız eski olduğu için yapamıyordum. Neyse bende rulo benzeri muhallebili bir tarif buldum. Arasına muz falan, çakma rulo misali. Tarifte muhallebinin unu için 2 kahve bardağı yazıyordu. Bende normal kahve bardağıyla iki bardak un koydum. Meğer türk kahvesi bardağıylamış. Karıştırıyorum karıştırıyorum sıvı olmuyor. En sonunda annemi çağırdım. Tabii büyük bir aşağılama yedim. Annemde eğer yarım kilo daha süt koymazsan bu adam olmaz dedi. Dök gitsin napalım deyince bende aldım adam olmayan katı muhallebiyi lavabonun altında dökerken hıçkıra hıçkıra ağladım. O malzemenin gidişine mi ağlayayım yoksa beceriksizliğime mi. Baya ağlamıştım ciddi ciddi.


İşte üçüncüye geldik; gene bir muhallebi katliamı! İnstagram dan bulduğum bir tarifi denemiştim. Bardakta kadayıflı muhallebi. Biraz kadayıfı çok koyunca evdeki herkes isyanlara büründü. Hatta son bardağı zorla yemiştim. Annem ve kardeşim çook dalga geçmişti :((


Bir krem şanti eziyetiyle dördüncüsü; Minik kaplarda browni tarifi denemiştim. Brownisi çook güzel olmuştu. Dedim ki bir şekil şukul olsun keklerin üzerine krem şantiyle şekil yapayım. Acemilik ya. Kekler soğumadan krem şantiyi üzerlerine koyunca krem şanti eridi aktı her tarafa. Böylece şekil falan kalmadı geriye. Napcakmışız, kekler soğumadan krem şanti sürmüycekmişiz.


Sonuncu olan limonlu kekle part 1'e nokta koyuyoruz; Dün gene instagram da gezinirken limonlu kek tarifi ilişti gözüme. Tarifine baktım, oldukça kolay olduğunu görünce yarın kesin yaparım dedim. Sonra arkadaşımı da bize çağırdım. Neyse limonunu falan her şeyini hazırladım, kek bitti fırına koydum. Üzeri için limonlu bir sos yapmaya başlamıştım ki.. Dedim bir bakayım bu kek nasıl oldu diye. Keke bakmamla şok oldum. Etrafa yayılmış ortası çökmüş, hemen bir şeyin ters gittiğini anladım. Meğer kabartma tozu koymayı unutmuşum!! Sonra keki çıkardım düzgün bir şeye benzesin diye neler neler yaptım. Gene tadı güzel oldu, demek başta kabartma tozuyla konulsaydı çook daha güzel olacaktı. Yaptığım sosta ekşi bir şey oldu, kokusu bile midemi bulandırdı. Şimdi bir bardak soğuk sütle gidip kekten yiyeceğim. Malum bitsin ki başka şeyler yapayım :D


İşte Mutfakta Beter Anlar Part 1'in sonuna geldik. Ne kadar okuması zevkli gözükse de her biri acı dolu deneyimlerdi. Her mutfağa girdiğimde bir ders daha edinmiş oluyorum. Umarım Part 2 çok utanç verici olmaz. 


                                                                 Betül Tosun
Continue reading Mutfakta Beter Anlar Part 1

Samimi bir yazı / Tırnak yemek

Başlıkta da olduğu gibi içimden samimi bir yazı yazmak geldi. Aslında samimiden ziyade belki de kişisel kısmını giriyordur. Martta Allah'ın izniyle on sekizime gireceğim. Ve bu kadar yaşla beraber beni takip eden bir alışkanlığım var. Tee ben minicik çocuktum. Sen de beş ben deyim altı. Nasıl başladım bilmesem de tırnaklarımı çatur çutur yiyormuşum. Şayet dürüst olmak gerekirse hayatım boyunca sadece bir kere tırnak kestim. O da anaokulundaydı. O günü hiç unutmam. Annem beni anaokulundan almıştı eve giderken, tırnaklarımı kesmesini söylemiştim. Peki sonra? Bir daha el parmaklarım için hiç tırnak makası elime almadım. Seneler böyle akıp gitti. Bir gün lafı oldu. Anneciğimle bahsi geçerken, ben tırnak yemeyi bırakacağım sende bana hediye olarak bir miktar para vereceksin demiştim. Annem de demesin mi sen yeter ki bırak ben sana elli lira veririm diye. O anın gazıyla bende tamam dedim, söz bırakacağım. İlk defa o hafta tırnaklarım uzadı. Fakat bu iddia pek sürmedi. Çünkü elim sürekli ağzımda olduğundan fark etmeden yemeye devam ediyordum. Yemesem bile ucundan bir kırıldı mı tüm tırnağı atmak zorunda kalıyordum. Böyle iki hafta geçti sadece benimde beyaz tırnağım çıktığına ailecek şahit olmuş olduk. Bunun dışında ne alışkanlığı bıraktım ne de başka bir şey. 

