5 Nisan 2016

,

Gecenin Gölgesi - Deborah Harkness | Kitap Yorumu

Kitap Adı: Gecenin Gölgesi
Orijinal Adı: Shadow of Night (All Souls Trilogy, #2)
Yazar: Deborah Harkness
Sayfa Sayısı: 672
Yayınevi: Pegasus
Çıkış Tarihi: 11/2014
Goodreads Puanı: 4.02/5
Benim Puanım: 4/5
Arka Sayfa;

Tarih ile büyünün zengin dünyasında kök salan aşk hikâyesi, geçmiş ve tutkuyla örülmüş bir masala sürükleniyor.
Düğüm yavaş yavaş çözülüyor…

Her şey Cadıların Keşfi’yle başladı… Güçlü bir cadı ailesinden gelen tarihçi Diana Bishop ile vampir Matthew Clairmont, canlıları birbirinden ayıran doğa yasalarını bozmuştur. Diana, Bodleian Kütüphanesi’nde gizemli bir el yazması keşfettikten sonra Matthew’la kaderlerini birbirine bağlayan olaylar zincirini tetiklediği için cadı, iblis, vampir ve insanların bir arada yaşamasını sağlayan hassas bağ tehdit altına girmiştir.
Güvenli bir yer arayan Diana ile Matthew zamanda geri giderek 1590 Londra’sına yolculuk ederler. Ancak kısa süre içinde geçmişin aslında güvenli bir sığınak olmadığını anlarlar. Bir şair ve Kraliçe’nin casusu olarak eski kimliğine geri dönen vampir, Gece Okulu adındaki, radikal grupla tekrar bir araya gelir. Aralarında oyun yazarı Christopher Marlowe ve matematikçi Thomas Harriot’ın da olduğu bu toplulukta kural tanımaz iblisler ve dönemin yaratıcı zihinleri vardır.

Matthew ile Diana, Ashmole 782 el yazmasını ve genç kadına olağanüstü güçlerini nasıl kontrol edeceğini öğretecek olan cadıyı bulmak için birlikte Tudor Londra’sının altını üstüne getireceklerdir.
Daha dün serinin ilk kitabının yorumunu girmişken ikinci kitabın yorumuyla karşınızdayım! Bu seriyi elimde süründürmeden okumak için uyku düzenimi dün saçma sapan programlayıp dün gece saat üçe kadar yarısına ulaşmış duruma geldim. İlk kitabın sonuyla birlikte çiftimiz birlikteliklerini korumak ve Diana'nın cadı güçleri hakkında daha derin bilgi edinmek adına 1590 Londra'sına yolculuğa çıkıyorlar. Zaten manyak bir historical okuyucusu olduğum için o sayfaları okurken baya eğlendim. Diana ve Matthew birbirlerini sahiplendikçe kitap daha güzel bir hal aldı. Hele de Matthew'in Diana'ya olan aşkını ne kadar beğendiğimi ilk kitap yorumumda da belirtmiştim. Kitap genel olarak 5 kısımdan oluşuyordu. Ve her kısımla birlikte kitaba yeni karakterler katılıp durdu. Çok zeki bir insan olduğum için spoiler yerim sanıp kitabın son sayfasına bakmadım. Meğerse orada karakterlerin listesi duruyormuş. Artık üçüncü kitapta şayet geçerlerse oraya bakıp duracağım.
Çok fazla karakterin kitaba girmesi beni biraz kitaptan soyutlaştırdı. Arada sırada çok fazla kafam başka yerlere kaydı. Yine yazarın her seferinde kitabı elime aldığımda aynı şevkle okumamı sağlayan kalemini kutluyorum. Bu kitap biraz daha duygusaldı. Beni baya üzen olaylar gerçekleşti. Matthew'in geçmiş Londra'da babasıyla karşılaşması ve gelecekte babasını kendi öldürdüğü ve babasının bunu geçmişte bilmemesiyle vicdan azabı çekmesi ve geçmişte tanıdığı herkesin karşısına çıkıp ona hesap sorduğunda tüm aşkıyla Diana'yı karısı olarak takdim etmesi çok hoşuma gitti. Zaten Matthew ile Diana arasındaki o atışmalı sayfalar da harikaydı. O sayfaları çok beğenerek okudum. Yazarın ikili arasındaki sahneleri detaylı yazmasını ayrı sevdim. Sadece çok fazla tarihi bilgi vermesi bazen beni baydı. Mesela ilk kitapta o tarihi sayfaları bile severek okumuştum ama bu kitapta o kısmın dozu beni biraz sıktı.
Matthew'e gelince test sonuçları ve türün geleceği için endişelenen düşünceli bilim insanı gitmişti. O Matthew'a aşık olmuştum ama 16. yüzyılın Matthew'una tekrar tekrar aşık oluyordum. Gülüşünün her çınlamasında, hassas bir felsefi nokta üzerine kopan tartışmalarda verdiği her cevapta, Matthew akşam yemeğinde şakalar yapıyor, koridorda yürürken şarkılar mırıldanıyordu. Yatak odasında ateşin yanında Anaximander ve Pericles adındaki iri, tüylü mastif köpekleriyle güreşiyordu. Modern Oxford ya da Fransa'da Matthew her zaman bir parça üzgündü. Ama burada Woodstock'ta mutluydu, onu gerçek olduklarına inanamıyormuş gibi arkadaşlarına bakarken yakaladığımda bile.
Matthew'i seviyorum falan ama Diana'ya ayrı bir bayıldım. Harika bir karakter gerçekten. Bu kitapta aşkı için neleri göze aldığını okuduk. Ayrıca düşmanlarının ona yaptıklarına rağmen Matthew'i intikamdan uzak tutmayı isteyecek kadar da mükemmel bir insandı. Tabii bir de sanki aşkları imkansız değilmiş gibi çiftimiz bir de başka imkansız bir şeyi başardı. Aslında tam başarmadılar ama bakalım üçüncü kitapta muhtemelen ortaya çıkacak. Birinci kitabı ikinci kitaba göre daha çok beğendiğimi belirtmek zorundayım. Bu kitabın tarihi detayları elimde olmadan sıkılmamı sağladı arada. Ama yazarın bu harika kalemine, mükemmel kurguya ve muhteşem karakterlere ilk kitaba göre puan kırmaya gönlüm vermedi. Şu anda seriyi severek okuyorum. Üçüncü kitabı da çok merak ediyorum çünkü her sayfayla beraber yeni bir olay patlak verip çiftimiz ne yazık ki başka düşmanlar kazandı.

İkilimiz aşklarının gerçekliğini ve imkansızlığını kanıtlayabilecek mi? Peki ya o ikinci kitapta gerçekleşen olay üçüncü kitapta nasıl devam edecek çok merak ediyorum. Son kitaba tam puan vermeyi çok istiyorum ve bu yazıyı yayınladıktan sonra yatağıma uçup üçüncü kitaba başlayacağım. Görüşmek üzere!

2 yorum: