26 Eylül 2019

Hayaller Nasıl Suya Düşer ve Onları Geri Nasıl Canlandırırız?


Evet, oldukça komik bir yazı başlığıyla geçen seneki üniversite hazırlanma maceram nasıl sonuç verdi ve bu sene neler planlıyorum blogumda yer vermek istedim çünkü beni çeşitli mecralardan takip eden birçok kişi üniversite işini ne yaptığımı oldukça merak etti ki gayet mantıklı bir merak; tüm sene kendimi sadece sınavlara adamıştım desem yalan olmaz. Ben de hem tekstil moda tasarım okuma hedefim nasıl sona erdi bir blog yazısında derlemek istedim. Öncelikle sizi çok merakta bırakmadan hemen söylemem gerekir ki üniversite hedefimi gerçekleştiremedim. Tekstil ve Moda Tasarım okumayı en çok istediğim okul olan Bilgi Üniversitesi'nin sınavlarına girdim fakat istediğim bursla kazanamadım ve ailemin öyle yüksek bir meblayı ödemesindense mesleğimde ilerlemek adına bana daha kalıcı bir şekilde yardımcı olmaları gerektiğini daha mantıklı buldum. Geçen sene üniversite hedefini bazı sebeplerin üst üste gelmesiyle birlikte kendime şart koşmuştum ve tüm sene boyunca kitap okumayı bıraktım, arkadaşlarımla görüşmeyi, gezmeyi, şehir dışına çıkmayı ve daha birçok şeyi duraksattım. Hatta en büyük feragatı ailemi yazlığa gönderip İstanbul'da kalarak bu hedefimi gerçekleştirmeyi ne kadar çok istediğimi kanıtladım.

Tüm sene boyunca üniversite sınavına çok yoğun bir şekilde hazırlandım fakat haziranda sınava girdiğimde inanılmaz bir heyecan ve bocalama yaşadım. Tüm sene boyunca hayal ettiğim ve kesinlikle elde edeceğimi düşündüğüm puanın altında bir başarı yakaladım. Tam bu sırada artık devlet üniversitelerini denemekten kurtulduğum düşündüğüm bir puan almışken tüm güzel sanatlar fakülteleri baraj puanlarını düşürdü ve gittiğim gsf hazırlık kursu çok yoğun bir tempoya girdi. Böylece ben de en çok istediğim üniversite için kaliteli bir portfolyo hazırlık aşamasına girdim ve tam da hazirandayken artık eskisine oranla daha iyi çizebildiğimi keşfettim. Fakat tüm sene boyunca içinde bulunduğum psikoloji beni o kadar çok rahatsız etti ki bu durum tüm hayatım boyunca uygulayacağım bir kararı almaya beni şevk etti. Tüm sene boyunca devam ettiğim gsf kursunda genel olarak çizim yeteneği gerçekten çok iyi olan, çizim yeteneğini geliştirmiş okul çıkışlı ya da iki senedir aynı kursa devam eden öğrencilerle bir aradaydım. Ve ben çizimimi sıfırdan başlattığım için o kursta gittiğim her gün bunun ezikliğini hissettim. Neredeyse tüm sene boyunca çizimlerimi diğer öğrencilerin görmesinden rahatsızlık duydum. Aslında onların bu yetenekle doğduklarının farkında olduğum için böyle bir ruh haline girmemem gerektiğini biliyordum ama bazen buna engel olamıyordum ve böylece bir daha asla genel ortamla aynı seviyede olmadığım uzun soluklu bir işe kalkışmayacağıma yemin ettim. Fakat şöyle ki; bu bir dil ya da zamanla ortalamaya yetişebileceğiniz bir olay değil, o nedenle tüm sene boyunca defalarca kez kursu bırakmayı, bu üniversite hedefini aklımdan silmeyi düşündüm. Açıkçası ailemin ya da arkadaşlarımın yarıda bırakacağım için verecekleri tepkiyi zerre umursamıyordum, sadece kendime bunu yediremediğim için onlarca kez bırakma düşüncesini reddettim.

Peki nihayetinde ne oldu? (Sağ taraftaki fotoğraf benim yıl içindeki moodumu temsil etmektedir(derbeder bendeniz) Bilgi Üniversitesi'nin sınavında bazı talihsizlikler yaşasam da genel olarak sınav ve mülakat güzel geçti. Ardından devlette tekstili kazanacak bir çizim yeteneğim olmadığını fark ederek devlette tekstil kazanma ümidimi ardımda bırakmaya başladım. Tamamen hedefimi değiştirip belki de gsfde girilmesi en kolay ve size en az meslek getiresi olabilecek bir bölüm olan Geleneksel Türk Sanatları bölümünü düşünmeye başladım. Kurs hocam da beni bu yönde motive etmeye başladı ve ben de o bölüme girip belki tekstil bölümüyle çift anadal yaparım ya da tekstil üzerine yüksek lisans yaparım diye düşünmeye başladım. Tam bu düşünceler içindeyken annem ve babam bu sırada hac ibadetlerini yapmak üzere Arabistan'a yola çıktılar ve annem her ne kadar benim zaten mesleğim olduğunu düşündüğü için üniversite konusunda çok desteklemese de köstek olmamakla beraber bu süreç boyunca yanımda olmaya çalıştı. Ve ondan bana kalben dua etmesini ve benim için en hayırlısı neyse ona dilemesini istedim. Tam da o günlerde kursa yine gerçekten pek istemeyerek gidiyordum ve artık zihinden çizemediğim için figür, obje, mekan ezber çizimleri yapmam gerekiyordu. Neredeyse temmuz ayına kadar sürekli bakarak çizim yapmıştım ve kendimi hep "ya ben sınavda da çizerim, bakarak iyi çiziyorsam ezberim de gelişmiştir" diye avutuyordum ve o yoğun haftanın temposunda aslında ezberden adam gibi hiçbir şey çizemediğimi fark ettim. Ve eğer devlet sınavlarına girersem bir şey çizemeyecek olmanın o sınavda bende nasıl bir yara ve belki de kapanmayacak bir başarısızlık deliği açacağını fark ettim. Böylece ağustosun bir günü kursu kesin olarak bırakmaya karar verdim ve devlet sınavlarına girmekten de kesin olarak vazgeçtim. Ama bu kararı verdiğim ay benim için o kadar mutsuz, depresif bir aydı ki hiçbir şeyden zevk alamıyordum ve sürekli aklımın köşesinde kursu bırakma ihtimali asılı duruyordu. Hayatımın en derbeder günleriydi. Hatta yaşımdan küçük gösteren biri olarak bu sene kesinlikle üç dört yaş aldığıma dair içimdeki sıkıntıyı etrafımdakileri kanıtlamaya çalışır laflar ediyordum.

Peki bu tüm sene bana neler kattı? Açıkçası kattığından çok şey götürdü. Bir çok müşterimi meşguliyet yüzünden reddettim, birçok etkinlikten geri kaldım, birçok kez arkadaşlarımı, kuzenlerimi ve ailemi dahi ihmal ettim, bana nefes aldıran tüm zevklerime ara verdim. Ama eğer bunları yapmasaydım da çok pişman olacaktım, eğer bu saydıklarımı yapsaydım da bunları yapıp sınavlara odaklanmadığım için pişman olacaktım. O yüzden saydığım şeylere ara verdiğim için pişman da sayılmam. Sadece resim sınavları için biraz daha çabalayabilirdim, çizim yapmayı gerçekten çok sevmediğimi fark ettim ama mesleğimin bölümünü okumak için zorla bile olsa çizdim. Keşke daha çok çizseydim, çizim olayını daha çok ciddiye alsaydım diyorum. Gittiğim kursun hocalarında da bazı hatalar buluyorum ama onların hatalarını telafi edecek kadar çizseydim de hatalarını görmezden gelebilirdim. Tek pişmanlığım çizime yeteri ciddiyeti yüklememiş olmak ama bir yandan da sıfırdan çizime başlayan birine "sana şu bölümü kazandırırız" denmesini tam anlamıyla doğru bulmuyorum çünkü çizim gerçekten bir yetenek. Ben kurs arkadaşlarımın zihinden çizdiklerini gördükçe şaşırıyordum, o desenler, o kırışıklıklar, o tonlamalar gerçekten insanın buna doğuştan yeteneği olması gerekiyor. Diğer türlü istediğiniz kadar ezber yapmayı deneyin, sizce gerçekten o bölümü okumayı hak ediyor musunuz? 


Bir de bu sene çok pişman olduğum bir diğer olay AYT sınavına girmemek oldu. Eğer AYT sınavına girseydim en azından bu sene açıköğretim fakültesi veya uzaktan eğitimden felsefe ya da sosyoloji okumaya başlayabilirdim. Fakat gsf için sadece TYT ham puanı yeterli olduğundan, AYT aklımın ucundan bile geçmedi. Hep son bir çare açıköğretim yazmayı düşünüyordum ama istediğim bölümlerin EA sistemiyle puan aldığına akıllı kafam hiç dikkat etmemişti. Anlayacağınız bu sene de öğrenci indirimlerini kaçırıyorum :(