Ardından bu durum beni rahatsız etmeye başladı. Yazı yazarken tırnaklarımı görünce moralim bozuluyordu. Hele de çocukken görseydiniz, tırnaklarımın etrafı hep dolama olurdu. Etlerini soyardım hep. Tırnak yediğimi gören öğretmenlerim hep beni uyarırdı. Hatta ilkokul öğretmenim bu konuda bana takıntılıydı. Eğer bir daha tırnak yediğimi görürse beni en arka sıraya oturtacağını söyleyerek tehdit ediyordu. Bir kere o en arka sıraya oturmaktan son anda ucuz kurtulmuştum.

Evet, diyordum ki bu durum beni rahatsız etmeye başlamıştı. Böylece bende kendime söz vermeye başladım. Misal; bir hafta tırnaklarıma yemiyeceğime söz veriyorum yada yemin ediyorum. Böylece hep yemin ettiğim için yemiyor ve kendimi tutmuş oluyordum. Fakat gene de elim ağzımda olduğu için bir şekilde tırnağım kırılıyor ve hepsini atmak zorunda kalıyordum. Aylar yıllar birbirini böyle kovaladı. Şimdiyse annemin tabiriyle çirkin tırnaklara sahibim. Yıllarca tırnaklarımı yediğim için tırnaklarım çok aşağıda. Annem daha çirkin durumda olmasını bekliyordu fakat tahmini kadar çirkin gözükmüyorlar. Ayrıca küçükken çocuklara sürülen acı ojeler vardır. Namaz kıldığım için o ojeleri de kullanmadım. Şimdiyse on sekizime kadar bu kötü alışkanlığıma the end demek istiyorum. Tabii şimdi tırnaklarım uzun ama tırnak makası kullanacak kadar uzun değil.
Bu yazım hakkında düşünürken, kesin tırnak yerken küçüklük fotoğrafım vardır dedim. Ve tabii ki bir kaç tane buldum. Net olanları çekmeye çalıştım.
Kim olduğum gayet ortada :D O parmağı ağzında olan işte.
Gene ben bu sefer kardeşimde bana katılmış hehehe
Son yazımda bir daha mutfağa girdiğimde browni yapmayı düşünüyorum demiştim. Fakat onun yerine limonlu kek yaptım. Onunla ilgili komik bir yazı sizi bekliyorr..

Betül Tosun
Continue reading Samimi bir yazı / Tırnak yemek

25 Ekim 2014

Elmalı Turta Tarifi


Elmalı kurabiye yemeyen yoktur herhalde, ayrıca tadının ne kadar güzel olduğunu da bilmeyen.
Gene biricik annecim iki sene kadar önce elmalı turta yapmıştı, hatta üzerine yaptığı şekil çok hoşuma gitmişti. Mutfağa girdiğimden beridir hep annemin tariflerini deniyorum. Nereden aklıma estiyse elmalı turta yapasım geldi. Hatta iki kere yaptım, ikincisini de bugün. İlkini arkadaşım geldiğinde yaptım ve ikimizde çok beğendik fakat ilk olmasından mütevelli görünüşü o kadar da hoşumuza gitmedi. İkinci yaptığımda şekli konusunda biraz daha tutturdum. Tarifine gelince;

1 yumurta
125 gr margarin
1 çay bardağı sıvıyağ
1 çay bardağı yoğurt
1 su bardağı şeker
1 paket vanilya ve kabartma tozu
Aldığı kadar un

İçi için;
4 orta boy elma
1 avuç ezilmiş ceviz (olmasa da olur)
1 tatlı kaşığı tarçın
3 çorba kaşığı şeker

Üstü için; pudra şekeri

Elmaları blendera vurduktan sonra tavaya koyup üzerine şeker ve tarçın serpilir. Elmaların suyu çekilip kavruluncaya kadar ocak üstünde karıştırılır. İç harcı pişerken hamur yapılmaya başlanır. Tüm malzemeler sırasınca konulduktan sonra güzelce yoğrulur. Ardından hamur malzemesinin 4/3'ü ayrılır. Hamuru orta boyda yuvarlak borcuma yaydıktan sonra elma harcı borcamın ortasına koyulur ve her tarafa eşitce yayılarak düz bir şekil verilir. Ardından ayırdığımız hamur malzemesi merdana ile açılır. Uzun şeritler kesildikten sonra elmalı harcın üzerine belirli aralıklarla koyulur. Önceden ısıtılmış fırında 170 derecede 35 dk pişirilir. Fırından çıkardıktan sonra pudra şekeri elenerek üzerine serpilir. Afiyet olsun. Ayrıca yazımı okuyan herkesin Hicri Yılbaşı mübarek olsun :) Bir dahaki mutfağa girdiğimde browni yapmayı düşünüyorum, umarım güzel olur ve burada da paylaşırım :)

Betül Tosun

Continue reading Elmalı Turta Tarifi

23 Ekim 2014

Bir Güzel Hint Filmi / Ram Leela

Karşınızda bir Romeo Juliet uyarlaması 
Gerekse şarkıları, gerekse dansları, karakterleri, konusu ve genel olarak görsel şöleniyle tam bir harika!
Asıl hayran kaldığım şey ise baş roldeki bayanın güzelliği.
Şu güzelliğe bakarsanız bana hak vereceksiniz.
İlk defa bu filmle kendisini tanıdım ve güzelliğine hayran kaldım.
Gülüşü, mimikleri, dansları her şeyiyle harika bir kadın.
İşte bu da has adamamız. Şansıma onun da ilk filmini izlemiş oldum.
Harika bir deneyim oldu benim için. Kendisini öyle aham şaham yakışıklı bulmasam da oyunluğu ve sevimliği tartışılmaz diyebilirim.
Filmin konusuna gelirsek; Ram ile Leela düşman iki ailenin çocuklarıdır. Bir gün yolları kesişen bu ikili dillere destan bir aşk yaşarlar. Fakat düşmanlık bu iki sevgiliye aşklarını yaşamaya fırsat vermez. Bakalım Sanera'lar ve Rajadiler sonunda barışa imza atabilecekler mi? Shakespeare!in ünlü eseri Romeo ve Jüliet'in Hint uyarlaması.

Sadece Romeo Juliet uyarlaması olması bile izlememe yetti. Ayrıca fragmanındaki renkli sahneler kaliteli bir yapım olduğunu kanıtlıyor. 
Birkaç resimle de yazıma renk katabilirim :))

İkilinin arasındaki mizah anlayışı başka bir harikaydı. 

Filmin ana unsuru olan ve harika bir renk katan ise bu birbirinden güzel tozlar.
Son deniyeceğim konuda elbette Hint filmlerinin tartışılmaz can alıcı noktaları şarkılar ve dansları.
Hint filmlerinde pek çok kere dans sahnelerinde bana klişe gelir fakat bu dizideki görsel şöleni izlerken bir an bile canım sıkılmadı. 
Filmin en sevdiğim şarkısı;
İkincisi;
Ve son olarak;
Ve yazıma da bu güzel kadının güzel gülümsemesiyle son veriyorum, izleyecek herkese iyi eğlenceler :))
He bir de dram tarafı var demeyi unutmuşum, ona göre göze alın :))


Betül Tosun
Continue reading Bir Güzel Hint Filmi / Ram Leela

20 Ekim 2014

,

The Book Thief (Kitap Hırsızı) | Film Yorumu


Karşınızda Amerikan Alman yapımı harika bir film. Filmi izlememe vesile olan şeyse Yeppudaa sitesinde gezinirkene birinin imzasında görmemdi. Hangi sayfada gezindiğimi hatırlasam bulup arkadaşa defalarca teşekkür edeceğim.

2005′de yayınlanan Markus Zusak’ın ikinci dünya savaşı sırasında Liesel adındaki ufak bir kızın yaşadıklarını bilindik ikinci dünya savaşı filmleri çerçevesinin dışında aktarmış. Savaşın günlük yaşantılara etkilerinin dışında ufak bir kız çocuğunun üzerinden kurgulanıyor. Liesel savaşın başladığı sıralarda Almanya’da dokuzlu yaşlarındayken bir aile tarafından manevi kızları olarak alınır. Ailesini çok seven ve onların evlerine aldığı sığınmacı Max sayesinde okumayı öğrenir. Bu sayede ise kitaplarla arasında sıkı bir bağ kurar. Etraflarında her türlü trajedi, heyecan ve savaşın hayatlarına soktuğu bütün kötülükler, onların kelimeler ve kitaplarla oluşturduğu hayal dünyası sayesinde aşılabilir…

Filmin işlenişi ayrı bir lezzetli. İçime dokunan çok sahneler oldu. Şu Hitler zamanını anlatan filmler hep hatırıma kazınır (misal; çizgili pijamalı çocuk). 

