1 Şubat 2017

,

Kar ve Kül - Diana Gabaldon | Kitap Yorumu

Kitap Adı: Kar ve Kül
Orijinal adı: A Breath of Snow and Ashes (Outlander #6)
Yazar: Diana Gabaldon
Yayınevi: Epsilon
Goodreads Puanı: 4.42/5
Benim Puanım: 5/5
Arka Sayfa;
Yıl 1772, Amerikan Devrimi’nin arifesi, isyanın fitili çoktan ateşlendi. İnsanlar Boston sokaklarında ve Kuzey Carolina’nın taşrasında, ormanlardaki ıssız kulübelerde öldürülüyor.
Kaos patlak vermek üzere, hükümet Jamie Fraser’dan, Kral adına taşradakileri birleştirmesini ve koloniyi korumasını istiyor. Ama Jamie karısı sayesinde, üç yıl sonra silahların ateşleneceğini ve bunun sonucunda bağımsızlığın ilan edileceğini -Kral’a sadık olanlarınsa ya öldürülüp ya da sürgüne gönderileceğini- biliyor. 
1776 yılından bir gazete kupüründeki Jamie ve ailesinin öleceği haberi ise daima Fraser ailesinin aklında. 
Jamie zaman yolculuğu yapan ailesinin bir kez olsun yanılmış olmasını umuyor.
Bu kitap beklediğimin çok çok daha üstünde muazzamdı. Düşündükçe bile boğazım düğümleniyor çünkü sonu bana öyle bir vurdu ki devam hikayesini nasıl okuyacağımızı tahmin etmek bile zoruma gidiyor. Bildiğiniz üzere Ateşin Çağrısı beni mahveden bir hayal kırıklığına uğratmıştı. Gündelik hayatın detaylı sıkıcılığı ve sadece patlak veren birkaç olayın gidişatıyla öfke içinde okumuştum. Bu yüzden sıradaki kitap nasıl olacak diye beklentiye girmekten bile kaçınıyordum. Aslında kitap hem hiç beklemediğim hem de beklediğim gibi gitti. İlk defa Gabaldon baş dört karakterimiz dışında seri boyunca baştan beri bize çok sevdirdiği yan karakterler hakkında daha fazla detaya girmeyi seçti. Öncellikle Ian'a değindiği o çok derin bölümler beni o kadar mutlu etti ki. Başından beri hatta doğduğundan beri Ian bayılarak okuduğum bir karakterdi. Jamie'ye olan benzerliğin dışında dayısıyla arasındaki su sızmaz ilişkiyi çok severek okumuştum her zaman. Ian dışında hiç beklemediğim ve aslında başından beri nefret ettiğim bir karakter hakkında hüzünlü birkaç düşünceyi okumak beni öylesine üzdü ki bir anda gözlerim doldu. Bunun dışında olay gidişatından bahsederken çok sevdiğimiz karakterlere daha detaylı değinmeye devam ettikçe ilk kısmı daha da sevdim.
Hatta ilk kısmı bitirdiğimde benden neredeyse tam puan almıştı. İkinci kısım ise muazzamdı. Her şeyiyle çok ama çok güzeldi. Ama itiraf etmeliyim ki ikinci kısımda öyle bir konu geçti ki bu suçun atıldığı kişinin ismini okumamla beraber girdiğim şokla kitabı kapadım. Okuduğum satırları idrak etmeye çalışırken bir yandan da imkansızlığına kendimi inandırmaya çalıştım. Öyle bir şeydi ki gerçek çıksaydı seriye devam etmek konusunda ciddi şekilde düşünecektim. Fakat aksine Gabaldon ilk defa beni öfkeyi boğmaktan yana olmadı. Gabaldon demişken Jamie ve Claire'in başına gelmemiş olay kalmadı. İki kısımda da her ikisi de o kadar çok şey yaşadı ki artık sıkılma düzeyine geliyordum. Ama bir yandan da her ayrı kalmalarının sonucunda ne zaman kavuşsalar da birbirlerine sarılsalar benim de içim eridi. Sonlarına doğru tek bir olayın sonuçlarını düşünmek boğazımı öyle bir düğümlendi ki sürekli gözyaşlarım yanaklarımı ıslattı. Seride her kitapta ani göz dolmaları yaşıyordum ama Yolcu'dan bu yana gerçekten ağladığım hiç olmamıştı. Seride her devam kitabıyla beraber karakterleri öyle seviyorum ki onlara bir şey olma ihtimali beni gerçekten korkutuyor. Bu kitapta bu hissi defalarca kez hissetmemi sağlayan yazara da ayrı teşekkür ediyorum. Sıradaki kitabın arka kapağını okuduğumda tek bir cümle kulaklarımın uğuldamasını sağladı. Geçmişin Yankısı'nı okumak için ciddi anlamda sabırsızlanıyorum. Güz Davulları'ndan bu yana beni bu kadar heyecanlandıran bir arka sayfa okumamıştım bu seride. Kar ve Kül öyle güzeldi ki içimi hala pır pır ettiriyor. Sıradaki kitabı okurken kalbim nasıl acıyacak düşündükçe gözlerime hüzün çörekleniyor. Sıradaki kitabın bol gözyaşı içerecek yorumuyla görüşmek üzere.

0 yorum:

Yorum Gönder