Böylece en azından Güzel Sanatlar Fakültesi okuma maceram sona erdi. Herkes üniversiteyi herkesin okuduğu yaşlarda okumak zorunda değil sonuçta. Ben geriye dönüp baktığımda bu senenin benden neler aldığını da neler kattığını da rahatlıkla görebiliyorum. Karakterimi geliştirmemde çok yararı olan, çok farklı insanlarla yolumu kesiştiren, genel kültür olarak bana ciddi anlamda çok fazla bilgi katan bir sene geçirdim. Artık dünyaya karşı daha açım, bilgiye ve gündeme daha meraklı atlıyorum. Geçen yazımda üniversite okumakla ilgili belirttiğim tepkilerim de biraz hafifledi. Kin tutmaya hiç müsait bir karakterim olmadığı için bu konuda da artık insanları suçlamamaya karar verdim. Ben günden güne kendimi geliştiriyorsam ve kendimi kanıtlayacak öz güvenim varsa her şeyi başarabileceğime inanıyorum. Geçenlerde bir şeylerden bahsederken üniversite okumanın etiket olduğunu söylemiştim ama sonrasında bunun üzerine oldukça düşündüm. Evet, ülkemizde herkes okuduğu mesleği yapmıyor ve büyük bir çoğunluk hiç sevmeyerek bölümlerini bitiriyor. Ama herkes benim kadar şanslı değil. Ben üniversite okumadan yeteneğimi keşfedip terzilik mesleğini elde edebildim ama alan değiştirenler için mesleğini yapmayacakları bir üniversiteden mezun olmak bile çok önemli. Bazı ülkeler için üniversite okumak sadece burjuva kısma hitap edebilir ama biz öyle bir ülkede yaşamıyoruz. Ve insanların kendilerini gerçekten üniversite okuyarak geliştirdiği bir ülkede nefes alıyoruz. Bazılarımız bunu bu eğitime bağlı olmadan da ailenin yetiştirmesiyle sahip olabilir ama herkes bunun farkında olmasa bile o kadar şanslı değil. Her neyse, istediğim kadar üniversite sınavına gireyim, elbette bir gün bir yeri kazanıp akademik alanda hedeflerime ulaşacağım yaşı devireceğim. Sadece üniversite hedefimin sonucunu yazmak bile tahmin ettiğimden daha uzun bir iç döküş olduğu için bu seneki planlarımı başka bir blog yazısına geçireceğim. O yazıda görüşmek üzere.

5 yorum:

  1. Bir gün hayal ettiğin yere ulaşacaksn ve bu seneyi gülümseyerek hatırlayacaksın ��

    YanıtlaSil
  2. Gsl için yazdıklarını, "seni" anlıyorum ben agsl için hazırlanmıştım 9 sene önce ve neredeyse aynı şeyleri hissetmiştim. Fakat seneler içinde çiziminin de oturacağını düşünüyorum çünkü benim ortaokulda aldığım o kurstan sonra hiç eğitimim olmamasına rağmen aslında tamamen yetenek ya da eğitimden ziyade zamanla geliştiğimi fark ettim.
    Üniversite içinse felsefe ya da sosyolojiyi açık öğretimden okumak sana yalnızca bir sertifika verir böyle bölümleri kesinlikle okulda okumalısın çünkü insanların yazarak ve hocayla birebir iletişimle geliştiği bölümler çok idalist ve öğrenmeyi aslında istediğini düşündüğüm için söylüyorum. Bence yaparsın üstelik özellikle sosyal beşeri bilimler fakültesinde öğrencilerin en az yarısı 24-25ten büyük oluyor zaten. Ve iyi ki istemediğin bölüme gitmek yerine salmışsın. Yolun açık olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Açıkçası ben de yazımda bir yerde belirttim bir süre sonra kalemimin rahatladığını ve geliştiğini fark ettim fakat bu dönem bile çok uzun sürdü. Belki bir sene daha kursa devam etseydim çok daha iyi olurdu fakat gsf kursunun yoğunluğu ve ayrıca maddi olarak pahalılığı karşısında bunu ikinci bir seçenek olarak hiç düşünmedim. Seneye üniversite sınavlarına tekrar girmeyi düşünüyorum. Belki dilden istediğim bir bölüm kazanabilirim ya da sanat tarihi veya sosyoloji de sadece akademik alanda ve bölümün içeriği olarak çok ilgimi çekiyor. Mesleğiyle uğraşmak zorunda değilim, yalnızca okumanın ve bilgiyi almanın zevki bile benim için yeterli :)

      Sil
  3. Teşekkür ederim yorumun ve motiven için :) Tekstil hazırlanma süreci o kadar yorucuydu ki bir sene daha aynı bölüme hazırlanmak benim için imkansız gibi. Ama özel bir üninin tekstil sınavına seneye tekrar girmeyi düşünüyorum bakalım :)

    YanıtlaSil