Hafif bir yeni filizlenmiş aşkta var fakat üzerinde durulmuyor. 
Beni benden alan karakter ise Max oldu. 
"Gözlerin konuşabilseydi, ne söylerdiler?" 
"Kendi gözlerinle bana dışarıyı anlat Liesel."
- Yaşayacağını biliyordum.
- O kadar okudun ki
bir rahat vermedin.
Hoşuma giden izlerken gözlerimi dolduran bir sürü satırlar oldu.
Dikkatle izlerken biraz daha konuşsun, biraz daha gözlerim dolu kalsın dediğim satırlar.

- İnsanlık yapıyorduk sadece. İnsanlar böyle yapar.
- Liesel, çok büyümüşsün.
"Tek öğrendiğim şey, hayatın bir vaatte bulunmadığı. O yüzden başlasam iyi olur. Her zaman görmezden gelmeye çalıştım. Ama bütün bunların trenle biraz karla ve kardeşimle başladığını biliyorum. Arabanın dışında dünya bir kar küresinin içine atılmış gibiydi. Ve Cennet Sokağı denilen bir yerde akordiyon kalpli bir adam ve gök gürültüsünün ardına saklanmış bir kadın yeni kızlarını bekliyorlardı. Merdivenlerimizin altında kanatsız sessiz bir baykuş gibi yaşardı. Ta ki güneş onun yüzünü unutuncaya kadar. Kitap, tıpkı sarışın bir çocuğun bir kaya balığının peşinden koşması gibi gölde süzülüp gidiyordu. Gözlerimin açılmasını sağlayan Max'e."

Sımsıcak karakterleriyle içinizi ısıtacak ve gözyaşlarınızı akıtacak bu filmi izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.
Ayrıca değinmek istediğim konu; bundan 40 50 sene önce Yahudiler acımasızca yakılıp katledildi. Şimdiyse tarihteki bu büyük utançla ilgili Amerikanlar ve Almanlar bir sürü film çekiyor. Günümüzdeyse Yahudiler Müslümanları gözlerini kapamadan kurşundan geçiriyor. Gün gelecek artık Müslümanların acılarıyla ilgili de filmler çekilecek. Demem o ki, I hate the system.

Sevgilerle Betül Tosun
Continue reading The Book Thief (Kitap Hırsızı) | Film Yorumu

18 Ekim 2014

Birkaç Harika Kek Tarifi

Öncelikle geçen yazımda şayet üşenmezsem yaptığım tariflerle ilgili bir yazı yazmak isterim demiştim. Gerçekten üşenmedim ve büyük bir istekle bilgisayarıma oturdum fakat ekranı açılmadığı için hevesim kırılmış oldu. Ardından bir kaç tane tarif denedim ve iyi sonuçlar aldım. Şimdi ilk olarak hep görünümüyle göz dolduran hemde tadınca çok hoşuma giden bir tarifi yazacağım. Ayrıca yaptığım kekleri kurabiyeleri pek yiyemiyorum. Benim sevdiğim tek yanı mutfağa girip bir şeylerle uğraşmak. Sevmekten ziyade bayılıyorum diyebilirim. Bu yüzden gidip gelip yediğim çok hoşuma giden ve tabiri caizse yapınca becerebildiğime şaştığım tariflere öncelik vereceğim.


İŞTE BİRİNCİSİ; Oreolu kakolu kek

Sade kekler zannımca göze gelmediği için bende hep bir kara kek sevdası var. Her şeye kakao kullanıyorum, böyle de devam edecek herhalde sevgim. Öncelikle her ev bizim gibi midir bilmem ama bizim evde öyle bitter çikolata falan pek bulunmaz. Olsa da hemen süpürülür biter. Bu yüzden bu tarif için evden çıkmanız gerekebilir.
Malzemeler;
3 yumurta+1 yumarta sarısı
1 su bardağından iki parmak eksik şeker
200 gram tereyağ
200 gram bitter çikolata (180 de olur)
2 çay kaşığı kabartma tozu
1 paket vanilya
1 çay bardağı elenmiş un
2 yemek kaşığı kakao
Üzeri için;
Şayet bulabilirseniz Oreo yada etinin negro büskivisi


Öncelikle tereyağı eritiyoruz. Sonra içine bitter çikolatalı kırarak atıyoruz. Eriyene kadar karıştırıyoruz. Diğer yardan çırpma kabına yumurtaları ve şekeri ekleyip mikserle köpürene kadar çırpıyoruz. Ardından tereyağla erittiğimiz çikolatayı, vanilyayı, kakouyu ve unu ekleyip karıştırmaya devam ediyoruz. Yağlanmış kek kalabına veya borcama (borcama bile serseniz altına yağlı kağıt koymanızı tavsiye ederim) hazırladığımız harcı döküyoruz. Üzerine parçaladığımız (ortadan kırdığımız) büskivi parçalarını ekliyoruz. 

Fırına vermeden önceki hali böyleydi. Üzerinde hiçbir shop kullanmadan çektiğim fotoğrafı attım. 
Önceden ısıttığımız fırında 150 dereceye koyarak 30-40 dakika pişiriyoruz. Fırından fırına pişme hızı değişebilir. Kontrol etmekte fayda var. 
Sonuç;
Ben çok beğendim annemler falanda beğendi. Hatta instagrama attığımda da arkadaşlarım tarafından rağbet gördü. Tabi instagrama biraz daha shoplu halini attım :D 
Not: Tarif Şükran Kaymak'a aittir.

GELELİM 2. TARİFE;;;;;;
Bitter Soslu Kek
Bu kekin azcuk hikayesi var. Söylemesi ayıp annemin keklerini pek beğenmeyiz. Büyük nedeni fırınımızın kekleri kötü pişirmesi. Hele bizim bir kelepçeli kalıbımız var. Keki hiç kabartmaz, bu yüzden annemi kek yapmaktan soğuttuk desek yeridir :D Benim kursta yatılı olduğum bir sene bu anneciğim bir kek yapmış. Hatta biraz ünlü olmuş ve çok beğenilmiş. Neysecime annem bana tarifini bir süre sonra anladı. Çünkü tarifi anlamam için bir kaç şey denemem gerekti. Çok basit bir tarif hatta ezberden yazıyorum.
Malzemeler;
3 yumurta
1 bardak şeker
Yarım bardak sıvı yağ
1 bardak süt
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
2,5 su bardağı un
Üzeri için;
80 gram bitter veya sütlü çikolata (Umarım dışarı çıkmak zorunda kalmazsınız :D )

Yapılışı da çok kulağa aşina. Öncelikle ünlü belmari usulü ile çikolata eritilir. Şayet belmari usulü nedir diye sorarsanız bilmemek değil öğrenmemek ayıptır :D Küçük bir tavaya sıcak su koyduktan sonra üzerine kapatacak büyüklükte bir tabağa çikolata parçalara ayrılarak koyulur. Alttan kaynayan suyun buharıyla yukarıdaki tabaktaki çikolata eriyor. İşte çikolata erirkene hamuru hazırlıyoruz.Yumurtalar önce çırpılır sonra içine şeker eklenir gene çırpılır. Ardından sıvı yağ ve süt eklenir. Kabartma tozu ve vanilya eklenir. 2,5 bardak unu azar azar eklenerek çırpılır. İşte kek malzememiz hazır, çokta basit ve evde bulunan şeyler.
Sanırım en güzel kekleri hep kalpli kalıbımda yapıyorum. Yağladığımız kalıba keki döktükten sonra eritilmiş çikolatamızı alırız. Yemek kaşığı ile çizgi çizgi şekilde kek hamurunun üzerine serperiz. Fırına girmeden önce nasıl mı oluyor buyurun böyle oluyor;
Önceden ısıttığımız fırına 150 dereceye koyuyoruz. Yarım saat olmadan pişiyor diye hatırlıyorum. Kabardığını gördükten sonra kürdan yardımıyla kontrol edebilirsiniz. Fırından çıktıktan sonraki hali ise;
Gene çok güzel oldu efenim :D Kendi yaptıklarımdan çok yemem ama bu iki tariften gidip gelip otlandım :D
Hatta şimdi gidip gene yiyeceğim, yanına da süt missss.
Aklımda bir tarif daha vardı o da; Muzlu rulo pasta. Fakat kendisinin düzgün bir fotoğrafını çekmediğim için buraya koyamıyorum. O da çok güzel olmuştu, ikinci kez denediğimde resmini çektiğim gibi (üşenmezsem) o da burada yerini alır.

