4 Aralık 2016

,

İçimizdeki Şeytan - Sabahattin Ali | Kitap Yorumu

Kitap Adı: İçimizdeki Şeytan
Yazar: Sabahattin Ali
Yayınevi: YKY
Sayfa Sayısı: 267
Puanım: 5/5
Arka Sayfa;
"İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması... İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... İçimizdeki şeytan yok... İçimizdeki aciz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var..." Bu romanında, toplumsal gündemin kişilikler üzerindeki baskısını ve güçsüz insanın "kapana kısılmışlığını" gösteriyor Sabahattin Ali. Aydın geçinenlerin karanlığına, "insanın içindeki şeytan"a keskin bir bakış.

Bu kitabı düşünmek üzerime bir ağırlığın çökmesini sağlıyor. Okuması da zor ve birçok nedenle beraber kasvetli havası sebebiyle akıcı olmanın aksine, kendimi okumaya heveslendirmeye çalışmamla elimde sayfalar ilerledi. Yazardan yine yüreğime dokunacak bir roman bekliyordum ama bu seferki daha çok sadece son kısımlarda boğazıma bir yumru oturtup, ısrarla gözlerimi doldurmanın aksine beni düşüncelere boğan türden doldu. Son zamanlarda şansıma sürekli karakterlerin acizliğiyle içimin yanmasını sağlayan kitaplarla sınanıyorum. Ömer karakteri sağolsun kitabı aynı şekilde davranışlarıyla ve her yaptığı hatayı içindeki şeytana atmasıyla nasıl bir sonuca varacak diye gitgide büyüyen bir merakla okumamı sağladı. Macide ile aralarında geçen şeyler önce samimiyetiyle ve Ömer'in içten aşkı sayesinde takdirimi kazandı, sonrasında çatışan fikirlerle birlikte beni de darlamaya yetti. Hafız Bey ile Ömer arasında geçen husimet ise büyük bir ders niteliğindeydi.

İçindeki bütün yıkıntılara, bütün kederlere rağmen başını yere eğmek istemiyordu. Matemini ortaya vurmadan tek başına yüklenecek ve yeni bir hayata doğru yürüyecekti.

Pek iç açıcı bir kitap değildi. Okuması da oldukça ağır ve hafiften boğucu bir tipti. Bunları eleştiri için değil, aksine bana farklı hisler yaşattırdığı için belirtiyorum. Sonlarına doğru içimdeki heyecan daha da arttı. Açıkçası o son iki bölüme kadar kitaba karşı içimde çok büyük bir beğeni arzusu mevcut değildi fakat ne zaman ki boğazım düğümlenmeye başladı; o zaman satırları daha büyük bir dikkatle okuyarak tekrar tekrar manalar yükledim. Macide karakteri de çaresizliğiyle içimde nukte bıraktı. Bedri desen o fedakar halleri bile düşününce kitapta en beğendiğim unsurlardan biriydi. Olay gidişatı olarak ağır ve uzun paragraflar süren konuşmaları yüzünden ısrarla yavaş okunan bir romandı ama insanın isteyince gerçekten kendine güzel dersler çıkarabileceği ve büyük manalara varabilecek derecede ders vericiydi. Yazar sağolsun yine içimi buruk bırakıyor ama artık onun tadına alışmış durumdayım. Yine çok ama çok beğendim. Bir an önce cüret edip okumanızı öneririm.

0 yorum:

Yorum Gönder