 Betül Tosun
Continue reading Birkaç Harika Kek Tarifi

11 Ekim 2014

Koca Bir Yaz

Son yazdığım post 30 haziranda kalmış ki o "izleyin çünkü"yü kışın başında falan yazmış olmalıyım. En son içimi döktüğümde baya bir sıkıntılı gibiydim. Arapça kitaplarım biraz fazla zorluyordu. O hafif isyanımdan sonra biraz daha hafifledi derslerim. Tabii biri bitiyor biri başlıyor hesabı başka sorunlar çıkmaya başladı. Her neyse ki 2014 senesinin en büyük sorunu ve imtihanı sonunda bitti. Tabii bitmesi baya bir zaman aldı. Tam olarak ramazan bayramından sonraki hafta bir nokta koyduk o sorunsala. Ondan sonra iki hafta boyunca tüm senenin hıncını çıkarırmışçasına anca gezdim. Her gün başka bir arkadaşımla buluşup kendimi baya motive ettim. O sırada Almanya'dan kuzenlerim geldi, sağolsunlar ne zaman gelseler bir neşe yayılır bize. Gidip gelmeler falan her zaman çok eğlenceli olur. Eylüle girmeden önceki haftada yola çıktık ve Balıkesir'e gittik. "Deniz, kumsal ve ben" denen şeyi bende gerçekleştirebildim. Hatta seneler sonra ilk defa karardım :D Üç kızkardeş kapkara gezdik bir ay boyunca :D Tatil beldemizden ayrıldıktan sonra Balıkesir'deki teyzemde birkaç gün kaldık. Ardından Bursa'daki teyzeme geçtik. Sormayın kaç teyzen var diye ahaha
Tatilim sadece bir hafta sürdü ama aşırı eğlenceliydi. Tüm senenin acısını çıkarmış olduk. Eylül'ün devamı da gayet güzel geçti. Tabii arada meşguliyetlerim oluyordu. Misal Running Man güncel çevirileri. Rahat tüm yaz boyunca çeviri yaptım diyebilirim. 35'e yakın RM bölümü çevirdim. Tabii ekipçe çevirdik. Bazılarını tek başıma, bazılarını yarım, bazılarını partlı çevirdim. Ayrıca Ek Villain adlı hint filminin çevirisini üstlendim. O filmi de tatile çıkmadan iki hafta önce falan çevirdim. Tüm tatil boyunca şarkılarını dinledim. Kuzenlerim bile artık Galliyan adlı şarkıyı dinliyorlardı. Ek Villain'den önce de Another Family adlı bir dram filmi çevirdim. Sorarsanız peki eline ne geçti diye......?
Çeviri işine atılmadan önce kendime çok güveniyordum. Yani şu yönde; ingilizcem gayet iyi, üstünden kalkabilirim diye. Fakat öyle olmadı, baya hayal kırıklığına uğradım. Çeviri yaptığım beş ayın karşılığında akıcı bir şekilde konuşabiliyorum, tabii ki hala mükemmel bir kelime hafızam yok ama günlük konuşmalarda kullanılan tüm kelimeleri biliyorum diyebilirim. Ama hala da kendime güveniyor değilim, ingilizcem yarımdan biraz daha yüksek diyebilirim. Bu yüzden bu sene ingilizce kursuna yazıldım. Meşguliyetlerime gelirsek üç gün boyunca ingilizce kursum var. Sonra sabahları arapça kursum var. Onun dışında zaten baya geziyorum. Son iki aydır hangi tarifi görsem denedim. Hatta üşenmezsem yaptıklarımla da ilgili bir yazı yazmayı planlıyorum. Başka başkaa.... Tatilden dönünce güzel anılarımın bulunduğu her resmi yazıcımdan çıkardım ve geçen sene arkadaşımın doğum günümde hediye ettiği deftere o resimleri yapıştırıp üzerlerine tarih attım. Harika oldu. Bir ay içinde oraya yapıştırmam gereken bir sürü fotoğraf çıktı, ama zaman olmadı bir türlü. Yaz öyle böyle güzel geçti işte. Şayet yaz boyunca izlediğim dizileri filmleri de eklersem baya uzar bu yazım. Burada kesiyorum.

Betül Tosun
Continue reading Koca Bir Yaz